Her gün en az bir kadın öldürüldüğü halde, iktidarın kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine ilişkin önleyici ve tutarlı bir politikası yok.

Katilleri kim cesaretlendiriyor? Eşitlik yoksa yaşam da yok

NERGİS ŞENGEL

Boşandığı erkek tarafından kızının gözü önünde vahşice öldürülen Emine Bulut ve uzaklaştırma kararıyla devlet ‘korumasına’ alınan fakat korunamayan Tuba Erkol cinayetleri ülke gündemine oturdu. Pek çok kadın örgütü, yurdun dört bir yanında “Ölmek İstemiyoruz” sloganıyla sokağa çıktı. AKP iktidarının kadın cinayetlerini önleyici politikaları hayata geçirememesi ve kadınları şiddete karşı korumada devletlerin üstüne düşeni yapmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi gibi protokolleri tartışmaya açması eleştirilerin odağında yer aldı.

Kazanılmış haklara dokunmak “Daha çok Emine ölsün” demek

BirGün’e konuşan CHP Milletvekili ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Gamze Taşçıer, konuya dair şu yorumu yaptı: “Maalesef bu ilk yaşadığımız kadın cinayeti değil. Kadına yönelik şiddet her geçen gün dozunu arttırarak devam ediyor. Bir taraftan da kadını koruyan, kadına yönelik şiddetin önüne geçmeyi sağlayan İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmaktan bahsediyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak daha çok Eminelerin ölmesine göz yummak, daha çok çocuğun gözünün önünde annelerin ölmesine izin vermek demek.”

Kadın cinayetlerinde asla ceza indirimi iyi hal indirimi uygulanmaması gerektiğinin altını çizen Taşçıer, kadınların yaşantılarının tartışmaya asla açılamayacağını vurgulayarak, “Kadın tahrik edici davranmasaymış, kırmızı ruj sürmeseymiş, sevdiği için öldürmüş, boşanmasaymış ailesine sahip çıksaymış gibi söylemlerin cinayeti hafifletecek sebep olarak görülmesi de kesinlikle kabul edilemez” diye konuştu.

Her kadın cinayetinde tecavüz, taciz, şiddet vakalarında hükümetin idam ve hadım önergesini tartışmaya açmasını da eleştirilen Taşçıer, “Uygulanamayacak bir şeyi her seferinde tartışmaya açık hale getirmek, toplum örgütlenmesini bastırmaya çalışmaktan başka hiçbir şey değil. Amaç sorun çözmek değil. Eğer bu ülkede İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açıyorsanız sorun çözmeye yönelik politikalar izlemiyorsunuz demektir” şeklinde konuştu.

‘Aile bütünlüğü’ adı altında Cinayetler meşrulaştırılıyor

İktidarın, ‘boşanmayı engellemek’ ve ‘aileyi korumak’ adı altında pek çok skandala imza attığını vurgulayan Taşçıer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Boşanmayı engellemek adına meclis komisyonu oluşturanlar, aile kavramını korumak bahanesiyle nafakayı tartışanlar kadının şiddete boyun eğmesini amaçlıyor. Aile bütünlüğü adı altında şiddeti ve kadın cinayetlerini meşrulaştırmaya çalışan zihniyet katillerin de cesaretlenmesini sağlıyor. Neyse ki biz kadınlar, Daha fazla cinayetin işlenmemesi, şiddetin olmaması için öldürülen kadınları unutturmayarak mücadele vereceğiz.”

Cinayet mahalli ‘aile’

Faillerin yeterli cezayı almaması, kadınların özel yaşamlarının sorgulanması, erkeklerin fıtrat gibi söylemlerle cesaretlendirilmesi, kazanılmış pek çok hakkın gasp edilmeye çalışılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine savaş açılması iktidarın, kadın cinayetlerine ‘teşvik’ anlamına gelecek uygulamalarından yalnızca birkaçı. Bu durum verilere de yansıyor:


  • Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Temmuz 2019 Raporu’na göre ülkede geçen ay 31 günde 31 kadın cinayeti işlendi. Temmuz ayında öldürülen 31 kadının 7’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. 11’i evli oldukları erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i arkadaşının evli olduğu erkek, 1’i abisi, 1’i babası, 1’i damadı, 1’i torunu,1’i tanıdık birisi, 6’sı birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü.

  • Medya takibi üzerine çalışan kadın örgütlerinin ulaştığı verilere göre, son üç yılda öldürülen 923’ün kadının yüzde 72’si evinde öldürüldü.

  • CHP raporuna göre, kadın cinayetleri, son 7 yılda yüzde 1400, kadına şiddet davaları yüzde 366, cinsel taciz yüzde 449 arttı.
  • Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ne göre Türkiye cinsiyet eşitliği açısından 149 ülke içerisinde 130’uncu, iş hayatına katılım ve fırsat eşitliğinde 131’inci.

​Fail, hükümet politikaları

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Kadınlar ölmek istemiyor!

Ama Emine Bulut öldü. Son sözü ‘ölmek istemiyorum’du. Emine Bulut biz onu koruyamadığımız, erkek şiddetine bir son veremediğimiz için öldü.

Emine Bulut 4 yıldır yürürlükte olan ancak uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nin gereğini yerine getirmeyen hükümet politikaları yüzünden öldü.

Emine Bulut kadın cinayeti davalarında “Bana hakaret etti o yüzden öldürdüm” diyen erkeklerin aldığı tahrik indirimleri yüzünden öldü.

Emine Bulut kadın cinayetlerinde giyilen jilet gibi takım elbiselerinin hatırına verilen “iyi hal indirimlerinin” kötülüğünce öldü..

Emine Bulut kadın düşmanı politikalar yüzünden öldü...

Emine Bulut hayat kurtaran 6284 Sayılı Yasanın tartışmaya açılması, kadınları evliliğe mahkûm etmeyi amaçlayan nafaka hakkının kısıtlanmasına ilişkin kanun hazırlayanların gözleri önünde boğazında bıçakla kanlar içinde öldü.

Yanı başında küçük bir kız çocuğu kaldı. Kanlar içindeki annesine “Anne lütfen ölme” diyen o küçük kıza borçluyuz. Adalet borçluyuz. Başka bir kadının kirpiği bile yere düşmesin diye mücadele etmeyi borçluyuz!

Ve buradan diyoruz ki; bir kişi daha eksilmeyeceğiz... Öfkemizle, hıncımızla kadın düşmanı politikalarına karşı duracağız.

Bizler kadın hakları savunucuları olarak, mahkeme salonlarında oynanan yargılama oyunlarında “anne ölme” diyen o kız çocuğunun çığlığıyız. O çığlık adaleti getirinceye kadar adliye koridorlarında çınlayacak.”