31 Mart’a az zaman kaldıkça iktidar ayarlarındaki bozulmalar gözle görülür hale geldi. Güdümündeki medyanın kullanım biçiminin pervasızlaşmasından tutun iftiraya, din tüccarlığından kamu kurumlarının seçime alet edilmesine kadar esasında suç olan birçok fiil AKP ve MHP’nin seçim kampanyasının bel kemiği haline gelmiş durumda. İktidar, öte yandan ise ekonomik krizden derinden etkilenen yurttaşın ağzına seçim öncesi bal […]

Kaybetme korkusu

31 Mart’a az zaman kaldıkça iktidar ayarlarındaki bozulmalar gözle görülür hale geldi. Güdümündeki medyanın kullanım biçiminin pervasızlaşmasından tutun iftiraya, din tüccarlığından kamu kurumlarının seçime alet edilmesine kadar esasında suç olan birçok fiil AKP ve MHP’nin seçim kampanyasının bel kemiği haline gelmiş durumda.

İktidar, öte yandan ise ekonomik krizden derinden etkilenen yurttaşın ağzına seçim öncesi bal çalacak adımlar atıyor.

Ancak yine de sokakta duyulan ses istenilen iktidarın istediği tonda değil. Bu durum saldırganlık tonunu artırırken korku da açık ediliyor.

KAYGININ MERKEZİ ANKARA

Ankara yarışı, iktidarın kullandığı seçim taktiklerinin neredeyse tamamının sınandığı bir alan oldu. Fatura dağıtan teröristlerden tutun da üstü kapalı kayyum tehdidine kadar Ankara’ya dair birçok başlık, iktidar mensuplarının önündeki anketlerin tercümesi sayılabilir. Son iddia ise sahtecilikti.

Millet İttifakı’nın adayı Mansur Yavaş hakkındaki suçlamalar, tek nefeste adlarını sayamayacağınız kadar çok kanalda canlı yayında verildi, gazeteler ertesi gün bu iddiaları boy boy sayfalarına taşıdı. Yavaş’ın iddialara karşılığı ise muhalif medya dışında neredeyse hiç haber olmadı. İddia ve cevabın kamuoyuna ulaştırılması noktasındaki bu orantısızlığa rağmen cevap kısmının baskın gelmesi Gerçeklikle alakalı olan, hayli dikkate değer bir durum.

Sonuç; “Bu iddianın peşini bırakmam”dan “Benim adımı keşke karıştırmasaydınız”a birkaç günde gelmek…

Buna örnek Yavaş’ın rakibi Mehmet Özhaseki. Dün katıldığı FOX TV canlı yayınında konuşan Özhaseki şunları söyledi: “Keşke bu sanık sahtekârlığı ortaya çıkmasaydı, keşke onu işleyen insanlar benim adımı karıştırmasalardı. Çünkü ben 3 aydır meydanlardayım. Son 10 güne kadar projelerim dışında tek bir cümle bile etmedim. Bizden kimse polemik, çatışma duymayacak.”

Özhaseki, bu sözlerinden birkaç gün önce ise yaptığı basın toplantısında zamanının tamamını Yavaş hakkındaki iddialara ayırarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Kesinleşmedikçe bir şey söylemek doğru değil. Ama kesinleşen bir şey var. Sahte senet var. Ve CHP adayı bu sahte senetle adamı sıkıştırıyor, para almaya çalışıyor. Bundan büyük ayıp olabilir mi?”

İSTANBUL VE İZMİR

İstanbul’da da hukukun ayaklar altına alınıp TBMM Başkanı’nın aday gösterilmesi, kudretli cümlelerle bunun suç olmadığı iddiası sadece birkaç hafta sürdü. Sonra Yıldırım usulca istifasını vermek zorunda kaldı.

İzmir’de ise AKP’nin içinde bulunduğu durumu anlamak için, Denizli’de alkol yasağının mimarı Nihat Zeybekci’nin rakı ve şarap övgülerine kulak kabartmak yeterli.

‘NE OLUR’

Yerel seçimler sürecinde Erdoğan’dan sonra medyada en çok görünür olan isim İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Birkaç ay önce Türkiye’de 700 tane terörist kaldığını söyleyen Soylu’nun seçim konuşmalarına bakarsınız ülkenin her köşesinden terörist fışkırıyor.

Korku iklimi yaratan, tehdit ve baskı üzerinden seçim çalışmasını yürüten Soylu, o kendine güvenen edasını korumaya çalışırken satır arasında ise iktidarı kaybetme kaygısını net biçimde ifade ediyor. Soylu’nun geçen günlerde Zonguldak’ta yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler şöyleydi: “Bizi zayıfa düşürmeyin. Bu seçim ders verme seçimi değildir. Bu seçim fire verme seçimi değildir. Bu seçim Türkiye’ye güç verme seçimidir.”

İKTİDAR HAKLI!

Bugüne kadar her seçimde anketleri bizzat açıklayan bir iktidardan anketlere güvenilmemesi gerektiği telkinine dönüş aslında bu tablonun bir yansımasından ibaret. 17 yıllık tüm tahribat ülkenin her yanında üzeri örtülemeyecek biçime geldiyse, ekonomik kriz bizzat sizin tercihlerinizin ürünüyse, topluma sunacağınız hiçbir şey kalmadıysa korkmakta haklı olursunuz. O yüzden iktidar bu kez haklı.

***

ÖTV ve KDV’de 31 Mart’ta sona erecek olan indirim, Cumhurbaşkanı kararıyla 31 Aralık 2019 tarihine kadar uzatıldı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı kararı dünkü Resmi Gazete’te yayınlandı.

Hem seçim yatırımı hem itiraf: Vergi indirimleri uzatıldı

Konunun bir yanı ekonomik kriz itirafı. Ekonomik krize karşı piyasanın hareketlenmesini sağlamak için alınan KDV ve ÖTV indirimi kararının yıl sonuna kadar uzatılması demek, iktidar mensupları her ne kadar “Kriz yok, sorunları aştık” dese de tablonun Ankara tarafından da fark edildiğini ifade ediyor.

Diğer yanı ise seçim yatırımı. Vergi indirimlerinde daha önce sürenin bitimine az bir zaman kala alınan uzatma kararlarının bu kez sürenin bitimine tam 10 gün kala alınması, seçim yatırımından başka bir şey olmasa gerek.