Kartal'da, 8 Aralık'ta 'İnsanca Yaşam' mitingi düzenlenecek
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, kayyumlara, hayat pahalılığına, düşük ücretlere karşı birlikte mücadele çağrısı yaptı. Bu kapsamda 16 Kasım’da Esenyurt Meydanı’nda bir buluşma gerçekleştirilecek. 8 Aralık’ta ise Kartal’da ‘İnsanca Yaşam Mitingi’ düzenlenecek.
HABER MERKEZİ
Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, 8 Aralık’ta Kartal’da İnsanca Yaşam Mitingi düzenleyecek.
Kayyumlara, düşük ücretlere, vergi soygununa karşı ses yükseltme çağrısı yapan Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, "İnsanca yaşanacak bir asgari ücret ve bütün ücretlerin en az yoksulluk sınırına çekilmesi için birleşelim" dedi.
"Kayyumlara, düşük ücretlere, vergi soygununa karşı; halk için demokrasi, halk için bütçe" şiarıyla düzenlenecek mitinge dair Beyoğlu'nda bulunan bir otelde basın toplantısı düzenlendi.
Çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi toplantıya katıldı.
Bu kapsamda 16 Kasım’da Esenyurt Meydanı’nda bir buluşma gerçekleştirilecek. 8 Aralık’ta ise Kartal’da ‘İnsanca Yaşam Mitingi’ düzenlenecek.
Konuya ilişkin açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
Bu savaşın cepheleri belli. Kayyumlara, düşük ücretlere, vergi soygununa karşı; Halk için demokrasi, halk için bütçe’ sloganıyla düzenlenecek mitinge dair yapılan açıklamada ‘Bu karanlık rejime karşı birlikte mücadele edelim’ denildi.
Açıklamada şu ifadeler aldı: AKP-MHP iktidarının emekçilerin en önemli kazanımlarına ve bütün sosyal/ekonomik haklarına, bir avuç sermayedarın çıkarı uğruna açtığı savaş büyüyor. Ülke adım adım uçuruma sürükleniyor. Ön cephesinde Erdoğan- Şimşek ortaklığındaki ekonomi yönetiminin olduğu bu savaşın cepheleri belli; OVP, 2025 bütçesi, 12. Kalkınma Planı...
Mehmet Şimşek ve iktidar sözcülerinin ağzından "enflasyona karşı mücadele", "ekonomide istikrar" ve "tasarruf" diye dökülen her yalan emekçilere yeni bir saldın olarak dönüyor. IMF'nin asgari ücreti enflasyon tahminine göre belirleme tavsiyesine uyan Şimşek yönetimi, yapacağı sefalet zammına hazırlanıyor. En son TCMB başkanı Fatih Karahan da %25 oranında bir zammın enflasyonla uyumlu olacağını söyledi. %25'lik asgari ücret artışı demek; ücretleri enflasyon karşısında hızla eriyen emekçinin açlık sınırına, sefalete mahkûm edilmesi demek. Yarısına yakını asgari ücretli olan, geri kalanının ücretleri de asgari ücret zamlarına göre düzenlenen milyonlarca emekçi "nefes almasın" demektir! %25 zam demek, "enflasyonla mücadele" diyerek emekçileri sefalet ücretinde eşitleyen iktidar sopası 2025'te de emekçinin kâbusu olsun, emekçi gün yüzü görmesin demektir! Ücret kayıplarını telafi etmeyen asgari ücret zammı demek, Türkiye sermayeye cennet, düşük ücretlilere cehennem olsun demektir.
Bir yandan emekçilere sefalet ücretleri dayatılırken emeklilere bunların da altında aylıklar reva görülüyor. Emeklilerin ellerinde kalan tüm hakların sermayeye aktarılması için planlar yapılıyor.
"İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN BİRLEŞELİM"
İnsanca yaşanacak bir asgari ücret ve bütün ücretlerin en az yoksulluk sınırına çekilmesi için birleşelim. Bakan Şimşek, ağzını her açtığında vergiyi tabana yaymaktan bahsediyor. Neymiş, vergilendirilmeyen alanların vergilendirilmesiyle sorunlarımız çözülürmüş. Şimşek programının uyguladığı vergi politikası ortada; Türkiye yandaşlar, bankalar, karaborsacılar, mafyalar için bir vergi cennetine döndü. Sermaye kesimlerinin, iktidar yandaşı ve destekçisi patronların vergileri bir bir 'affediliyor.'
Koca koca sanayi odası başkanlarının şirketleri kår rekorlarına rağmen tek kuruş vergi ödemiyor! "Kaynağımız yok" diye "tasarruf" diye emekçinin servisine, okulların temizlik giderlerine, çocuklanın yemek hakkına göz diken iktidar, 2024'te "vergi indirimi, muafiyeti, istisnası" adı altında 2.1 milyar TL'lik vergi gelirinden vazgeçiyor! Ancak mesele emekçilere gelince durum değişiyor.
