Katar nasıl aldı 2022 organizasyonunu? Her şey 1998 FIFA başkanlık seçimiyle başladı. Oy talepleri, oyunu verenlerin talepleri, paranın gücü, konforun gücü ve koltuk sevdası her şeyi alınabilir ve satılabilir kıldı.

Katar’daki kirli oyun
Oy satın alarak seçildiği iddialarıyla pek çok kulüp Katar için boykot çağrısı yaptı.

Neoliberal politikaların küresel alana dönüşüp, sermayenin çıkarları üzerinden şekillendirilmesi sonucunda, dağılan emek kavramının yerini alan yolsuzlukların kurumsallaşmasıyla beraber, etik ve ahlaki değerlerin bir öneminin kalmaması haliyle küresel bir öğreti halini aldı.

Özellikle, parasını yönetmek üzere seçimle gelen insanların federasyon ve kulüp üzerindeki etkileri bu anlamda daha anlaşılır pozisyonlardı! FIFA da bu ölçekte kirlenmeden yararlanan bir kurum olduğu için, aldığı kararların arkasındaki tüm detayların incelenmesi gerekliliğinin gerekçesi yönetenlerin kimliklerinde saklıydı. İşte bu kirliliğin en temel belirtileri, FIFA tarafından düzenlenen ve ülkelere verilen ‘Dünya Kupası’ organizasyonuydu. Rantı kurumsallaştırmak için değerleri heba eden FIFA, futbolu ‘meta’ olarak kabul edip, tüm organizasyon ve yapılanmayı bunun üzerinden pazarladı.

Katar organizasyonuna nasıl gelindiğine dair yazacaklarımın tamamına yakınını, bana göre futbol kirliliği üzerine yazılan en değerli eser olan Andrew Jennings’in ‘Foul’ kitabından yararlanarak aktaracağım.

Peki, Katar nasıl aldı 2022 organizasyonunu? Her şey 1998 FIFA başkanlık seçimiyle başladı. Oy talepleri, oyunu verenlerin talepleri, paranın gücü, konforun gücü ve koltuk sevdası her şeyi alınabilir ve satılabilir kıldı. Şeytan ayetlerden çıkarak ete kemiğe büründü. Süreci Jennings’n kitabından kronolojik olarak numaralandırıp sıralamaya çalışacağım ki rahat anlaşılsın diye…

1-1998 yılındaki seçim zamanı, Johanson UEFA’dan aldığını söylediği 534 bin dolara karşılık, Blatter işsiz olmasına rağmen, seçim için harcayacağı 300 bin dolarlık parayı nereden karşıladığı muamması her şeyin başlangıcıydı.

2-Bu paranın kaynağına karşılık ‘birkaç ufak sponsor’ olarak adlandırdığı bütçesinin arkasında Katar’ın çok önemli petrol ve gaz zenginlerinden Mohamed Bin Hammam olduğu ortaya çıkmıştı. Hatta o süreçte Blatter parasının bittiğini söylemiş ve Hammam yerine Platini’nin nezaket gösterip faturalarının bir kısmını ödediğini dahi söylemiş.

3-Bin Hammam sadece zengin değildi. Aynı zamanda mutlak kral Emir Hamad bin Khalifa’nın özenle seçtiği danışma Kurulundaki 35 kişiden biriydi. Ve 1996 yılından beri FIFA kabinesinin bir üyesiydi.

4-Rüşvet iddiaları havalarda uçuştuğunda Bin Hamman bir açıklama gereği duydu ve “Bay Blatter’a 1998 seçimlerindeki kampanyasında çok yardım ettim; hatta bazılarına göre onun kazandığı zaferde en büyük rolü ben oynamışım. Herkes masasında otururken biz savaş alanındaydık.”diyerek hem gücünü hem de masumiyetini pazarladı.

5-1998 yılı seçimleri esnasında, Afrika’nın saygın futbol ve siyasetçisi olan Farah Addo, o dönem Orta ve Doğu Afrika Konfederasyonun da başkanı olması nedeniyle 12 oyu yönetme gücüne sahipti. İşte o Addo’yu Körfez ülkelerinden biri arıyor ve Blatter’e oy vermesi karşılığında 100 bin dolar teklif edilmiş. Bazıları bu işin arkasında Mohamed Bin Hammam’ın olduğunu düşünüyordu.

6-Farah Addo seçim sonrası yaptığı açıklamada “En az 18 Afrikalı yetkilinin, her ne kadar Johansson’u destekleseler de ülkelerinin oylarını Blatter taraftarlarına satmışlar.”

