Uzun bir Türkiye yolculuğunun ardından, referandum öncesindeki tanıklıklarımızı, alanın genel durumunu, seçmenlerin eğilimini maddeler halinde toparlamaya çalışalım. Partiler açısından durum ne, AKP’nin ihraç ettiği gerginlik işe yarıyor mu? Bunun panzehri ne olabilir? Elimizden geldiğince değerlendirelim.

» Alanın genel hali
Anayasa paketi oylaması, Türkiye’nin kaderini değiştirecek kadar önemli olsa da genel olarak alanda bunun izleri görülmüyor. Pek çok şehirde ‘öncelikli gündem’ referandum... Ne var ki her eğilim önceki seçimlere göre çok daha gizli tutuluyor. Toplum bireyleri kendi aralarındaki tartışmalardan kaçınıyor. İktidarın yaydığı korku, net fikirlerin dillendirilmesine olanak vermiyor. Susmayı tercih edenler de anket sonuçlarına ‘kararsızlar’ olarak yansıyor.

» Partiler açısından durum ne?
MHP’deki çatlak alana yansıyor. HDP’nin sadece ‘elinin zayıflamadığı’ adeta kolunun kanadının kırıldığı net şekilde anlaşılıyor. Binlerce siyasetçisi tutuklu, eşbaşkanları dahil 13 vekili cezaevinde, üstelik üzerindeki baskılar sürüyor. HDP, alanda çok az çalışabilme imkânı bulamıyor. Bu açıdan bakıldığında iktidarın istediğini aldığı görülüyor. AKP, mitinglerin yanı sıra ev ziyaretlerine de ağırlık veriyor. Özellikle ‘kapalı kutu’ olan kadınlar bu yolla etkilenmeye çalışılıyor. Tüm bölgelerde alandaki en etkin partinin CHP olduğunu görüyoruz. CHP’liler halkla buluşup, esnaf ziyaretleri yapıyor, pek çok bölgede AKP tabanıyla da etkileşim kurmaya çalışıyor.

» Salon toplantıları havanda su dövmek mi?
CHP’ye ve ‘hayır’ı örgütlemeye çalışanlara en büyük eleştirilerden biri paneller ve kapalı toplantılar konusunda yapılıyor. Bunun havanda su dövmekten ibaret olduğunu ifade edenler var. Ancak duruma farklı bir yerden bakıldığında, aslında söz konusu toplantıların önemli bir işlevi olduğu anlaşılıyor. Söz konusu etkinliklerin amacı ve faydası şöyle anlatılıyor: “Bunlar biz bize toplantılar değil. Her ‘hayır’cının bunun nedenini, arkadaşına, komşusuna, karşıt fikirde olana anlatabilecek düzeyde olması lazım. Paneller bu anlamda adeta bir eğitim işlevi de görüyor.”

» AKP devlet imkânlarını sonuna kadar kullanıyor
Neredeyse her bölgede emniyete ait bir ‘evet’ pankartı görülüyor. Valiler, kaymakamlar, idari ve yerel yöneticiler de ‘Allah için’ çalışıyor. Devletin imkânları iktidar ve Saray’a seferber edilmiş durumda. Broşürler, propaganda organizasyonları, yardım paketleri şirketten! AKP’li il ve ilçe yöneticileri halka doğrudan, valiler ile kaymakamlar ise yerel idareciler, muhtarlar aracılığıyla ‘evet’ propagandası yapıyor.

» AKP’nin 4 sopası
İktidar ve aracılarının faaliyetleri sadece propaganda düzeyinde kalmıyor. Baskı ve tehdit yoluyla ‘evet’ oyları çoğaltılmaya çalışılıyor. Aleviler ve Kürtler üzerinde bu baskıyı görmek mümkün. Çeşitli bölgelerde kaymakamların muhtarları topladığı, ‘evet çıkmazsa vay halinize’ sözleriyle ‘milli iradeyi’ yönlendirmeye çalışıldığı biliniyor. AKP’nin yine ‘milli iradeyi’ 4 sopayla etkilemeye çalıştığı anlaşılıyor. Halk kimi yerlerde iktisatla ‘terbiye’ edilmek isteniyor. “Fakirlik ödeneğini keseriz, zirai yardım yapmayız” sözleriyle aba altından sopa gösteriliyor. Bölge’de ise metot farklı; halk, geçen yıl yaşanan yıkıma gönderme yapılarak sindirilmek isteniyor. ‘Kaos’ endişesini yaymak bir başka tehdit unsuru... Bu yöntemle seçmende; ‘ver kurtul’ algısı yaratılmak isteniyor. Önemli tehditlerden ya da halkla üstü kapalı pazarlıklardan biri de hizmet konusunda. İktidar ve temsilcileri; ‘Evet’ verin abat olun, yollarınız, çevre düzenlemeniz yapılsın, yoksa siz bilirsiniz, okula, hastaneye zor erişim sağlarsınız’ demekte sakınca görmüyor.

