Shakespeare “Dünya bir tiyatro sahnesidir” der. Moliere ise bu sahneyi alıp bir panayır alanına çevirir. Boğaziçi Gösteri Sanatları’nın Mihail Bulgakov’un kitabından uyarladığı ‘Moliere Efendi’ izleyiciye bir tiyatro şöleni sunuyor.

Karşınızda Moliere Efendi

Eda Köprü Yılmayan

Eski zamanlarda, tiyatronun sokaklarda cümbüşler şeklinde sahnelendiği, çığırtkanların halkı izlenceye çağırdığı dönemde bir çocuk dünyaya gelir. Hiçbir kadın yüzyıllar boyunca bir benzerini daha dünyaya getiremeyecektir. Bu bebek nam-ı değer Moliere’dir. Bulgakov’un tanımıyla Moliere Efendi.

20’nci yüzyılın en önemli Rus yazarlarından Mihail Bulgakov, 17’nci yüzyılın en büyük Fransız oyun yazarı Moliere’i deneysel bir biyografi sayılabilecek ‘Moliere Efendi’ kitabıyla selamlıyor. Üstelik hiçbir ayrıntıyı atlamadan. Özdemir İnce’nin eşsiz çevirisiyle yayınlanan kitabı Moliere ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler okuyabilir. Kitabın yanı sıra Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun sahnelediği ‘Moliere Efendi’ oyununu izlemenin keyfi de bir başka.

OYUN İÇİNDE OYUN

BGST Tiyatro’nun sahnelediği ‘Moliere Efendi’ oyunu büyük ustaya adeta bir saygı duruşu niteliğinde. Oyunda Moliere’in hayatının yanı sıra Cimri, Kibarlık Budalası, Hastalık Hastası, Tartuffe gibi kült eserleri de sahneleniyor. Oyun içinde farklı oyunlar izliyoruz. Hepsi de tiyatro izleyicisinin aşina olduğu, yüzyıllar öncesinde yazılmış olsa dahi güncelliğini koruyan eserler. Rolden role giren oyuncuları sahnede hayranlıkla izliyoruz.

Oyunda Moliere’in tiyatro sevdasına, trajedi oyunlarıyla başladığı sahne serüveninin nasıl komediye dönüştüğüne, iktidarla ilişkisine, hayatındaki kadınlara, aynı sahneyi paylaştığı ekip arkadaşlarına tanık oluyoruz.

TRAJEDİYLE BİTEN YAŞAM

Moliere renkli ve yorucu geçen hayatının son döneminde, oyun arkadaşlarını yarı yolda bırakmamak için hasta olmasına rağmen sahneye çıkar ancak oyunun sonlarına doğru fenalaşır. Evine götürülen yazarın yanına ne bir doktor ne de bir rahip gelir. Karısı Armande, onu kent dışına çıkartıp yol kıyısına gömmekten başka çaresi olmadığını söyler. Son çare kralın huzuruna çıkar, dileği kocasının kilisenin kurallarına uygun bir şekilde gömülmesidir. Ancak kilise Moliere’in mesleğini lanetlemiştir, kutsal topraklara tiyatro oyuncularının gömülmesi yasaktır. Durumun vahametini, kitapta kral, ulağı ve başpiskopos arasında geçen şu diyalogla anlamak mümkün:

-Moliere’in ölüsüyle ilgili neler oluyor?
-“Efendimiz”, diye yanıtladı Champvallon, “Kural, kutsal toprağa gömülmesini yasaklıyor onun.”
-“Peki kutsal toprağın derinliği ne kadar?” diye sordu kral.
-“Yüz yirmi iki santime kadar majesteleri”, diye yanıtladı başpiskopos.
-“Yüz elli santime gömülebilir isterseniz başpiskopos. Ama tantanasız, skandalsız olsun.


Moliere’in ancak bu şekilde gömülmesine izin verilmiştir. Akşam dokuzda gömülmek üzere evinin önünde bulunan naaşını küçük bir grup uğurlamaya gelir. Ellerinde meşaleler bulunan kalabalığın içinde ressam Pierre Mignard, masalcı La Fontaine, şair Boileau ve Chapelle vardır.”

Büyük ustanın yaşamını öğrenmek ve sahnede hayatından bazı kesitlere tanıklık etmek isterseniz ‘Moliere Efendi’ oyununu mutlaka izlemenizi ve Bulgakov’un kitabını okumanızı öneririm.