7-1998 yılı sonunda Blatter Katar’ın onun pahalı kampanyasına gereken parayı sağladığı iddiasına karşılık, İsviçreli bir gazeteciyle yüzleştirilirken, bu iddiayı reddedip “Emir bana uçağını yalnızca bir kereliğine, Paris’ten Dakar’a giderken verdi.” demiş. Seçim masraflarını da kendisinin karşıladığını belirtmişti.

8-Jean-Marie Kyss Haiti de bir doktor. Yoksul kadınları muayene den tutarlı ve idealist biri. Doktor olmanın yanında FIFA kongresine katılmasıyla ilgili zorlukları anlatır. Tabii Haiti de futbolun önemini ve yolsuzlukları da… 1990’larda ulusal stadyum turnikelerine epeyce para bırakılmış. Önce hükümet bu parayı federasyondaki adamları ikna ederek çalmayı denemiş. Bunu başaramayınca stadyuma el koymaya çalışmış. Spor Bakanı polis ve güvenlik görevlileri yollamış.

1998 seçim öncesi, FIFA Haiti’deki Stade Sylvio Cator’a para akıtmaya başlamış. Ve hükümetin bu para karşılığında iştahı kabarmış. Seçim dönemini anlatırken, “1998’de kulüpler arkamdaydı.” demesinin ardından, hükümetin dolandırıcılığıyla ilgili olarak da “Nihayetinde onları hem parlamentoda hem de mahkemede mağlup ettik. O yüzden de Paris’teki kongreye gitmek için iyi bir zamandı” saptamasında bulunmuştu. Fakat Paris’e gitmek için havaalanına gittiğinde, polis ona ülkeden ayrılamayacağını ve bu emirin Spor Bakanlığı tarafından verildiğini söylerler.

Kyss Paris’i arar ve sonunda Jack Warner (!) ile görüşüp gelemeyeceğini söyleyerek Haiti’nin FIFA kongresinde temsil edilemeyeceğini söyler. Jack Warner istediği cevabı almıştı. (Jack Warner ve oğlu Daryan ile birlikte FBI operasyonun da ABD’de gözaltına alınan kişiydi. Kirli işlerin piri… Warner, Katar'ın 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliğini kazandığı süreçte 10 milyon dolar rüşvet almakla ve yolsuzluk iddialarıyla suçlanmış ve FIFA'daki görevine son verilmişti.) Ama dört yıl sonra, Jenning, Kyss’e Warner’ın açıklamasıyla Haiti oyu için vekâlet verildiğini ve oy kullanıldığını anlatınca çok şaşırmıştı. Aldatıldığı için kendini kötü hissetmişti.

9-Blatter başarısının mimarlarından Bin Hammam’ı ödüllendirmek için Goal Bürosundaki en önemli görevi vermişti. Bin Hammam emrinde 100 milyon dalar vardı ve o sorumluydu. Goal Bürosu, yeni sahalar, yeni bürolar ofisleri isteyen ulusal derneklerden başvuruları değerlendirmeye alıyordu. Baltter buna “kişiye özel çözümler” diyordu ve gelecek üç yıl boyunca hayır sahibi biri olarak dünyayı dolaşacaktı.

Sanırım Katar süreci burada başlıyordu.

Orta Doğu’daki ülkelerin dine dayalı totaliter, cinsiyetçi ve ayrımcı yönetim anlayışını devam ettirmek isteyen üst katmandaki çok zengin devlet yöneticileri, kötü imajlarını temizlemek için sporu bir araç olarak kullanma stratejisini benimseyerek özellikle futbola yatırım yapmaya başladılar. PSG, M City ve Newcastle kulüplerini Orta Doğulu zengin şeyhlerin satın alınması bir yerde kendilerini-ülkelerini aklama alanı olarak sporu bir meta olarak kullanmaları anlamına gelmektedir. Futbolcuların sağlık ve iş güvenliğinin hiçe sayıldığı bu şampiyonanın kışın oynanmasına bile organizasyonu aldıktan 5 yıl sonra karar verilmesi büyük bir skandaldır. Futbolcular liglere nasıl dönecekler belli değil. Bunun bedelini farkında değiller ama kulüpler ödeyecekler.

