Sinema tarihinin en keyifli bağımsız filmlerinden Clerks/Tezgahtarlar’ın (1994) bir sahnesinde, video kaset dükkânında çalışan Randal Star Wars: Jedi’ın Dönüşü’nü (1983) izledikten sonra markette çalışan Dante’ye aklına takılan bir meseleyi anlatır; ikinci Ölüm Yıldızı’nın havaya uçurulması ile ilgili bir sıkıntı: “İlk Ölüm Yıldızı İmparatorluk Ordusu’nun askerleriyle doluydu. Gemideki kişiler Fırtına Askerleri, asilzadeler ve emperyalistlerdi. Yani onu havaya uçurmalarında sorun yok, kötülük cezalandırılmış oldu. Ama ikincisinde Ölüm Yıldızı henüz tamamlanmamıştı, yapım aşamasındaydı. Bu büyüklükte bir inşaat çalışması İmparatorluk Ordusu’nun yapabileceğinden daha fazla iş gücü gerektirir. Bahse girerim o şeye bağımsız inşaatçılar getirmişlerdir; tesisatçı, alüminyum doğramacı, çatıcı falan… Çabucak inşa edebilmek için işten anlayan herkesi tutmuşlardır. Düşünsene, sıradan bir Fırtına Askeri tuvalet sifonu takmayı nereden bilsin? Tek bildikleri beyaz üniforma ile dikilmek ve öldürmek. O ölenler işe gelen masum inşaatçılardı; savaşla hiç alakası olmayan savaş kurbanları...“

Randal’ın Star Wars üzerinden yaptığı bu insancıl okuma, 21 yıl sonra, Hristiyan etiği konusundaki çalışmalarıyla ünlü Charles C. Camosy tarafından neoliberal bir terörizm tanımlaması-faşizan devlet savunması için kullanıldı. Camosy aslında nispeten uzlaşmacı bir noktada durur, ama bu hafta Chicago Tribune’de yayımlanan yazısında yaptığı şeyi en şahin neoliberal bile akledememiştir büyük ihtimalle!

Star Wars: Conspiracy Theories (Star Wars: Komplo Teorileri) başlıklı yazıda bir film karakterini ikna etmek için konuşuyormuş gibi yapan Camosy, Randal’ın dile getirdiği sıkıntıdan yola çıkarak diyor ki: “Eğer bir hedefe ulaşmak için ya da doğrudan hedef gözeterek masum insanları öldürmüşseniz, teröristsinizdir. Eğer masum insanların ölümünü amaçlamamışsanız terörist değilsinizdir -eyleminiz ahlaki açıdan doğru olmasa bile… Gerçek hayattan örnekler aradaki farkı daha iyi gösterecektir: 2004’te El Kaide ile bağlantılı bir grup, Madrid’in en kalabalık saatinde dört banliyö trenini havaya uçurarak 200’e yakın masum insanın ölümüne yol açtı. Şimdi bunu İsrail’in Hamas’a karşılık vermek için 2014’te yaptığı ve masum Filistinlilerin öldüğü roket saldırılarıyla karşılaştıralım. İsrail’in verdiği karşılık biraz orantısız olsa da, bunu terörizm olarak nitelemek yanlış olur. Çünkü İsrail TV ve radyo yayınlarını, telefon mesajları ve hatta el ilanlarını kullanarak masum sivilleri saldırılacak bölgeleri terk etmeleri konusunda uyarmıştı. İsrail’in amacı Hamas’ın saldırı gücünü yok etmekti. Sivilleri hedef almak gibi bir amacı olmayan ordu, bölgede yaşayanları yapılacak saldırı konusunda uyarmaya çalışmıştı.” (Chicago Tribune, 11 Kasım 2015)

Ne müthiş değil mi; insanlara “Sizin mahalleyi bombalayacağız, ölmek istemiyorsanız çıkın gidin” dedikten sonra istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz!

İsrail devletinin açıkça halkta dehşet (terör) duygusu yaratma amacıyla yaptığı saldırıların bu şekilde savunulabileceği kimin aklına gelirdi ki? Terörü devlet uyguladığında bazılarına hiç de terörmüş gibi görünmüyor demek ki… İşte buna ‘devlet büyüsü’ denir!

Normalde bu kadar hastalıklı bir düşünce yapısını dikkate almaya bile değmezdi, ama tam da malumunuz olan Ortadoğu ülkesinde devlet tarafından ablukaya alınan bir ilçede bire bir aynı olayların yaşandığı günün gazetesinde rastlayınca insan dehşete düşüyor. Devlet yurttaşlarına diyor ki “Ben teröristleri öldürmek için bu mahalleye giriyorum, evlerinize tanklarla makineli tüfeklerle ateş edeceğim, çıkın!” On binlerce insana doğdukları, büyüdükleri, belki içindeki bir döşekte ölmek istedikleri -bombalarla değil, ecelleriyle!- yuvayı terk etmelerini söylüyorsunuz ve terörist olmuyorsunuz!

‘Etikçi’ Camosy ‘videocu’ Randal’ı ikna edebilir mi? Asla! Bu faşizm övgüleri tarihin çöplüğünde erir gider ama Randal hep aynı yerde durur. Bizi de ikna edemez Camosy, eğer film karakteri Randal’ın durduğu yerde sağlamca durabilirsek...