Ortalama bir işçinin ücretinin neredeyse üçte biri vergilerle geri alınıyor. İktidar için vergi demek "emekçiye soygun" demek, "vergide adalet" demek ekonomik sorunların bütün yükünü emekçiler ödesin, vergi yüküyle ezilsin demek.
"BU İKTİDARA DUR DİYELİM"
Vergide adalet için, yoksulluk sınırının altındaki ücretlerin vergi dışı tutulması için, artan oranlı servet vergisi için birleşelim.
2025 bütçesi meclise getirildi, 17 bakanlığın bütçesi komisyonda tartışılmaya başlandı. Daha komisyona gelmeden bile 2025 bütçesinin halktan alınıp yandaşa, sermayeye hortumla aktarılmasının bütçesi olduğunu görüyoruz! Geçen yıl 7,4 trilyon olan vergi gelirlerinin 11,2 trilyona çıkarılması amaçlanıyor. Şirketlerin, sermaye sahiplerinin, bankaların vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece %12 iken neredeyse %50 oranında vergi artışı planlanıyor. O zaman kim karşılayacak bu artışı? Tabi ki işçiler, emekçiler! İktidar sözcüleri "aslan payını eğitime ve sağlığa ayırıyoruz" diye böbürlenirken okullara temizlik personeli bile atanmıyor, yurttaşlar devlet hastanelerinden randevu almak için üç aylık sıralara giriyor. İki bakanlığın da bütçesinin merkezi plandaki payı yerinde sayarken Savunma Sanayi bütçesi geçen seneye göre %80 artışla 1,6 trilyon, Diyanet'in bütçesi 6 bakanlığı sollayarak 130 milyar TL olarak planlanıyor. 2025 bütçesinde iktidar yine "muafiyet, istisna, teşvik" adı altında 2,8 trilyon TL'lik gelirden yandaşları, sermayeyi memnun etmek adına vazgeçiyor. 2025 bütçesi, iktidarın emekçilere, halka açtığı savaşın belgelerinden biridir. 2025 bütçesi, emekçilerin sosyal/kamusal haklarına çökmenin, nedense hep emekçileri vuran "tasarruf" yalanının, bütçe açığının vergi soygunuyla telafi edilmesinin bütçesidir.
"ARTIK YETER"
Bu ülke bir avuç iktidar bürokratının, yandaş, işbirlikçi sermaye gruplarının, holdinglerin, vurguncuların, soyguncuların, para babalarının, suç örgütlerinin çiftliği değildir. Bu ülke, emeğiyle hayatta kalmaya çalışan, alın teriyle geçinen emekçilerindir! Emekten, demokrasiden, barıştan yana olan herkesi, ülkemizi uçuruma, emekçileri savaş, sömürü ve işsizlik cenderesine sürükleyen bu iktidar programına karşı birleşmeye çağırıyoruz. Dur diyelim!
Bu savaş bütçesine karşı, sağlık ve eğitim başta olmak üzere emekçilerin, halkın yararına bir bütçe için birleşelim!
31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından Hakkâri ile başlayan, Esenyurt Belediyesi ile devam eden saray iktidarının kayyum darbesine Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Halfeti Belediyesi de eklendi. Bütün bu yaşananlar iktidarın ve arkasındaki sermaye güçlerinin sömürülen ve ezilen halk kitlelerine yönelik saldırılarını artıracağını gösteriyor. Erdoğan ve cumhur ittifakı tüm devlet imkânlarını, medyayı ve yargıyı kullanarak muhalefeti bölmeyi, zayıflatmayı amaçlıyor ve manipülasyonu ve aldatmacası ile siyasal alanı dizayn etme girişimlerini "terörle mücadele" sürdürüyor. Halkın iradesini gasp eden kayyım darbesi de bu amaç için kullanılan başlıca yöntemlerden biri olarak karşımızda duruyor.
16 Kasım’da Esenyurt Meydanı’nda buluşalım. Kayyumlara geçit yok, irademize sahip çıkıyoruz diyerek mücadele eden emek-barış ve demokrasi güçleri olarak, sermayenin saray iktidarının topyekûn saldırıları karşısında muhalefet güçlerinin en geniş zemindeki ortak mücadelesinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Herkesi Esenyurt'ta sürdürülen Demokrasi Nöbeti'ni güçlendirmeye ve 16 Kasım'da Esenyurt Meydanı'nda buluşmaya çağırıyoruz.
Gerçek bir demokratikleşme, halklar arası eşitlik ve kalıcı bir barış ancak birleşik ve örgütlü mücadele ile sağlanabilir. Geleceğimiz için, demokratik hak ve özgürlükler ve adalet için mücadele birliğini güçlendirelim.