Ama Dünya Kupası organizasyonunu almak bambaşka bir temizlikti... Ve bunun ciddi bedeli vardı! FIFA’nın kirliliği zaten ayyuka çıkmışken, Blatter artık azıyı eline aldığı için ve özellikle 2006 Dünya Kupasını Mandela’ya söz vermesine rağmen, Almanların Avrupa’daki delege gücünden korktuğu için Adete Mandela’yı satarak, kupanın Almanya’ya verilmesini sağlamıştı ki; burada Suudilerin oyunu almak için Almanya’nın 1200 tanksavar füzenin satışına onay vermemesine rağmen, o dönemki Şansölye ve dört bakan bu konu da aksi yönde oy vermişlerdi.

Süreci bu hale kadar getiren Blatter ve Jack Warner 2010 yılındaki organizasyonu Güney Afrika’ya vermek için Jack Warner’ın aldığı milyonlarca doların sadece bir kısmını kullanarak işi halletmesi ve geri kalanını şahsi kullanması bataklığın boyutunu çok net ortaya koyuyordu. İmaj yenileme zorunluluğu hisseden ülkeler artık bu kirli oyunda yer kapmak istemekteydiler. Temizliği spordan başka hiçbir şey bu kadar kolay ve net sağlayamazdı. 2018 ve 2022 organizasyonların 12 yıl önceden aynı anda oylanması bu kirliliğin pazarlığını ne hale geldiğinin de kanıtıydı.

2022 organizasyonuna talip olan ülkelerden Katar, Japonya, ABD, Avusturalya ve Güney Kore finale kalmışlardı. Organizasyonun Katar’a verilmesi neticesinde ortaya çıkan iddiaların en belirgini 8 Afrikalı delegenin 1,5 milyon avro karşılığında oylarının Katar lehine kullanmalarıydı. 2022 yılındaki oylama sonucu ortaya çıkan iddialara karşılık, 1998 yılında Blatter’in başkan seçilmesi için Farah Addo’nun seçim sonrası yaptığı açıklama akıllara geliyor. “En az 18 Afrikalı yetkilinin, her ne kadar Johansson’u destekleseler de ülkelerinin oylarını Blatter taraftarlarına satmışlar.”

Modern köleliğin geçerli olduğu Katar’da, stat inşaat yapımları esnasında 6 bin 500 işçinin ölmesi ülkede nasıl bir rejimin ve baskının olduğunu net ortay koymaktadır. İşin kötü tarafı; her kesin bunu bilmesine rağmen İLO ve Uluslararası Af Örgütü dışında kimsenin bu konu hakkında kaygı taşıyacağı da yoktu-olmadı da zaten. 2015 yılında FBI tarafından başlatılan soruşturma neticesinde, İsviçre Adalet bakanlığının yürüttüğü soruşturmada suçlamaların ana nedeniyse FIFA’nın çok büyük tartışmalara karşın onay verdiği 2018 Rusya ve 2022 Katar organizasyonlarının kararını kabul eden yöneticilerin kara para aklamasıydı. Bu iddiaların yanı sıra FIFA’nın 20 yıldır Dünya Kupası yayın hakları ve pazarlanmasında yaklaşık 100 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığı öne sürülüyor ve ABD bankları üzerinden para transferi yaptıkları iddia ediliyordu.

İsviçre Federal Adalet Bürosu’nun açıklamasına göre sorguya alınan 9 kişi, 2010 yılında 2018 ve 2022 Dünya Kupası’nın düzenleneceği yerlere karar veren Yürütme Kurulu’nun üyelerindeki 10 kişilik listede Jeffrey Webb, Eduardo Li, Eugenio Figuredo, Jack Warner (!), Julio Rocha, Costas Takas, Rafael Esquivel, Jose Maria Marin ve Nicolas Leoz suçlamaların yöneltildiği kişiler arasında yer alıyor.Aynı zamanda Spor pazarlama şirketi yetkilileri Alejandro Burzaco, Aaron Davidson, Jose Margulies, Hugo Jinkis ve Mariano Jinkis’de zanlılar arasında.

Bu kirli oyunu Diego Maradona ile bitirelim: “FIFA sözcüsü soruşturmayı kendilerinin istediklerini söylüyor. Bu büyük bir yalan. Skandala tamamen hazırlıksız yakalandılar. FIFA’nın futboldan nefret ettiğine inanıyorum. Şeffaflıktan nefret ettiklerini biliyorum. Artık bu yalanlara bir son verin. Blatter’i yeniden başkan seçmek için süslü yemekler organize etmekten vazgeçin. Elinizdeki parayı rüşvet için kullanacağınıza Afrika’da futbol oynamak isteyen yoksul çocuklar için harcayın”