Beşiktaş, ufak çaplı bir futbol mucizesi olmazsa önümüzdeki pazar akşamı tarihindeki 14. şampiyonluğunu elde edecek. 7 yıl aradan sonra mutlu sona ulaşacak Kara Kartal’ın şampiyonluğunda önemli pay sahibi olan 4 isim hakkında ayrıca bir şeyler söyleyelim istedik.

Mario Gomez: Şampiyonluğun kime gideceği hususunda büyük fark yaratan yabancı futbolcular geçti ülkeden. Gheorghe Hagi, Pierre van Hooijdonk, Alex de Souza, bana göre Johan Elmander. Mario Gomez de onların arasına katıldı, hem de fazlasıyla. Fenerbahçe’nin hücum hattında bugün Robin van Persie yerine Mario Gomez görev alsaydı puan tablosunda nasıl bir farklılık olurdu tahmin etmek çok zor değil. Gomez tüm ülke basınının üzerinde birleştiği şekilde, sadece kendi performansıyla değil takım performansıyla meşgul olan bir forvet oyuncusu. İş ahlakı, oyun zekâsı ve yeteneği üst düzeyde olan her futbolcunun Süper Lig’de fark yaratacağını bir kez daha kanıtladı ama onunki özel bir performans oldu. Türkiye Ligi’nde top koştururken, uzun süredir formasını giymediği Almanya gibi üst düzey bir ülkenin aday kadrosuna tekrar çağırılması bile onun performansı hakkında bilgi veriyor. Bir tarafta Van Persie Türkiye macerası sırasında, yer bulduğu ulusal takımının hocası tarafından es geçilmeye başladı, diğer yanda Mario Gomez dünya şampiyonu hocasının dikkatini tekrar çekmeyi başardı. Daha fazla söze gerek yok herhalde.

Atiba Hutchinson: Bu sezon oynadığı hiçbir resmi maçta kart görmediğini söylesek herhalde onun çok fazla mücadele etmeyen ve kaçak güreşen bir futbolcu olduğunu düşünebilirsiniz. Ama 33 yaşındaki Kanadalı, futbol sahasında defans hattı ile birlikte kart görmeye en elverişli mevkilerden birisinde oynuyor. Hatta son yıllarda defansif orta saha oyuncularının çektiği yük düşünüldüğünde bu bilgi, durumu daha da inanılması güç kılıyor. Atiba aynen Gomez’in yarattığı fark gibi, bu ülkede şampiyon olmak isteyen takımın iyi bir defansif orta saha oyuncusuna sahip olması gerektiğini bir kere daha belgeledi. Mehmet Aurelio, Alioum Saidou, farklı takımlarda Mehmet Topal, Federico Giunti örneklerinde daha önce görüldüğü gibi. Atiba, PSV’de 3 sezon forma giyerken Ajax hegemonyasına denk gelmişti. Böyle çizgisi olan bir futbolcunun şampiyonluk sevinci yaşaması da ayrıca mutluluk verici.

Jose Ernesto Sosa: Aslında şampiyonlukta payı olan oyuncuların üçüncüsü için birkaç futbolcu arasında gidip geldim, ancak Arjantinliyi, Gökhan Töre, Oğuzhan, Quaresma gibi oyuncuların önüne çıkartan onun belli bir standartın altına hiç düşmemesi oldu. Diego Simeone’nin yarattığı, dünya tarihinin gördüğü en kompakt takımlardan olan 2010’ların Atletico Madrid’inin bir parçası olan, o takımla La Liga şampiyonluğu yaşamış ve Şampiyonlar Ligi finalinde forma giymiş bir futbolcunun zaten standartını koruması kadar doğal bir şey olamaz. Bu derece kariyerli bir futbolcu için “görünmeyen kahraman” sıfatını yakıştırmak pek yerinde olmayabilir, ancak Sosa performansı ya da kişiliği sebebiyle oldukça medyatik olan futbolcuların yanında, daha arka planda kalan, bununla beraber siyah-beyazlıların en fazla güvendiği isimlerden birisi oldu.

Şenol Güneş: Şenol Hoca’yı sona sakladık. Şöyle bir anekdotla başlayayım. Ekim 2015’te, şampiyonluk yarışında mücadele ettiği rakibi Fenerbahçe’nin hocası Vitor Pereira, takımının hücumdaki en büyük silahı Robin van Persie ile iktidar savaşı verirken o, Mario Gomez gibi kendisini kabul ettirmiş bir oyuncunun arkasında yedek kalmış Cenk Tosun için “Mario Gomez’i oynattığım için Cenk’i kesmek durumunda kalıyorum vee bu durum beni çok üzüyor. Cenk son derece formda. Bence ulusal takımda doğrudan oynaması lazım” diyordu. Anlayış, yaklaşım ve süreç yönetimi konusunda tabeladaki durumu bundan iyi özetleyebilir miyim bilemiyorum. 30 yıla yaklaşan teknik direktörlük kariyerinde ilk kez şampiyonluk yaşayacak Güneş. Yıllarca Trabzon’da hegemonyasını kırmaya çalıştığı İstanbul büyüklerinden birisiyle bunu yaşaması da artık ironi mi yoksa futbolumuzun değişmeyen talihi mi ona siz karar verin.