Rusya’ya bedeli ne olursa olsun Ukrayna’nın bu savaşı kazanması imkânsız. Rusya için bu savaş hayati önem taşıyor. Ukrayna için de öyle. Ancak ABD için öyle değil. Bu savaşla ulaşmak istediği hedeflere büyük oranda ulaştı. Washington, yine bir savaştan cepleri dolu ayrılacak.

Kazanan ölüm baronları
Savaşın birinci yılı geride kalırken çatışmalar Donbass’ta yoğunlaşmış durumda.

Hazırlayan: Yaren ÇOLAK

Savaşın birinci yılı geride kalırken Ukrayna’nın Donbass bölgesinde şiddetli çatışmalar sürüyor. Moskova Devlet Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, bir yılda yaşananları değerlendirdi, olası senaryoları BirGün’e anlattı.

Bugün savaşın yıldönümü. Silahların susması mümkün mü?
Savaş bir yılını doldururken ne Rusya ne de Ukrayna/Batı ittifakı hedeflerine ulaşabilmiş değiller ve ulaşmaktan da uzaklar. Görünen o ki kimse geri adım atmak niyetinde de değil. Bu şartlarda taraflardan birinin savaş sahasındaki üstünlüğü diğeri tarafından kabul edilmediği sürece barış masası kurulmayacak gibi. Moskova’dan ve en son Münih Güvenlik Konferansı’ndan gelen mesajlar da bu yönde.

SOSYAL ASANSÖR ÇÖKTÜ

Peki, geçen bir yıl bize neler gösterdi?
Rusya savaşta (ki Rusya’da hâlâ savaş kelimesi yerine özel operasyon ifadesi kullanılıyor) beklenildiği gibi birkaç gün ya da hafta içerisinde zafer kazanamadı ve bu durum hem içerde hem dışarda, Moskova’nın tutumunu destekleyen, desteklemeyen birçok kesimde şaşkınlık yarattı.
Bir süre sonra Rusya’nın askeri olarak bekleneni başaramamasının nedenleri netleşmeye başladı. Kısaca özetlemek gerekirse şu tespiti yapmak mümkün; özellikle doksanlı yıllardan itibaren siyasi ve ekonomik alanlarda sağlıklı işlemeyen liyakat sistemi, ki Ruslar buna sosyal asansör der, başta askeriye olmak üzere güvenlikle ilgili diğer kurumlarda da ciddi sekteye uğramış ve bunun sebep olduğu dezenformasyon gerçekliği kabaca sorunun ana kaynağı olarak ortaya çıkıyor.

Batı’nın bu savaşla ilgili beklentileri gerçekleşti mi?
Hayır. Ne Biden’ın dediği gibi bir dolar iki yüz ruble oldu ne de birçok kez dile getirildiği şekliyle roketler tükendi. Tersine öyle ya da böyle Rusya bugün savaşın başladığı günle kıyaslandığında daha fazla toprak kontrol ediyor ve gelgitlerle de olsa süreç bu yönde devam ediyor. Demek ki onlar da bir dezenformasyon yani yanlış bilgilendirme süreci yasamış. Genelde Batı’nın Rusya’ya dair beklenti ve kanaatlerinin oluşmasında, ellerindeki teknik ve istihbarat imkânlarının yanında oralara yerleşmiş eski Rus siyasetçi, iş ve bilim insanlarının büyük etkisi var. Bu yönüyle Rusya’ya göre daha avantajlı olmalarına rağmen olaylar açıkladıkları öngörülerinden farklı gelişti.

Ayrıca Kiev ve müttefikleri, Rusya-Çin arasındaki çelişkileri gözlerinde büyütmüş, Hindistan, Türkiye, Körfez ülkeleri ve Latin Amerika ülkelerinin Rusya ile ticaretlerinde var olan duruşlarını da önceden iyi hesaplayamamış görünüyor. Kısacası her ne kadar Moskova’nın hesap hataları daha çok gündemde olsa da, Ukrayna meselesinde yanılmayan yok.

Rusya’nın bu savaşın tek suçlusu ilan edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olayın çok önemli bir ayağı olan enformasyon savaşlarında Rusya özellikle savaş öncesi dönemde yetersiz kaldı. Şöyle ki Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yıllardır geliştirilen provokasyon süreci tam olarak dünya kamuoyuna yansıtılmadı ve sonuçta olayın hiçbir geçmişi yokmuşçasına sanki durup dururken Rusya Ukrayna’ya saldırmışçasına bir hava oluştu. Savaşın ilk günlerinden itibaren dünya basınına düşen yıkım görüntülerinden sonra ok yaydan çıkmış, ağzıyla kuş da tutsa olan olmuştu bir kere. Artık kimse Ukrayna’da Batılı uzmanların uzun yıllardır askeri eğitim verdiklerine ve askeri altyapıyı güçlendirdiklerine ya da Avrupalı siyasetçilerinin bazılarının "Minsk anlaşmaları oyalama süreciydi" itiraflarına veyahut eski İsrail başbakanının, "Ben şahidim başlangıçta Rusya barışa hazırdı, Batı istemedi" itirafına vb. kulak verecek durumda değildi.

