23 suç duyurusuna rağmen boşandığı erkek tarafından sokak ortasında katledilen Ayşe Tuba Arslan’ın ardından Ordu’da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir öldürüldü. Bu yılın ilk 11 ayında en az 430 kadın erkekler tarafından öldürülürken, devlet adeta seyirci konumunda

Katil sistem

HAVVA GÜMÜŞKAYA

Feminist avukat Selin Nakıpoğlu’na göre AKP’nin kadın cinayetleriyle mücadele etme gibi bir niyeti yok. Mor Çatı’dan Gülsün Kanat ise şöyle diyor: Adli organlar tarafından cezalar yeteri kadar ağırlaştırılmış şekilde verilmiyor. Devletin kendisini sorgulaması gerekiyor

Türkiye’de kadın cinayetlerine her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Son olarak Ordu’da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in katledilmesi, kadın cinayetlerini bir kez daha ülke gündemine taşıdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, bu yılın ilk 11 ayında en az 430 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, daha önce yaptığı açıklamada 2019’da 299 kadının öldürüldüğünü belirtirken, CHP’nin hazırladığı rapor ise gerçekleri gözler önüne serdi. Rapora göre, kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde bin 400, kadına şiddet davaları ise yüzde 366 arttı. Peki, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet neden bu kadar arttı? Bu soruya yanıt aramak için kadın örgütlerinin temsilcileri ve feminist avukatlarla görüştük.

AKP’NİN MÜCADELE NİYETİ YOKkatil-sistem-657527-1.

Feminist avukat Selin Nakıpoğlu’na göre, AKP’nin kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele etmek gibi bir niyeti yok. Nakıpoğlu, “Kadın katliamlarındaki cinsiyetçi, muhafazakâr, dinci propagandaların büyük katkılarını görmezden gelenler; kadınların sönen hayatlarına karşı sorumludurlar” dedi ve ekledi: “Mücadele için izlenmesi gereken yolları izlemiyor tam aksine kadınları ve çocukları koruyan yasaların aleyhine söz üretenleri koruyorlar. Var olan ayrımcılığı daha da körüklüyorlar. Medyanın dili de failleri yüreklendiriyor, ayrımcı dil şiddete zemin hazırlıyor. Her geçen gün yeni bir hashtag açılıyor katledilen kadınlar için, anıt sayaç her gün atıyor.”

BAKAN’LARDAN EYLEM BEKLİYORUZ

Nakıpoğlu, Şule Çet cinayetine de değindi ve şu ifadeleri kullandı: “Şule’nin katillerinin cezası kesildi fakat bu cinayeti örtbas etmeye çalışanların, failleri koruyanların, ‘İki erkekle lüks plazaya girdi’ diyen gazeteleri de unutmayalım. Kasımda 39 kadının öldürüldüğünü de unutmayalım, bunlar savaş rakamlardır. Ağustos ayındaki Emine Bulut cinayetinden sonra kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelede acil eylem planı alınacağını söyleyen bakanlardan eylem bekliyoruz.”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HEDEF ALINIYORkatil-sistem-657524-1.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ise kadın cinayetini önlemeye dönük yasaların yeterli olduğu görüşünde. Güllü, “Türkiye’de canice işlenen vahşet boyutuna gelen, artık hepimizin kapısında olan bir tehlike var” dedi. Devamında da şu ifadeleri kullandı: “Her söylemde, ‘bu ayda bu kadar kadın öldürüldü’ deniyor. Bir kadın da olsa bizim için önemlidir. Dolayısıyla sayıyı bırakalım, işimize bakalım; yasaları uygulamak da ilk işimiz olmalı, bu kadar basit bir şey… Yasalar yeterli, 6284 var. Bakın en önemlisi aylardır İstanbul Sözleşmesi hedef haline getirildi. Hükümetten kimse çıkıp, bu kara propagandaya karşı, ‘Ya kardeşim siz ne diyorsunuz’ demiyor. Bunlara karşı cevap verilmiyor. Erken yaş evlilikleriyle kadını alaşağı eden, yerin dibi batıran tavırlar var, bunlara bir şey söylenmiyor.”

VERİLER GERÇEĞİ YANSITMIYORkatil-sistem-657525-1.

Avukat Hülya Gülbahar, kadın cinayetlerine dair verilerin gerçeği yansıtmadığı görüşünde. Gülbahar, AKP’nin iktidar olduğu 2002’den 2009’un ilk 7 ayına kadar kadın cinayetlerinde yüzde bin 400’lük artış yaşadığını hatırlattı. Gülbahar, sözlerine şöyle devam etti: “Bunu Sadullah Ergin Meclis’te yaptığı bir açıklamada belirtilmişti. O tarihten beri gerçek sayılara ulaşmak mümkün olmadı. Bugünkü cinayet rakamlarını en az 3 ile çarpmak gerekiyor. Kadın cinayetleri dünyada da artıyor ama örneğin Portekiz’de 2009 yılının ilk 2 ayında 11 kadın öldürüldüğü için ulusal yas ilan edilmişti. Dünyadaki artış oranları yüzde 10-15 civarında seyrederken niye Türkiye’de yüzde bin 400 oranında arttığını sorgulamamız gerekiyor. Aşırı artışının nedenlerinin sorgulanması gerekiyor. Ben bu olguyu cinskırım olarak tanımlıyorum. Yüzde bin 400’lük artış demek, günde en az 3 kadının öldürülmesi demek, buna cinskırım demeyip ne diyebiliriz?”

