AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı kayyum rektöre karşı tepkiler büyüyerek devam ediyor. Üniversite öğrencilerinin evleri basılıp gözaltına alınırken akademisyenler, öğrenciler ve çalışanlar ‘üniversitemize sahip çıkalım’ çağrıları yapıyor.

Kayyumsun and nothing else matters

OĞUZCAN ÜNLÜ

AKP’de birçok görev alan ve daha önce AKP Milletvekili adayı olan Melih Bulu’nun AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasına yönelik tepkiler sürüyor. Günlerdir kayyum rektöre karşı ayakta olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları rektörün seçimle belirlenmesi çağrısı yapıyor. Atanan kayyum rektöre karşı protestolarına devam eden üniversite öğrencilerinin evlerine "2911 sayılı Kanun'a muhalefet" ve "görevli memura mukavemet" suçlarını işledikleri gerekçesiyle peş peşe özel hârekat polisleriyle baskınlar yapıldı, üniversite önünde bir araya gelen öğrencilere gözaltı uygulandı. Yapılan tüm baskı ve karalama kampanyalarına rağmen demokratik haklarını kullanan gençler, üniversiteleri ‘kayyum’a teslim etmemekte kararlı. Üniversite öğrencileri ve akademisyenler konuyla ilgili BirGün’e konuştu.

“ALTIN YUMURTLAYAN TAVUĞU ELDE TUTMA ÇABASI”

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde akademisyen olan Doç. Dr. Erol Köroğlu, akademinin bilim üretme merkezi olduğunu ve Boğaziçi’nin ürettikleri itibarıyla değerli olduğunu belirtti. Hiçbir üniversitede öğretim görevlilerinin tek bir şemsiyeden olmadığını, toplumun her kesimini temsil ettiğini söyleyen Köroğlu, “Bizi Boğaziçi yapan şey bu kuruma çok fazla değer veriyor olmamız” dedi. Köroğlu sözlerine şöyle devam etti: ‘’Boğaziçi’nin bir geleneği var. Boğaziçi hocaları Türkiye’nin Boğaziçi gibi olmasını isterler ve üniversitenin şu anki Türkiye gibi olmasına karşı da mücadele edeceklerdir. Topluma olan katkımızı devam ettirmek için elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Boğaziçi’ne kayyum atanması sadece Boğaziçi’ni elde etme çabası değildir. Boğaziçi ürettikleri itibarıyla da kıymetli. Dolayısıyla bu çabayı altın yumurtlayan tavuğu elde tutma çabası olarak değerlendirebiliriz. Bunun mümkün olmadığı geçen yıllarda da görülmüştü. Belli ki şu an bunu doğrudan doğruya yapmak istiyorlar. Doğrudan iktidarı temsil eden bir rektörle daha iyi yapacaklarını düşünüyorlar. Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenlerinin burnunun sürtülmesini sağlayacaklarını düşünüyorlar. Dolayısıyla bu müdahale, Türkiye’deki sorunlu demokrasiyi bastırma çabasının bir parçası olarak da değerlendirilebilir.’’

“TOTALİTER BİR KAYGI SÖZ KONUSU”

Köroğlu, son zamanlarda artan bir baskı olduğunu fakat akademinin ülke tarihinde her daim iktidarların kontrol altında tutmaya çalıştığı bir alan olduğunun altını çizdi. Mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Köroğlu, ‘’Burası tabii ki bir üst yapı alanı, bir itibar üretim merkezi. Buradan birinin getireceği eleştiri iktidara zarar verebilir. Temeli olan bir eleştiriyi daha kaynağında susturmak, kontrol altına almak gibi gayet totaliter bir kaygı söz konusu. Bundan öte akademi aynı zamanda bir rant alanı. Diploma dağıtıyor, diplomayla iş bulunuyor. Bu sebeple de son derece önemli bir yer haline geliyor. Yeni teknoloji, bilgi, bilim üretimi gibi noktalar da var. Bunlar da hem prestij hem maddi olarak önemli. Bu sebeple rant alanına dönüşmesi çok olası’’ diye konuştu.

“DAYANIŞMAYI BÜYÜTECEĞİZ”kayyumsun-and-nothing-else-matters-825982-1.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Kulübü üyesi İbrahim Arslan ise, ‘’Öncelikle Boğaziçi ile birlikte dört farklı üniversiteye daha kayyum atandı. Bu kayyum dayatması sadece Boğaziçi öğrencisinin karşı karşıya kaldığı bir dayatma değil; ülkenin birçok üniversitesinin, belediyesinin ve STK’larının karşı karşıya kaldığı bir dayatmadır’’ dedi. Kayyum rektörün de bu politik arka planın farkında olduğunu belirten Arslan, Boğaziçi öğrencilerinin okulun içinde sınırlandırılmaya çalışıldığını ve seslerini kısarak dayanışma kanallarını kapatmak istenildiğini belirtti. Arslan, öğrenciler olarak bu tuzağa düşmeyeceklerini, dayanışmayı olabildiğince büyüteceklerini söyledi.

KAYYUMA GEÇİT YOK kayyumsun-and-nothing-else-matters-825983-1.

Boğaziçi Köy ve Kooperatifçilik Kulübü üyesi Suna Özcan ise şunları söyledi: ‘‘Siyasal iktidarın akademiye yönelik saldırıları sürüyor. Boğaziçi Üniversitesi bir zamanlar buna çok daha güçlü şekilde direnirken, 2016 yılında atanan ilk kayyumun icraatlarıyla üniversitemizin özgürlükçü ve demokratik kültürü daha çok aşınmaya başlamış, 2018 yılında ‘’Savaşa hayır’’ diyen arkadaşlarımızın tutuklanmasıyla birlikte AKP’nin bizler için tahayyül ettiği şeyi iyice net olarak görmüştük” diye konuştu. “2021’ye geldiğimizdeyse, Melih Bulu’nun atanmasıyla birlikte saray rejiminin üniversiteyi tanımadığını, akademinin, Boğaziçi’nin tüm değerlerinin yok edilmesi için giderek saldırganlaşacağını gösterdi” diyen öğrenciler, üniversite önünde toplananlara yapılan müdahaleye tepkilerini şöyle dile getirdi: “Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve dayanışma göstermeye gelen arkadaşlarımızın polis şiddetine muhatap bırakılması, kampüsümüz önüne bir polis ordusuyla set çekilmesi, AKP’li kayyumun okulumuza yönelik tavrının altını çizmiştir.” İktidarın kamusal alandaki baskı politikalarının kayyum aracılığıyla üniversite içerisinde de uygulanacağını belirten öğrenciler, açıklamayı şöyle sonlandırdı: “Hayli demokratik bir işleyişe sahip okul kulüplerinin de bundan nasibini alacağını biliyoruz. Bu yüzden Köy-Koop olarak üniversitemizi ve akademiyi savunmaya devam edecek, kayyuma geçit vermeyeceğiz. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”