BELARUS DAHİL OLABİLİR

İkinci yılda çatışmaların seyri nasıl ilerler?

Geldiğimiz noktada sahada tarafların birbirlerine karşı kazandığı çok önemli bir zafer söz konusu olmasa da son dönemlerde inisiyatif yavaş da olsa ilerleyen Rus güçlerinde. Belli ki Ukrayna gelecek olan yeni tank ve diğer modern silahlarla bu tabloyu değiştirme hazırlığı yapıyor. Diğer taraftan Rusya’nın sınıra yakın bölgelerdeki savaş uçaklarının sayısını artırdığı da gelen haberler arasında. Seferberlik sonucu askere alınan resmi rakamlara göre üç yüz bin resmi olmayan bazı kaynaklara göre de beş yüz bin kişilik güç de kademeli olarak savaş bölgelerine gönderiliyor. Bir mucize olmazsa maalesef önümüzdeki dönemde çatışmalar büyüyecek gibi. Sahadaki gelişmelere göre Belarus’un da müdahil olması hiç de ihtimal dışı değil. Her ne kadar Lukaşenko istemese de ‘şartlar’ zorlayabilir. Rusya, Ukrayna ya gelecek yeni Leopard-2 tanklarını, Brimstone füzelerini cephe hattına ulaşmadan imha etme planları yapıyor. Ukrayna hava savunma sistemi ise hala etkili olduğundan bunu başarabilmek için Belarus topraklarını kullanmak durumunda kalabilir.

EL YÜKSELTİYORLAR

Taraflar hedeflerine ulaşabilecek mi?

Kesin zaferi hedef olarak koyan tarafların kesin zaferden neyi kastettikleri konusunda da belirsizlik var. Anlaşılan her halükârda başlayacak olan görüşmelerde ellerini güçlü tutabilmek için başlangıçta maksimum talepler sıralanmış. Halbuki hiç kimsenin ilk başta koyduğu hedeflere tamamen ulaşamayacakları şimdiden belli oldu. Örneğin; NATO’nun genişlemesine engel olmak isteyen Moskova’nın hamleleri Baltık Denizi’nin neredeyse bir NATO ‘gölüne’ dönüşmesine yol açtı. Diğer taraftan da Azak Denizi de Rusya’nın iç denizi oldu. Değil sadece Donbass’ı, Kırım’ı da geri almayı hedef olarak koyan Ukrayna’nın bu amaçlarına ulaşması, hele hele Kırım’ı geri alabilmesi imkânsız. Batı Rusya’yı zaman içeresinde zayıflatmak için sadece eşi benzeri görülmemiş ekonomik baskılar ve Ukrayna’ya askeri, ekonomik yardımlar yapmakla kalmıyor aynı zamanda Rusya içindeki muhalefeti güçlendirmek, bazı cumhuriyetlerdeki merkez karşıtı güçlere destek vermek için adımlar atıyor. Yani Rusya askeri, ekonomik ve siyasi anlamda topyekûn bir saldırı altında. O yüzden içerde de bu alanlardaki tedbirler artırılıyor. Moskova bu yönüyle 6 dikkatli politika yürütüyor. Örneğin seferberlik döneminde bile, birçok yorumcu ve muhalif siyasetçinin öngördüğü gibi olmadı, sınırlar kapatılmadı, evet hayat pahalandı ama ekonomik bir çöküntü söz konusu değil ve yaşam olağan akışı içerisinde devam ediyor. Bir yandan muhalefet ve muhalif basın yayın organlarına baskı artarken diğer taraftan federal kanallarda Rusya’nın Ukrayna siyasetini ciddi şekilde eleştiren yorumcular var.

Bütün bunlara yazdıklarına şu argümanlarla karşı çıkanlar olacaktır: Daha ekonomik yaptırımlar etkisini göstermedi, zamanla gösterecek daha sahadaki durum belli değil yeni gelecek yardımlar tabloyu değiştirecek tek adam sistemlerinin başarılı olma şansı yok, Rusya muhakkak kaybedecek vb.

