Türkiye’de okur temsilcisi bulunan az sayıda gazete, başka bazı gazete ve televizyonları da yanlarına alarak birkaç ay önce bir deklarasyon yayımladı. Hürriyet gazetesi ve Anadolu Ajansı’nın ön ayak olduğu bu deklarasyonun ana fikri şuydu: “Artık trafik kazalarında otobüs firmalarının adı haberlerde gizlenmeyecek.”
kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404544-1.
Aralarında gazetemiz BirGün’ün de bulunduğu 26 medya kuruluşunun vardığı bu konsensus, “Medyada Büyük Uzlaşma” başlıklarıyla duyuruldu. Kutuplaşmanın arş-ı âlâya vardığı memleketimizde, matbuatın nadir de olsa bir konuda ortak karar alması sevindiriciydi elbette.

Yalnız son günlerde, (-şükürler olsun ki BirGün gibi birkaç gazete hariç-) medyamızda “imzalanmamış” başka bir konsensus olduğu ortaya çıktı. Kazaya karışan otobüs firmalarının adını açık yazmaya başlayan matbuatımız, bu kez çocuklara cinsel istismara adı karışan yurtları ve bağlı bulundukları cemaatlerin adlarını “karartmaya” başladı.
kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404545-1.
Son örneğine İzmir Dikili’de yaşanan rezillikte tanık olduk. Hani hükümet yanlısı Sabah gibi gazeteler bir tarafa, hâlâ merkez medya olma iddiasındaki Hürriyet ve Habertürk bile, 7 çocuğun öğretmenlerinin tecavüzüne uğradığı Süleymancılara ait Özel Miyase Yılmaz Öğrenci yurdunun adını haberde geçirmedi. Adını anmak bir tarafa, yurdun bir cemaate ait olduğunu bile söylemekten çekinmişler. Oradaki haberlere göre u rezalet, “özel bir öğrenci yurdu”nda yaşanıyordu. Haberi geçen ajanslar bile, okulun kapısındaki tabelayı mozaiklenerek görüntüleri servis ediyorlardı.

Hasarlı trafik kazasında bile otobüs şirketinin ismini yazmayı kamusal bir görev sayanlar, minicik bedenlere kıyanları niye koruyor? Hani olmaz ya, cemaatin sponsoru yine önemli bir reklam veren çıkar diye mi korkuyorlar?

***

Bombadan tehlikeli tweet!
kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404546-1.

Nuriye Gülmen’in darbeden sonra mesleği elinden alındı. Akademiye geri dönmek için ölüme yattı. Tek başına başlattığı direniş büyüyünce bir gece yarısı evinin kapısı kırılarak cezaevine atıldı.

Gülmen’i içeride tutmak için neler yapılmadı ki? Sabıka kaydı tertemiz olmasına rağmen, devletin bakanı tarafından “terörist” olarak yaftalandı. Hıyar görünce tuzlukla koşan matbuat, Gülmen’i her gün bir başka örgüte üye ilan etmeye başladı. Paçavra gazetelerin, Gülmen’i karalamak için buldukları son yöntem, ellerine tutuşturulan “itiraf”ları manşetlerden vermekti.

Gülmen’e 6 yıl hapis cezası verilmesine ilişkin gerekçeli kararı okuyunca, gözlerimiz yandaş medyanın her gün yenisini uydurduğu “terör örgütleri”ni aradı. Gelin görün ki yargımız, Gülmen’i o paçavraların iddia ettiği gibi herhangi bir örgüte üyelikten değil, topu topu attığı 2 tweetten dolayı 6 yıl hapse mahkum etmiş. Tweet başına 3 yıl yani!

3 Ekim’de Akşam’ın 1. sayfasında Nuriye Gülmen için “Eğitmen değil bomba uzmanı” başlığı atan utanmazlar, tweet’leri bombadan mı sayıyorlardı? Hani “bombadan daha tehlikeli kitap”lar duymuştuk… Ama tweet’ten bomba çıkarmak ancak paçavralara yakışacak bir davranış olmuş.

***

Ataşehir kesmedi dış “güç” verelim
kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404547-1.kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404548-1.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan çıkan karar, “yavuz” medyasını sarhoş etmiş gibi görünüyor... ABD’nin tek taraflı aldığı karara, neredeyse tüm dünyanın karşı çıkmasını Erdoğan’ın zaferi olarak manşetlere çekmişler. Türkiye’nin, birkaç İslam ülkesiyle birlikte bu sürece önayak olduğu doğru elbette. Ancak yine iç siyasetteki bir sıkışmayı aşmak için dış kaynaklı bir “zafer”e sarılmak istemişler belli ki. Man’a karşı Ataşehir yetmeyince, yine dış “güç”ler devreye girmiş anlaşılan…
kaza-yapan-otobus-firmasi-acik-tecavuzculerin-yurdu-sansurlu-404549-1.
Bu arada Birleşmiş Milletler haberleriyle yatıp kalkan, neredeyse devam sayfalarının tümünü buna ayıran “yavuz” medyası, içinde “Birleşmiş Milletler” geçen bir habere tek satır bile yer vermemiş. Suriye’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi Beşar Caferi, ülkelerindeki Türk ve ABD askerlerinin çekilmesini istedi. Caferi, Türkiye’nin asker bulundurmasını da “saldırganlık” olarak nitelemiş. Malum medyanın gözünden mi kaçtı ne?