Memurların ve memur emeklilerinin toplu sözleşme görüşmeleri 3 Ağustos’ta başladı. Toplu sözleşme görüşmeleri üç milyonu kamu görevlisi iki milyonu memur emeklisi olmak üzere, beş milyondan fazla emekçiyi kapsıyor. Aileler de hesaba katıldığında 15-20 milyon civarında insanın kaderi bu toplu sözleşmeye bağlı.

Kamu görevlileri toplu sözleşmesi süreci kapsam açısından Türkiye’nin en büyük toplu pazarlığı. Bu çapta başka bir toplu pazarlık yok. Türkiye’nin diğer en büyük toplu pazarlığı kamu işçileri için yapılıyor ve 250-300 bin civarında kamu işçisini kapsıyor. Memur toplu sözleşmesi en kapsamlı pazarlık. Ancak gelin görün ki ortada bu hacme ve büyüklüğe uygun bir toplu pazarlık yok. Memurların toplu pazarlık süreci bir kayıkçı kavgasından ve göstermelik müzakereden ibaret.

Kayıkçı kavgası tarafların birbiriyle sözde tartıştığı, kavga ettiği ama özünde birbirini kolladığı göstermelik gerilimlere ve ihtilaflara verilen ad. Deyimin kökeni eski İstanbul’da Karaköy ve Eminönü arasında yolcu taşıyan kayıkçılar arasında, kayıklar üzerinde yapılan göstermelik kavgalara dayanıyor. Kayıklar üzerinde küreklerle yapılan bu kavgalarda kayıklar sallandığı için denize düşmek istemeyen kayıkçılar birbirine sert vurmazmış. Deyim zamanla seyredenlerin yankesiciler tarafından soyulduğu göstermelik kavgalar için de kullanılır olmuş. Kayıkçı kavgasını seyre dalan vatandaş yankesiciler tarafından soyulurmuş.

Yıl 2015 ama memur toplu sözleşmesi kayıkçı kavgasından öteye gidemiyor. Buna kayıkçı toplu pazarlığı dense yeridir. Neden mi? Memur toplu sözleşmesi bütün ayrıntıları ile bir kayıkçı kavgası olarak tasarlandı. Bu kayıkçı kavgasının kuralları 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile adeta bir oya gibi işlendi.

Masada devletin karşısında üç konfederasyon var gibi duruyor ama gerçekte bir tek konfederasyon var: Memur-Sen. Memur-Sen 3.2 milyon memurun ve 2 milyon emeklinin 800 binini temsil ediyor ama bütün yetkiler onun elinde. Memur-Sen AKP ile içli dışlı ve AKP politikalarına açık destek veren bir konfederasyon. Nitekim bu yaklaşımı ile 2002’de 40 bin olan üye sayısını 2015’te 800 binin üzerine taşıdı.

Hükümetle müzakere yapma, sözleşme imzalama yetkisi Memur-Sen’de. Diğer sendikaların hiçbir yetkisi yok. Hükümetle daha kararlı pazarlık etmek isteyenlerin hiç şansı yok. Kavga kayıkçı usulüne göre olacak! Kamu-Sen, KESK ve diğer memur sendikalarının üye sayısı Memur-Sen’den fazla ama bu müzakerede hiçbir rolleri yok.

Kamuda kayıkçı kavgasının bir mevsimi var. Öyle her dönem olmaz. Herkesin sıcaktan mayıştığı bir mevsimde yapılmalı ve kısa sürede olup bitmeli! Memurun uyanık olduğu dönemde yapılması ve uzun sürmesi makbul değildir. Maazallah, mizansen anlaşılır! O yüzden sadece ağustos ayında yapılır biter kayıkçı kavgası.

Kamuda sözleşme süreci aslında kayıkçı kavgası bile değil. Çünkü tarafların birinin elinde kürek dahi yok. Sadece diğer kayıkta elinde kürek olan hükümete lafla karşılık verir. Grev hakkı olmayan memur, kayıkçı dövüşünde elinde kürek olmayan kayıkçı gibi. Ama telaşa mahal yok. Hükümet kayıkçı dövüşü kurallarına uygun hareket ediyor. Memur-Sen’i denize atma ihtimali yok. Kayıkçı dövüşünün sürmesi lazım.

Kayıkçı kavgasının bir de hakemleri var. Kavganın sonucu belli olmayınca son sözü burası söylüyor. Ama bu hakemlerin çoğunluğu kayıkçıların biri tarafından atanıyor. Hakem heyetinin hangi kayıkçıyı haklı bulacağı açık değil mi?

Kamuda kayıkçı kavgası başladı. Aman dikkat! Kayıkçı kavgası yapanlar için değil ama seyredenler için tehlikelidir. Kayıkçı kavgasına seyirci olmayın, seyirci kalmayın.