Koca kafalı, ince parmaklı, şiş göbekli yeşil bir arkadaş uzay gemisiyle dünyaya iner. Karşısına çıkan Dünyalı’ya “merhaba Dünyalı biz dostuz” der. Bu karikatür kalıbı gerçekte yaşansa, Dünyalı’nın soracağı ilk soru; “Nerelisin?” Daha yakından tanımak isterse, “neresinden?”

Lakin artık işler değişti. Mars’ta su bulundu ya, hepimiz Dünya… ay pardon evren insanıyız. Sanki bizim Mars’ta kirvelerimiz vardı. “Mars’ın dereleri aksa yukarı aksa” diye türkü söylemeye bile başladık. Dünya’ya bir uzaylı gelse, lan ister misin bir de üstüne Marslı olsun, Almanya’ya gidip bizi de yanına aldıracak hemşehri muamelesi yapacağız neredeyse…

Marslı’nın hayatı Dünyalı’nın çenesini yorarmış. Peekiiii, Mars’ta su bulunduğuna göre acaba hayat da var mı? Canım her şeyi NASA’dan beklemeye gerek yok. Bulmacalarda bile çıkıyor. “Hayat kaynağı: su” diye. Şu Mars’ın suyu akar serindir oy oy oy oy…

Bakmayın şimdi Mars’ın kurak göründüğüne… Oralar çok kıymetlenecekmiş. Uzak muzak! Ne var? Dünya’da da zamanında ‘Allah’ın dağı’ diye burun kıvırdığımız yerler şimdi ateş pahası olmadı mı? Tesis meselesi bunlar hep…

Mars’a 2030 yılında insan gidebileceği söyleniyor. Şimdiden bir arazi kapatsak… Nedir yani kooperatife de girsen anca 20 yılda bitiyor.

Mars’la ilgili mimari yarışması açılmış bile. Birinciye de 1 milyon dolar verilecekmiş. Hiç “o kadar paramız yok” demeyin. Dünya’da projeyle yapılmış lüks villada mı büyüdük! Temeli attık mı gerisi Allah kerim. Hele ilk katı çıkalım, Mars’taki ilk seçimlerde oy istemek için evlere elektriği de suyu da getirirler nasıl olsa…

Mars’taki arazinin kıymetini bilmeyelim de torunlarımız “ah ah dedemgiller zamanında o arsayı satmayaydı şimdi hepimiz zengindik” diye ardımızdan ah mı etsin?

Biz yerleşmeden önce Mars’ta balayı turizmi başlar zaten. Koskoca uzay, wifi’yi bile Mars’ı ararken keşfetmişiz. İnternet çekmez mi hiç Mars’ta? Ünlüler gider, fotoğraf çekinip Instagram’a yükler: Mars’ta selfie keyfi!

Madem artık su var; “Burası bizim aşkımızın çeşmesi olsun” replikli Mars filmlerine de hazır olsun endüstri… Susadım kratere varmaz olaydım…
Bir zaman sonra Mars’ta toplu konutlar yapılır. Fabrikalar açılır. Dünyadan gidenler artık turist değil, işçidir. Üretilecek şeyin bir parçası Uranüs’te, bir parçası Satürn’de, bir parçası Mars’ta üretilip montajlanır ki Mars kendi başına üretim gücüne sahip olmasın.

Eskiden köy ekmeğine paye verilmezken şimdi doğal ürün diye pahalılanması gibi… Bir süre sonra Dünya, organik yaşam alanı muamelesi diye kıymete biner. Mars’ta üretilenler, ‘her şey bir milyoncu’lara düşer…

Mars’ta yaşam imkânı varsa da insan yok diye biliyoruz. Ola ki var da bir akıllılık edip şimdiye dek bizden saklandılarsa, Dünya’da bize “merhaba biz dostuz” diyenlere Mars’ta deriz ki; “Buradan yol geçecek diyorlar.” “Hem Mars’a elektriği biz getirdik.” “Sadece sizi korumaya çalışıyoruz. Silah sesleri mi? Sizin güvenliğiniz için.” Onlara isim bile takarız ‘Marsık’ diye…

Mars’ta hayat var mı abi? Hayır, Dünya’nın kaynakları tükeniyor da o açıdan…

Tabii, biz gözelere ağzımızı dayayıp bütün suyu içtiğimiz için tükeniyor çünkü kaynaklar! HES yapılıp sular kurutulmuyormuş, kimyasallarla toprak çölleştirilmiyormuş, ağaçlar kesilmiyor, nükleer santralla ekolojik denge altüs edilmiyormuşçasına…

Mars’ta hayat var mı? Orada yaşanabilir mi? Sanki burada yaşanabiliyor! Artık haberleri okumamıza bile gerek kalmıyor. Bir vesikalık resmin yanında parantez içinde yazılmış sayı gördük mü, anlıyoruz ki resimdeki kişi öldürülmüş… Hayatta kalmak için savaştan kaçanlarla bölüşecek bir lokma ekmeğe kıyamayanlar “Mars’ta hayat var mı?” diye heyecana kapılıyor.

Şimdi gözler NASA’ya çevrildi: “Dünya’da hayat var mı?”