Silvan’a 12 gün cehennemi yaşatanları, sokağa çıkma yasağının kaldırılacağı gün ellerinde spreylerle duvarlara yazılar yazarken gördük.

Tek tek fotoğraflar düşmeye başladı. Maskeli maskesiz özel harekât polisleri Silvan’ın taranmış duvarlarını donatmıştı: “Türksen öğün değilsen itaat et”, “Kurdun dişine kan deydi korkun”, “Devlet geldi”, “T.C. Özel Tim”, “Türkün gücünü göreceksiniz”, “Kızlar geldik bulamadık” vs vs

Nasıl tarif edersiniz, hangi açıdan ele alırsınız bilmiyorum. Siyaset biliminden bakıp ırkçılık mı dersiniz, ya da cinsiyetçilik mi. Hukuk açısından yaklaşıp suç mu dersiniz, yoksa sosyolojik yaklaşıp savaş kışkırtıcılığı mı.
Ne derseniz deyin önemlidir ama bir gerçek var ki, diğer tüm yaklaşımları ikinci plana atıyor. Olay gerçekleşme ve sunuş biçimiyle net bir itiraf: Devlet ülke tarihinin tüm karanlık cinayetlerinin altına imza atıyor o duvarlar aracılığıyla.
Bu sonuca giden yaklaşımı anlatmaya çalışayım.

Bir kere yazılama hareketini operasyon sırasında birkaç heyecanlı özel harekâtçının kendi inisiyatifiyle gerçekleştirmediği görülüyor. Hatta tam olarak bu görülsün isteniyor. Silvan’a tanklarla kurulmuş bir sinema platosu var sanki ortada. Özel timler cast ajansından gelmiş gibi poz vere vere yazılama işini yapıyor. Daha şüpheci yaklaşanlar, önceki gece her birinin eline duvara yazacaklarının yer aldığı bir kağıt tutuşturulduğunu bile düşünebilir.
Ve asıl önemlisi: Fotoğrafları servis eden Anadolu Ajansı. Devletin resmi haber ajansı. Hükümetin yüzde yüz kontrolü altında bir besleme çiftliği. Bunu olayın üst düzey planlandığının kanıtı olarak tek başına yeterli görmeniz gerek. Gizleme değil de gösterme çabasından. Tabii “devlet kendini resmi kayıtlarda kendine ait bir toprakta işgalci olarak göstermeye çalışmış da olabilir” demiyorsanız.

kasaba-serserisi-ergen-devlet-89145-1.

Hrant cinayetini dahi Silvan’dan üstlendiler
Dünya siyasi tarihine öyle mükemmel bir hakimiyetim yok, o yüzden ‘dünyada ilktir’ diyemiyorum. Ama bir devletin resmi kayıtlarda kendine bağlı görünen bir vilayete tanklarla girdikten sonra özel gayretle başka bir ülkeyi işgal ettiği izlenimi uyandırmaya çalışması tarihte çok sık görülen bir durum olmasa gerek. Yani devlet şöyle düşünmüş; “Karşımdakilerin görüşü benim işgalci kuvvet olduğum yönünde. Propagandayı da bu yönde yapıyorlar. Bu kesinlikle yalandır. O zaman ben de işgal kuvveti olduğum izlenimi yaratarak bu yalana karşılık vereyim.”

Yazılama vakasının ardından bir AKP’li özel timler için ‘ergen gençler’ yazmış. Basitleştirme sanatına bakın. Kendini “AKP’yi destekliyor ama demokrattır” ambalajıyla sunanların çoğu da konuyu böyle geçiştirdi. Doğru söylüyorlar. Gerçekten de ergen gençler. Anadolu’nun dört bir yanında yüz binlercesini bulabilirsiniz. Herhangi bir kasabanın, ilçenin internet kafesinden kamyon dolusu çıkarabilirsiniz. Milliyetçidirler, Türklüğü üstünlük görürler, tekbir diye fısıldasanız “Allah-u Ekber” diye bağırarak saldıracak birilerini ararlar.

Ama gelin görün ki, demokrat maskeli AKP’liler ‘ergen’ tespitinin bir adım ötesine geçip şunu sormuyorlar; “Devletin resmi kimliği kasaba lümpeni ergen vahşi gençlere mi çizdiriliyor?”

Devlet bu ‘ergen’leri sever. Parti binası bastırılacaktır, çağırır. Galeyan lazımdır, seslenir. Kürt, solcu, Alevi linç ettirilecektir, onlara koşar.

Hrant Dink cinayetini hatırlayın. Trabzon’un milliyetçi hasassiyetli ‘ergen’ gençleriydi hepsi. MİT’in denetimindeydiler. Lazım olmuşlardı, devlet önlerini açmıştı.

Devletin Silvan’da yaptığı ise ülke tarihinin tüm kirli cinayetlerini üstlenme biçimidir. Artık bir ‘milliyetçi hassasiyetle yapmışlar’ kılıfıyla çekinik kollamaya gerek duymuyor ‘ergen’lerini. Amblemini üstüne bastığı üniformaları giydirip resmi temsilcisi olarak sahaya sürüyor. Öldürtüyor, yıktırıyor, zulmettiriyor, resmi haber ajansını peşlerine takıyor ve ellerine spreyi tutuşturup içlerinden geçeni yazdırıyor.

Osmanlı güzellemeleriyle yola çıkanlara vardıkları ‘kasaba serserisi lümpen devlet’ kimliği gerçekten yakıştı. Hayrını görsünler.