EŞİTSİZLİK ARTTIKÇA ŞİDDET ARTAR

“Eşitliksiz azaldıkça şiddet azalır, eşitsizlik arttıkça şiddet artar” diyen Hülya Gülbahar, kadın cinayetlerinin artmasının arka planına dair şu yorumu yaptı: “Kadın cinayetlerinin bu kadar artmasında elbette neoliberal ekonomik politikaları, kitle iletişim araçlarının rolü gibi çok sayıda faktör var. Türkiye özelinde bu faktörlere ek olarak; çatışma ortamı, artan silahlanma ve militarist dil gibi nedenler var. Bunun yanısıra; ne yazık ki bir devlet politikası olarak kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı propagandasının 7/24 devletin bütün kademelerinden ve medya, Diyanet gibi bütün ideolojik aygıtlardan toplumun üzerine yağdırılıyor olmasıdır. Yaratılışlarınız farklı söylemi, kadınların doğdukları andan öldürüldükleri ana kadar erkeklere hizmet ve itaat etmekle yükümlü bir cins olduğu propagandasını içeriyor. Türkiye’deki artışın arkasındaki temel nedenlerden biri eşitsizlik propagandasıdır. Oysa ki İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddete karşı mücadelenin birinci ilkesi olarak toplumsal yaşamın her alanında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasını zorunlu kılıyor."

GERİCİ FETVALAR İKTİDARIN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİkatil-sistem-657526-1.

Nar Kadın Dayanışması’ndan Sena Özcanlı’ya göre, gericilik erkek şiddetinin en büyük motivasyonu… Özcanlı, bunu siyasi iktidarın savunduğu fetva düzeninin takip ettiğini dile getirdi ve şöyle dedi: “Cezasızlık, güvensiz, eşit ve özgür olmayan günlük hayat rutini ile kadınlar terbiye edilmeye çalışılıyor. Kadın cinayetlerini engellemeyenler kadınları dize getirmekle, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini reddetmekle meşgul olmaya devam ediyor. Her yeri saran gerici karanlık ve fetvalar siyasal İslamcı iktidarın en belirgin karakter özelliği. Hal böyle olunca kadınlar aslında tesbih gibi sıraya dizilmedikleri için cezalandırılıyor. Ne sokakları terk ediyoruz ne de dava koridorlarını.”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre son 10 yılda erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı:

  • 2018: 440
  • 2017: 409
  • 2016: 328
  • 2015: 303
  • 2014: 294
  • 2013: 237
  • 2012: 210
  • 2011: 121
  • 2010: 180
  • 2009: 109
  • 2008: 80

KADINA ŞİDDETLE NASIL MÜCADELE EDİLMELİ?

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Gülsun Kanat, şu değerlendirmede bulundu:

  • DEVLET SEYİRCİ KALIYOR: Kadınların kendisini ifade etmesine karşı yaşanan cinayetler devlet tarafından alkışlanıyor. Devletin adli organları tarafından cezalar yeteri kadar ağırlaştırılmış şekilde verilmiyor. Kravat taktı, iyi davranış gösterdi diyerek indirim uygulanıyor. Toplumun da alkışlıyor olması, kahraman gibi çıkarılıp, ‘namusunu korudu, en iyisini yaptı’ denmesi gibi davranışlar ve yaklaşımlar hâlâ besliyor.
  • KADIN CİNAYETLERİ NORMALLEŞTİRİLİYOR: Siyasi bir otoritenin gerçek anlamda ‘kadın cinayetlerine izin vermeyeceğiz’ dememesi cinayetleri normalleştiriyor.
  • 6284 SAYILI KANUN UYGULANMIYOR: Kadınlar mücadele vererek 6284 sayılı kanunu çıkartıyor ama bugün bunun uygulanmadığını görüyoruz. Bunun uygulanmaması çok ciddi ve vahim sonuçlara neden oluyor.

ACİL OLARAK YAPILMASI GEREKENLER

Kanat, kadın cinayetlerine karşı acil olarak yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi:

1-Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 Sayılı Kanun’un kesinlikle tartışma konusu olmadığının en yetkili siyasilerce söylenmesi gerekiyor. Acil olan bu.

2- Televizyonlar dahil, kadına yönelik şiddet bir erkek şiddetidir, bir suçtur diye yayınların yapılması laz��m.

3-Bunun karşısında da kolluk kuvvetleri ve adli makamların gerekli olan kanunları uygulamadığı takdirde, idari sonuçlarla karışılacaklarının ve işlerinden atılacaklarının söylenmesi gerekiyor.

4-Gerekli birimlerin ivedi şekilde çalışmasının sağlanması lazım.

5-Kadın sığınaklarının sayısının artırılması gerekiyor. Kadınların sığana gitmeden de şiddetten uzaklaşabilmesi için gerekli olan güvenlik önlemlerinin alınması gerekiyor.