Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala, Soros ile Gezi eylemcileri arasında kendisi üzerinden bir kurgu yapıldığını belirterek, "Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor" dedi.

Kavala, ‘mantık dışı kurgu’ya işaret etti: Sanırım benim cezaevinden çıkmamam gerekiyor!

Gezi davasında hukuksuz biçimde müebbet hapis cezasına çarptırılan ve yaklaşık 5 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala, tutuklanma sürecine ilişkin olarak somut delil olmadığı için Soros ismi kullanılarak bir kurgu oluşturulduğunu söyledi.

"Gezi olaylarını finanse etme" suçlamasıyla 1 Kasım 2017’de tutuklan Kavala, Halk TV'den İpek Özbey, Fikret Bila ve Barış Pehlivan'ın sorularını yanıtladı.

Tutuklanma süreci hakkında Soros isminin kullanılarak bir kurgu oluşturulduğuna dikkat çeken Kavala, "Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor" dedi.

'15 TEMMUZ SONRASI ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI OLAĞANÜSTÜ BİR GELİŞME’

İpek Özbey'in sansür yasası hakkındaki sorusunu yanıtlayan Kavala, yeni yasayı keyfi biçimde uygulanmaya müsait, ifade özgürlüğünün ve haber alma hakkına yönelik en ciddi tehdit olarak değerlendirdi. Kavala, "Son dönem RTÜK uygulamalarıyla birlikte değerlendirilince yeni bir eşiğin atlanmış olduğu anlaşılıyor. Bunlara karşılık, muhalefet partilerinin temel demokrasi ilkelerini hayata geçirmek, hukuk devletini tesis etmek için birlikte çalışıyor olmaları bana büyük moral veriyor. 71 ve 80 darbelerini takip eden dönemlerde özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar hafiflemişti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası özgürlüklerin kısıtlandığı bir sürecin yaşanıyor olmasını oldukça olağanüstü bir gelişme olarak görüyorum" dedi.

'YARGI SÜRECİNİN HİÇBİR AŞAMASINDA SOROS ŞÜPHELİLER LİSTESİNE EKLENMEDİ’

George Soros ile protestocular arasındaki ilişkinin kendisi üzerinden kurulduğunu belirten Kavala, "Gezi davasının son perdesinde görüldüğü gibi, amaçlanan, seçilmiş birkaç kişiyi ağır cezalarla mahkum ederek iktidara karşı kitlesel protestolara katılanlara caydırıcı bir mesaj vermekti. Gezi davası Gülenci emniyet ve yargı mensuplarınca hazırlanmış olan darbe girişiminden sonra da iktidar çevrelerince benimsenen, protestoların dış güçlerce organize edilmiş bir kalkışma olduğu kurgusu ekseninde hazırlandı, bu anlatıya hukuki destek sağlamak için sahneye kondu. Açık Toplum Vakfı ile ilişkili olduğum, protestolarla katıldığım, AVM projesine açıkça karşı çıktığım için, muhtemelen iktidarı rahatsız eden başka faaliyetlerimin de göz önüne alınması sonucu, Soros’la protestocular arasındaki ilişki benim üzerimden kuruldu. Mantık dışı iddiaya dayanak olabilecek hiçbir delil, somut bilgi olmadığından Soros’un ismi kullanılarak bir kurgu oluşturuldu. İsmi kullanılarak diyorum, zira yargı sürecinin hiçbir aşamasında Soros şüpheliler listesine eklenmedi, tanık olarak dahi ifade vermesi talep edilmedi. Gezi Parkı'na giderken yanımda poğaça götürmüş olmam, protestolara maddi kaynak sağlamış olduğumun somut delili olarak iddianamede yer aldı. Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor. Aynı zamanda 'Biz faaliyetlerini sakıncalı bulduğumuz kişileri cezaevinde tutarız, AİHM kararları ve dışarıdan müdahaleler bunu engelleyemez' şeklinde bir mesaj da veriliyor" ifadelerine yer verdi.

'CEZAEVİNDE KALIŞIM UZAYABİLİR’

Kavala, Barış Pehlivan'ın "İktidar tekrar kazanırsa akıbetinize dair tahmininiz nedir?" sorusunu ise şu şekilde yanıtladı:

"İktidar bloğu seçimleri kazanırsa ve Yargıtay üzerinde ağır bir baskı oluşturulursa cezaevinde kalışım uzayabilir.Ülkemizde hukuk devletinin tesis edilmesi konusunda kararlı bir siyasi irade iktidara geldiğinde, yargıdaki iklimin hemen değişeceğine, sadece benim değil, cezaevinde hukuksuz olarak bulunan binlerce yurttaşımızın özgürlüklerine kavuşmalarının önünün açılacağına inanıyorum. Ancak hayatımın sonuna kadar burada kalacağımı sanmıyorum, aydınlık günleri göreceğimi tahmin ediyorum. Sonuç olarak yurttaşlarımızın hak hukuk adalet talepleri, muhalefetin bu yönde mücadelesi sönümlendirilmiş olmayacak."

‘SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI, AĞIR HAK İHLALLERİNİN PASİF İZLEYİCİLERİ HALİNE GELİYOR’

Fikret Bila'nın "Muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların siz ve sizin gibi siyasi tutuklular için yeterli duyarlılığı gösterdiğini düşünüyor musunuz?" sorusuna ise "Hukuksuzluklara karşı en etkili tepki gene muhalefetten, özellikle de CHP’den geliyor" diyen Kavala'nın cevabının devamı şöyle:

"'Tabii, tepki göstermeleri halinde kendilerine zarar geleceği endişesinin de suskunlukta payı oluyordur' AİHM kararlarından dolayı benim durumum, Selahattin Demirtaş’ın durumu, uluslararası kuruluşlar tarafından izleniyor, bu kararların gereklerinin yapılması talep ediliyor. Anayasamıza göre bağlayıcılığı olan AİHM kararlarını uygulamayan bir yönetimin uluslararası kuruluşlardan gelen mesajlardan etkilenerek hukuka uygun davranması pek olası değil. Kamuoyunca tanınmayan, başvuruları AİHM’de karar bağlanmamış birçok insan, somut delil içermeyen farklı suçlamalarla cezaevinde bulunuyor. Hukuksuz uygulamaların bu kadar yaygınlaşması “bizde yargı böyle” tavrına neden oluyor, hukuk ilkelerini benimsemiş, demokrasiye inanan birçok yurttaşımız, barolar ve hak örgütleri dışındaki sivil toplum kuruluşları, ağır hak ihlallerinin pasif izleyicileri haline geliyorlar. Tabii, tepki göstermeleri halinde kendilerine zarar geleceği endişesinin de suskunlukta payı oluyordur. Hukuksuzluklara karşı en etkili tepki gene muhalefetten, özellikle de CHP’den geliyor. Adalet yürüyüşü son derece önemliydi. Sonrasında da Kılıçdaroğlu hukuku savunmaya devam etti. Mustafa Yeneroğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hak ihlalleri konusunda duyarlılıklarından da söz etmem gerekir. 6’lı masa bileşenlerinin bağımsız ve Avrupa normlarına göre çalışacak bir yargının oluşturulmasına öncelikli hedef olarak benimsemiş olmaları da oldukça umut verici."