Cemal Kaşıkçı olayı tarihin en sansasyonel olaylarından biri olmasının yanında, siyasi olarak pek çok soru işaretini de bünyesinde barındırıyor

Kaşıkçı olayı ve siyasi hesaplar

HABER MERKEZİ

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdikten sonra haber alınamaması son günlerin en tartışılan konularından biri oldu. Kaşıkçı’nın büyük bir olasılıkla Suudi yönetiminin İstanbul’daki başkonsolosluğa gönderdiği özel görevli bir tim tarafından öldürüldüğü düşünülüyor. Kaşıkçı Suudi Arabistan’daki iktidar savaşında galip gelen Prens Selman’a muhalif olduğu için, dikkatler ‘reformcu’ olarak lanse edilen Prens’e çevrilirken, başta ABD ve Türkiye olmak üzere dünya kamuoyu Riyad’dan ikna edici bir yanıt bekliyor.

Siyasi hesaplar

Dünya tarihinin en sansasyonel olaylardan biri olan bu sürecin merakla cevabı aranan sorularından biri de, bu krizin arkasında ne tür siyasi hesapların yapıldığı. Soruların başında “Neden Türkiye?” sorusu geliyor. Kaşıkçı’nın ABD’deki Suudi Arabistan Büyükelçiliği’nden İstanbul’a yönlendirildiği düşünüldüğünde bu soru daha kritik bir boyut kazanıyor.

Öne çıkan bir yaklaşıma göre Türkiye’nin seçilmesinin nedeni, Riyad’ın kendi muhaliflerine vermek istediği mesajda saklı. Zira Türkiye, “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreçten bu yana Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Suudilerle arası bozulan gruplara ev sahipliği yapan bir ülke konumunda. Kaşıkçı’yı İstanbul’da hedef alan Riyad, böylece muhaliflere “Hiçbir yerde güvende değilsiniz” mesajını veriyor.

Fakat ortada bir cinayet söz konusu olduğu için, olayın salt bir siyasi mesajla sınırlı kalmayacağı; konunun iki ülke arasında diplomatik bir krize doğru evrileceğini tahmin etmek de güç değil. Türkiye’nin konsolosluğu arayarak kendi topraklarında gerçekleştiği düşünülen bir cinayeti aydınlatma noktasındaki ısrarlı görüntüsü bu tahmini doğrular nitelikte. Yapılan yorumlara göre, bu olay, Suudi Arabistan’ın Ankara’ya açıkça meydan okuması anlamına geliyor. Öyle ki Suudiler, ABD ile arasında soğuk rüzgârlar esen bir Türkiye ile karşı karşıya gelmekten çekinmiyor.

Sonuçlar kamuoyuyla paylaşılabilir mi?

Yine de ülkeler arası ilişkiler insan hakları ve hukuktan çok ekonomik işbirliklerine bağlı olduğu için, yapılan inceleme sonucunda elde edilen bilgilerin ne kadarının kamuoyuyla paylaşılacağı ciddi bir soru işareti. Kaşıkçı olayının sözcüsü konumunda olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın, “Şu an için Suudi Arabistan’ı suçlamıyoruz” açıklaması, iki ülke arasında geri planda yürütülen bir diplomatik temasın varlığıyla ilgili ipucu veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik kriz nedeniyle Suudi Arabistan’la sert bir gerilimi istemediği yönündeki görüşler de bu noktada anlam kazanıyor. Sabah yazarı ve SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran’ın 9 Ekim tarihli “Riyad’ın başı fena dertte” yazısı da bunun emarelerinden biri. Duran, “Riyad, Trump ile iş tutmanın tehlikelerini ve sınırlarını görmek zorunda. Türkiye ile ilişkilerini güvenli bir zeminde işbirliği üzerinden kurmak mecburiyetinde” diyerek, durumun AKP açısından özetini çıkarıyor.

ABD neyi amaçlıyor?

Beyaz Saray’ın Kaşıkçı konusunda Riyad’a yaptığı baskıya ise temkinli yaklaşmak gerekebilir. Çünkü konuşulan bir iddiaya göre, Kaşıkçı’nın hedef alınmasının sebebi, Yemen savaşına dair elinde bulundurduğu dosyalar. Yemen Savaşı’nı kışkırtan ve insanlık suçu işlediği düşünülen Suudi Arabistan’ın, Kaşıkçı’yı susturarak bu problemini böylesi bir yöntemle çözmeyi tercih etmiş olabileceği tartışılıyor. Böylesi bir durumda devreye elbette ABD ve İsrail’in Yemen savaşındaki sorumluluğu giriyor. Dolayısıyla, eğer Kaşıkçı, elinde olduğu düşünülen Yemen dosyası nedeniyle hedef olmuşsa, Washington’ın Suudileri köşeye sıkıştırma konusunda pek istekli olmayacağı söylenebilir.

Taht meselesi…

Konu dahilindeki ihtimallerden biri de Suudi Arabistan’daki taht savaşının seyri. Bu eksende ABD, Kaşıkçı olayını 83 yaşındaki Kral Selman’ı bir an önce tahtan indirmek için kullanabilir. Her ne kadar gözler şu an “yenilikçi” Prens Muhammed bin Selman’a çevrilse de, krizin ilerleyen safhalarında hızlı bir iktidar değişimi isteyen ABD, enkazı yaşlı kralın üzerine yıkabilir. Böylece henüz 33 yaşındaki Prens, babasının ölmesini beklemeden tahta oturma şansı elde edebilir. Öte yandan tam tersi bir plan da devrede olabilir. ABD bu olayı bir koz gibi kullanarak, Batı dünyasında sempati kazandırmaya çalıştığı Prens Selman’ı, kendisine daha mecbur hale getirmek için tartışılan bir figür haline getirebilir. Yani bir anlamda burnunu sürtüp patronun kim olduğunu hatırlatabilir. Trump’ın Kral Selman’a yönelik “Biz olmasak iki hafta tahtta kalamazsın” sözleri, ABD’nin Suudi Arabistan üzerindeki nüfuzunun ne denli yoğun olduğunu anlamak ve olası bir yönetim değişikliği konusunda ne kadar geniş imkânlara sahip olduğunu görmek açısından yeterli.

***

ABD dahil oldu

ABD Başkanı Donald Trump, “Kaşıkçı konusunda ne olduğunu öğrenmek zorundayım. Suudi gazetecinin kaybolmasını yakından takip ediyoruz. Biz de soruşturmaya dahil olduk” dedi. Trump’ın bu çıkışı, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in “FBI ekibini göndermeye hazır” olduklarını açıklamasının ardından geldi.

Talimat iddiası
Öte yandan Kaşıkçı’nın yazılarıyla katkıda bulunduğu Washington Post, gazeteciye yönelik operasyon talimatını bizzat Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın verdiğine yönelik istihbarat bilgisi olduğunu yazdı. Gazete önceki gün de Suudi yetkililerin Kaşıkçı’yı bir şekilde Suudi Arabistan’a götürmeyi, belki de öldürmeyi amaçlayan planlarının ABD istihbaratının dinlemelerine takıldığını aktarmıştı.