Cevap olarak sunu söyleyebilirim; ekonomik ve siyasi gelişmeleri öngörebilme sürecinde, var olan teoriler hiçbir zaman tam anlamıyla yeterli olmaz, real şartlar ve öngörülemeyen birtakım gelişmeler bütün teorilerden daha belirleyici olabilir. Unutmayalım SSCB yıkılmadan kısa bir süre öncesine kadar, sistemin kısa sürede yıkılmasının imkânsız olduğu ve uzun vadeli mücadele planları konusunda tezler hazırlayan ve daha sonra da aktif siyaset içerisinde yer almaya devam eden önemli bazı ABD’li siyasetçiler var. Şimdi de tersi olabilir. O yüzden bazı şeyler dışarıdan daha iyi görülse de içerideki dengeleri ve genel havayı iyi izlemek ayrıca dünyanın değişik noktalarında ortaya çıkabilecek gelişmelerin etkisini hesaba katmak gerekir. Bu yönüyle zamanın kimin lehine ya da aleyhine işlediğini öngörmek çok zordur. Ben bütün bunları hesaba katarak şu anki gidişatı anlatmaya çalışıyorum.

KİEV KAZANAMAZ

Savaşın kazananı kim olacak?
Rusya’ya bedeli ne olursa olsun Ukrayna’nın bu savaşı kazanması imkânsız. Çünkü kendisi için hayati önemde. Tabii ki Ukrayna için de. Ama ABD için öyle değil. Çin meselesi çok daha önemli mesela. Zaten Washington bu savaşla ulaşmak istediği hedeflere büyük oranda ulaştı. “Beyin ölümü gerçekleşmiş” NATO’yu canlandırarak Avrupa’yı tekrar kontrolü altına aldı ve enerji kaynakları anlamında Moskova’ya olan bağımlılıklarını ciddi oranda azalttı. Rusya’yı uzun vadeli ve çok zorlanacağı ciddi bir sürecin içine sürükledi. Daha fazlasının yani Ukrayna’nın kesin zaferine oynamanın bütün bu kazanımları ve genelde bölgeyi hatta dünyayı daha global negatif sonuçlara sürükleyebileceğinin farkında. Bu yüzden olsa gerek geçen bir yıl içerisinde tarafların birbirlerine karşı kırmızı çizgileri aştıkları söylenemez.

Her ne kadar kamuoyuna yansıtılmasa da görüşmeler bence şu anda da devam ediyor ama olaya nihai nokta konulacak masaya oturmak için gereken aşama Rusya’ya karşı cephede kazanılacak kesin bir zafer değil, müttefiklerinin, özellikle AB ülkelerinin Kiev’e verdikleri yardımlardan yoruldukları an kaydedilecek.

O saatten itibaren de bu savaş yüzünden askeri kaynaklarını büyük ölçüde yitirmiş ve ‘artık tartışılmaz Rusya tehlikesi’ karşısında savunma desteğine ihtiyaç duyan bir AB çıkacak karşımıza. Tabii ki enerji kaynakları bakımından savaş öncesine göre ABD’ye çok daha bağımlı. Herhalde Ekim 2022’de Kuzey Akım Boru Hattı’na yapılan sabotaj eyleminin kimin tarafından yapıldığına dair kimsenin şüphesi yoktur. Olanlar Amerikalı insan hakları aktivisti Seymour Hersh’in konuyla ilgili makalesinden okunabilir.

***

Uzun vadeli bir sorun ancak diyalog kapıları açık

Son günlerde peş peşe yapılan açıklamalar ve ziyaretleri nasıl yorumluyorsunuz?

Biden’ın Kiev ziyareti Putin’in ise geleneksel halka hitap konuşması tekrar gösteriyor ki; Ukrayna meselesinin uzun vadeli bir sorun. Ama tarafların anlaşmak için diyalog kapılarını açık tuttuklarını teyit eder nitelikte.

Sadece dikkate değer bir gelişme Putin in Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’na (Yeni START) katılımını askıya alması. Bilindiği gibi bu anlaşma SSCB’nin son dönemlerinde, ABD’nin hazırladığı bir metin. Neredeyse hiç değiştirilmeden ve sadece ABD ve SSCB’nin elindeki nükleer potansiyel üzerinden hareketle imzalanmıştı. NATO üyesi İngiltere ve Fransa’nın elindekiler ise yok sayılmıştı. Ayrıca yok sayılan Çin faktörü de önemli. Rusya’nın yeniden bu anlaşmaya dönmesi için o masada sadece Moskova ve Washington değil Pekin’in de olması gerekecek ve tabii ki Paris ve Londra’nın kontrolündeki nükleer potansiyellerin de bu anlaşmaya dâhil edilmesi şart. Bu arada Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış İlişkiler Bakanı’nın, Biden’ın Kiev ziyaretiyle eşzamanda Moskova’yı ziyaret etmesi manidar.