» Kutuplaşma var ama AKP’nin istediği ölçüde değil
AKP’nin referandum öncesinde, din, terör, mağduriyet üzerinden oluşturmak istediği algının bu seçim öncesinde çok fazla işe yaramadığı ortada. ‘Hayır’cıları ‘hain’ ilan etmek, ne ülkücüleri iktidara kenetleyebiliyor ne de, sokakta karşılık buluyor. Bu, birkaç seçimdir ‘formülü çözdüğünü düşünen’ AKP’yi tedirgin ediyor. Açıkçası artık ‘kaşıma’suyuyla değirmen dönmüyor. Toplumu yeterince kutuplaştıramamaları yeni arayışları da beraberinde getiriyor. Yurtdışından mağduriyet ihraç etmek bu türden bir arayış sonucu bulunan çözüm.

» Aranan kan ‘faşist Hollanda’da bulundu!
Neden ‘evet’ sorusunun cevabını iktidar da veremiyor. ‘Büyük Türkiye’, ‘bir türlü son bulmayan vesayetin bu kez sona ereceği’ ve ‘istikrar’ masalları yeterince işe yaramıyor. AKP’nin ihtiyaç duyduğu mağduriyeti bu kez Almanya ve Hollanda’dan ödünç aldığı görülüyor. Yaşanan siyasi krizden sonra ‘evet’ oylarının arttığına şüphe yok. Bu konuda fikrini aldığımız şahıslar, iktidarın argümanlarından etkilenmiş görünüyor. Şu cümleler öne çıkıyor: “Neden bütün Avrupa Türkiye’ye karşı? ‘Evet’ten korkuyorlarsa, bu işin bir sırrı var!” Ancak siyasi krizden devşirilen ‘evet’ oyları, Barzani’nin gelişiyle ‘kaçanları’ ancak ikame edebiliyor. Şu andaki durum, ‘alacak verecek yok’ aşamasında. Barzani ve ‘lale siyaseti’ arasında gidip gelen seçmenin, yani kararsızların ne denli önemli olduğu ortada!

» İçi boş sloganlar etkili: Haçla hilal
Tarihçi Usame’nin; Haçlı seferlerinin başladığı yıllara dair anlatıları ilginç! İlerleme konusunda çeşitli örneklerle tarihe ışık tutuyor. Satırlarına yansıyanlar batının, o yıllardaki durumunu gözler önüne seriyor. Çıbanı olan bir şövalye, bacağı kesilerek iyileştirilmeye çalışılıyor. Ağrıdan şikâyetçi bir kadının ise önce saçları kazınıyor. Ardından kafasına bıçakla bir haç işareti çiziliyor, yarasına tuz basılarak, ‘şeytanı’ çıkarılmaya çalışılıyor. Haçlı seferlerinin başladığı 1096’da Avrupa’ya domates ve karpuz doğudan gidiyor. Dünyayı hâlâ bin yıl öncesinde zannedenlerin, ‘kitleleri’ hamasetle etkileme çabası şimdi komik oluyor. Peki, etkisi var mı? Domatesi veren, şimdi portakalın kalbine hançer saplıyorsa evet. ‘İçi boş siyaset’ Türkiye’de hâlâ karşılık buluyor.

» Muhalefet her planı deşifre etmek için sükûnetle çalışmalı
Muhalefetin çok kısa zamanda, buna bir panzehir bulması gerekiyor. Her iki cephedeki ‘kararlıların’ tutumu belli. Kararsızları, gidip-gelenleri, hamasetten çabuk etkilenenleri ‘hayır’ saflarına çekebilmek, siyasetçinin bıkmadan usanmadan, anlatmasıyla mümkün. Çünkü her saçma sapan hülyanın sükunetle deşifresinin sandığa ‘hayır’lı bir yansıması olacak.

» Kürtlerin durumu
Hem hayır hem de evet cephesi muhtaç olduğu kanı AKP ve MHP tabanında arıyor. Ne var ki Kürtlerin oylarının ne denli belirleyici olduğu kimi zaman unutuluyor. Hâlâ Kürt oylarının rengi ne olacak tartışmasının abesle iştigal olduğunu anlamamakta ısrar eden kesim ve siyasetçiler var. Herkesin bir ‘hayır’lı düşüncesi var. Kürtlerin bölgede yaşanan zulmü bir tokat gibi sandığa yansıtacaklarına şüphe yok. HDP seçmeni ‘hayır’ oyu kullanacak. Ne var ki referandum için Bölge’de sandığa gitme oranı Türkiye’nin ortalamasının çok altında olacağı söyleniyor. Kürtlerin oyunun belirleyiciliğine bu açıdan bakıp, değerlendirmeyi bu pencereden yapmakta yarar var. Yine sandığa gitmeme eğilimi gösteren gençlerle ilgili son güne kadar çalışmanın gerektiği ortada.