Kavurmacıya var da baklavacıya yok mu

Haberi ilk duyduğumda Lale Çolak düştü aklıma.

F Tipi cezaevlerine karşı 2000 yılının sonlarında başlayan açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüşmüş…

Dalga geçer gibi adını “Hayata Dönüş Operasyonu” koydukları katliamda otuz tutuklu vahşice öldürülmüş…

Ölüm oruçları buna rağmen bitirilememişti.

Operasyondan sonra gönüllü hekimler olarak cezaevlerine giriyor, muayenelerini yapıyorduk.

Üstü yatakhane, altı yemekhane olan beş, altı kişilik koğuşta iki arkadaşıyla birlikte ölüm orucuna devam ediyordu Lale. Haftalardır süren açlığa rağmen gözleri ışıl ışıldı.

Muayeneler bittikten sonra birlikte şiirler okuyup şarkılar, marşlar söylemişlerdi bize.

Sonra, ikinci kez, Adli Tıp Kurumu’nda karşılaşmıştık.

Ölüm oruçlarıyla başa çıkamayan Hükümet çareyi Adli Tıp Kurumu’nu hizmete koşmakta bulmuş, eylemciler Wernicke Korsakoff tanılarıyla tahliye edilmeye başlanmıştı.

Eylemcilerin cezaevlerinde ölmesi istenmediğinden normalde aylarca süren raporlar hızla hazırlanıp faksla savcılıklara geçiliyor, peşinden de Cumhurbaşkanlığı affıyla tutuklu serbest bırakılıyordu.

Fakat bir süre sonra başta Zaman olmak üzere dinci basın olayın üzerine gitmeye başlamış, öyle olunca savcılar da, Adli Tıp da işleri yavaştan almaya başlamıştı.

Lale ölüm orucunda iki yüzüncü günlere gelmiş, bedeni iyiden iyiye erimiş, vitaminsizlikten ağzının çevresinde Pellegra kızarıklıkları oluşmuştu.

Raporu hazırlanmasına rağmen günlerce savcılığa gönderilmemiş, sonunda tahliye olduğunda ise iş işten geçmiş, on sekiz gün sonra hayata gözlerini yummuştu.

•••

Kadir Topbaş’ın FETÖ’den tutuklu damadı Ömer Faruk Kavurmacı.

Acıbadem Hastanesi’nin 18 Nisan tarihli raporuyla kendisinde epilepsi, uyku apnesi, vitamin yetersizliği ve hipoglisemi tespit edilmiş; hipoglisemi ve uyku apnesinin epilepsi ataklarını arttırdığı, yalnız kalması, oruç veya uzun saatler aç kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılmış.

İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan da “şüphelinin mevcut ciddi sağlık sorunları dikkate alındığında tutukluluk halinin devamının ileride telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebileceği” gerekçesiyle tahliyesine karar vermiş.

Şimdi aslında onlarca tutuklunun ölümüne tanıklık etmiş, üstelik de Lale Çolak’ın raporunun bir an önce çıkması için çaresizce çırpınmış bir hekim olarak bu kararı sevinçle karşılamam gerekirdi…

Ve fakat öyle olmadı.

Bu konularda her şeye rağmen serinkanlı davranırım, siyaseten değil mesleki olarak düşünürüm ama gene de olmadı.

•••

Neden, derseniz, sadece ölüm oruçları sürecinde değil adli tıp yıllarımda da yüzlerce benzer dosya gördüm ama hiç böyle bir karar görmedim.

Bir kere normalde tıp fakülteleri adli tıp kürsülerinin raporlarını bile geçerli kabul etmeyen, mutlaka Adli Tıp Kurumu raporu isteyen Türk yargısının özel hastane raporuyla insan tahliye ettiğini ilk defa duydum.

İkincisi…

Bir hakimin bir tutukluyu epilepsi ve uyku apnesi gerekçesiyle tahliye edebileceğine iki gün öncesine kadar rüyamda görsem inanmazdım.

Yok, yanlış anlaşılmasın, bir tutuklu bu hastalıklar nedeniyle tahliye edilemez, edilmemeli, demiyorum.

Yargının bağımsızlığına inansak böyle bir karar gerçekten hukuki ve vicdani de bulabilirdim.

Ama yaşamının son dönemindeki kanser hastalarını dahi cezaevinde tutan bir yargı böyle bir karar verince mümkün değil.

Nitekim, daha önce FETÖ’cüleri tahliye eden hakimlere yaptıkları gibi esip gürlemediler ama, bu kadarını Ak-trollerin bile midesi kaldırmadı.

•••

Peki şimdi ne yapmalı?

Tabi ki bu tahliyenin politik perde arkasında deşifre edilmeli ama bence aynı zamanda bu karar hukuki olarak da kullanılmalı.

Yani…

Epilepsidir, uyku apnesidir, vitamin eksikliğidir, hipoglisemidir, diyabettir, hipertansiyondur, ülserdir, orta kulak iltihabıdır…

Bütün hasta tutuklular bu kararı emsal göstererek tahliye için müracaat etmeli.

Hatta mümkünse dosyanın İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevkini talep etmeli.

En önce de FETÖ operasyonlarında tutuklanan mebzul miktardaki baklavacılar ellerini çabuk tutmalı.

O zaman görelim bakalım…

Kavurmacıya var da baklavacıya yok mu?