2001 krizi AKP’yi iktidara getiren ve bugün “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye anılan tek adam yönetiminin kurulmasına yol açan tek neden değilse de önemli nedenlerden biri, hatta en önemlisiydi. O gün kasa fırlatanların aklına yaşadıkları sıkıntıların sorumlusunun “dış güçler” olduğu gelmemişti!

Kriz yoksul kesimleri olağanüstü bunaltmış, kepenklerini indirmek zorunda kalan esnafın protestosu alışılmadık boyutlara ulaşmıştı. Ankara’da mobilya üretiminin kalbi sayılan Siteler esnafının “isyan” diye tanımlanan gösterileri oluyordu. 11 Nisan’da Tandoğan Meydanı’nda yaklaşık 70 bin kişinin katıldığı büyük bir protesto mitingi yapılmış, TBMM’ye yürümek isteyen kitle, polisin müdahalesi ve havaya ateş açmasıyla durdurulmuştu. Esnafın taşlamaya dönüşen öfkesinin hedefinde bankalar ve kamu binaları vardı.

Yine de bugünden geriye bakıldığında, 2001 krizini hatırlatan, bu tür eylemler değil de bir esnafın Başbakanlık binası önünde Ecevit’e yazarkasa fırlatmasıdır.

AKP’yi iktidara getiren krizle, AKP iktidarın ülkeyi karşı karşıya bıraktığı krizi karşılaştırdığınızda, hangi ekonomik veriyi temel alırsanız alın, bugün o günlerden çok daha kötü durumda olduğumuz görülüyor. Esnaf artık dükkân kirasını ödeyemediği için değil, dükkân kendisinin olsa da elektrik faturasını ödeyemediği için kepenk kapatıyor.

Ekonominin durumunu özetlemek için; iç borç, dış borç, TL’nin değer kaybı gibi onlarca veriyi alt alta yazabiliriz. İnsanların geçen sene bu ay ödedikleri faturaların iki mislini ödediklerini belirtebiliriz. Krizin göstergesi ve bahanesi olarak işten atılan insanları, üniversite mezunu oldukları halde iş bulamayan gençleri hatırlatabiliriz.

Üzerine eğitimdeki, o pek övünülen sağlıktaki, adaletteki hallerimizi; depremle, çığla nasıl mücadele ettiğimizi koyun; dış politikada karşı karşıya olduğumuz cehennem senaryolarını düşünün, 2001’i mumla ararsınız.

Peki, nerede 2001’de kasa fırlatan esnaf?

O esnaf, Ahmet Çakmak; “Bugün yazarkasa atılacak bir durum yok. Bu ülkeye operasyon çekilmeye çalışılıyor. Böyle bir konuda hainlerin yanında mı duracaksın, devletin yanında mı duracaksın?” diyerek kestirip attı!

2001 birden bugüne, AKP ve onun medyası sayesinde bir de bu “akıl” devreye girdi! Ne olsa, nerede sıkışsak, sebep belli: Dış güçler! Bizi çekemeyenler, önümüzü kesmek isteyenler…

Geçen gün, 20 yıl milletvekilliği 15 yıl bakanlık yapmış ve çok partili hayatın AKP dönemine kadarki her aşamasına içeriden tanıklık etmiş bir sağ politikacı ile sohbet ederken, bu nedenlere hiç rağbet etmediğine ve tek sorumluyu “kötü yönetim” olarak ilan etmesine tanık oldum.

Benden daha fazla emekli maaşı olan yok. Ama ben elde file pazar geziyorum. İnsanların nasıl geçinebildiklerini anlayamıyorum” diye özetliyordu ekonomik durumu.

Bugün kasa fırlatanları görmüyoruz. “Çocuklarım aç işsizim” diye kendini yakanları, toplu aile intiharlarını da iktidar görmüyor. Bir gören çıkarsa, o da; yanarak ölen babayı “siyasi şov yapmak”la suçluyor.

Genç hekim arkadaşım, en ağır yanıklarda hafif yanıklar gibi acı duyulmadığını, çünkü acıyı hissedecek sinirlerin de yanıp yok olduğunu söylemişti.

Yanarak, donarak, siyanürle, çatıdan atlayarak ölenlerimiz var; kasa fırlatmak ne ki!

Ancak, topluma dokunacak sinirleri, sinir uçları yok olmuş bir iktidar bunları hissetmiyor ve 2001 krizinde haykıranların akıl edemediği “dış güçler” gerekçesiyle devam edip gidiyor.

Hiçbir iktidar sonsuza kadar sürmez, yeni iktidarlarsa hep topluma dokunan sinir uçlarını canlı tutanlardan çıkar.

Şimdi sol muhalefet olmak, sinir uçlarını capcanlı tutmaktan geçiyor!