Kazak PEN, Zarakolu...
Sevgili Dünyadaşlar,
Alma-ata’dan (Almati’den) yazıyorum. Dünya Yazarlar Birliği PEN’in
Kazakistan Merkezi düzenledi, PEN Türkiye Merkezi’nden Zeynep Aliye
ile ben katılıyoruz.
On altı ülkeden davetliler... Konu: “Değişen dünyada çağdaş edebiyatın
rolü.” Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz yönlerine değiniliyor,
öneriler serpiliyor. Buluşmanın sunum/çeviri dilleri Kazakça, Rusça,
İngilizce. Kazak PEN üyesi bir gazeteci-yazar görüşlerinden ötürü
hapiste olan Kazak yazar ve gazeteciler için bildiri yayımlamamızı
önerdi. Benimsedik, elbette.
Kazak müziği ile danslarının gönülleri fetheden akşam yemeğinde Kazak
PEN Başkanı kültür bağlarıyla oluşan “Kazak-Uygur-Türk” masamıza gelip
“Türk Birliği şerefine” kadeh kaldırdı, katıldık. Dünyalı olarak
kültür yakınlıklarına bakmayı ırkçılara bırakmanın âlemi yok.
Cengiz Aytmatof’un oğlu Asker Aytmatof (Askar Aitmatov) ile tanıştım;
Manas Üniversitesi bağlamında konuştuk. Zülfü Livaneli’den saygıyla
söz etti.
Polon/yalı bir “şaire” İstanbul’a hâlâ “Konstantinopolis” demek
istediğini söyledi, benden özür dileyerek. Eh, aynı gezegende bin
türlü dünya var. Ama uçak için yer ayırtmak istediğinde kent olarak ne
yazar, acaba?
Sevgili yayıncı ve yazar dostum Ragıp Zarakolu bir yıla yakın tutuklu
yargılanmıştı; hapiste ziyaretine gitmiştik. Kalıpçı zihinlere sorular
eken kitaplar yayımlar, sağ olsun. 2012’de tahliye edildikten aylar
sonra İsveç’e gitti, bence haklı olarak. Pekiii, altı yıl sonra ne
oldu? Duruşmalara katılmadığı gerekçesi ile kırmızı bülten! Neymiş:
İnterpol yakalayıp zorla Türkiye’ye...! Eh, Ragıp dostum da protesto
etti. Avukatları duruşmalara katılıyor, nasıl olsa.
Hakikat, adalet. Barış bunlarla oluşabilir, ancak. Eh, bu da
çabalarımıza bağlı, değil mi, canlar?
19 yaşımda Aziz Nesin’le tanışmıştım, yeni arkadaşım Ali Nesin’in
sayesinde. “Nasılsınız?” dedim, “İyi olmak zorundayım,” dedi. O zaman
anlamamıştım.
Tarık Günersel