Kazdağları artık JES’çilere ait
Madenlere peşkeş çekilen Kazdağları’na JES darbesi. Çanakkale’de il sınırının 10’da birine denk gelen 126 bin 92,88 hektarlık alan ihaleye çıkıyor. Dr. Yener, rant uğruna, plansız yatırımların Ege’den sonra Çanakkale’de de doğayı, tarımı ve insan sağlığını tehdit ettiğini ifade etti.
Gökay BAŞCAN
Yüzde 79’u maden şirketleri ruhsatlı Kazdağları şimdi de JES şirketlerine peşkeş çekiliyor. Son kararla Çanakkale il sınırlarının 10’da biri büyüklüğündeki alan 33 adet arama, 3 adet jeotermal kaynak işletme sahası olarak ihaleye çıkartılıyor.
Ülkenin oksijen deposu olarak nitelendirilen Kazdağları maden ve enerji şirketleri tarafından kuşatılmış durumda. Altın madeni için büyük bir ormanlık alanın yok edilmesi gözleri Kazdağları’na çevirmiş, ülke çapında tepkilere neden olmuştu.
Son olarak TEMA Vakfı’nın 2020’de yaptığı çalışma Kazdağları’ndaki durumu ortaya koydu. 39 sayfalık “Kaz Dağları Yöresi’nde Madencilik” adlı raporda Biga Yarımadası ve Kuzey Ege’yi kapsayan 1 milyon 697 bin 62 hektarlık alan olarak tanımlanan Kazdağları Yöresinin, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) elde edilen verilere göre 1 milyon 294 bin 335 hektarı ruhsatlandırıldığı dile getirildi. Yörenin, ihale, arama ve işletme safhalarında 1634 ruhsata bölündüğüne dikkat çekilen raporda, "Bu yoğunlukta bir madencilik faaliyetinin yörenin tüm ekolojik, kültürel ve ekonomik yapısını büyük ölçüde tahrip edeceği açıktır" ifadelerine yer verildi.
36 AYRI İHALE DÜZENLENECEK
Kazdağları gibi ülkenin önemli ekosistemlerini barındıran Çanakkale’de tek sorun madencilik değil. Enerji santralları da bölgeyi tehdit ediyor. Başta Aydın olmak üzere bölgede tarıma büyük darbe vuran JES’ler şimdi de Çanakkale için büyük tehdit. Dün Resmi Gazete’de yayımlanan karar göre, Çanakkale’de 126 bin 92,88 hektar büyüklüğündeki alan sondaj ve jeotermal kaymak işletme sahası olarak ihaleye çıkacak. Alanın büyüklüğü 176 bin 600 futbol sahasına yani, il sınırı 933 bin 318 hektar olan Çanakkale’nin 10’a birine denk geliyor. Ezine, Ayvacık, Biga, Lapseki, Bozcaada, Gökçeada, Çan, Bayramiç ve Çanakkale Merkez’deki alanların ihalesi 24 Temmuz’da yapılacak. İhaleye çıkacak 36 yerin muhammen bedelleri 250 bin TL ile 3 milyon 330 bin TL arasında değişiyor.
YAĞMA VE TALAN ÇED VERİLERİNE DE YANSIDI
Öte yandan Çanakkale’deki talan kuşatması çevresel etki değerlendirme (ÇED) verilerine de yansıdı. Son 10 yılda 54 enerji projesine ÇED gerekli değildir, 37 projeye ise ÇED olumlu kararı verildi. 162 maden, petrol ve doğalgaz projesine ÇED gerekli değildir, 31 projeye ise ÇED olumlu kararı verildi.
Kararı değerlendiren Eski TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Dr. Ali Burak Yener, “Ülkemizde jeotermal enerji santrallarının yoğunlaştığı, rant uğruna plansız, programsız ve denetimsiz yatırımlarla, doğası, çevresi, tarımı, insan sağlığı ve sosyal hayatı katledilen bölge, Ege Bölgesidir. Söz konusu yeni ihaleler göz önüne alındığında ise, Çanakkale ve çevresi de ne yazık ki bu katliamdan payını alacak gibi görünüyor” dedi.
ELEKTRİK TALEBİNDE ARTIŞ YOK
2018’den bu yana elektrik talebinde kayda değer bir artış olmadığını belirten Dr. Yener, “Mevcut kurulu gücün talebin bir yılda tüketilen elektriğin yaklaşık yüzde 50'sinden daha fazlasını üretme kapasitesi olduğu ortadadır. Buna karşın, halen 23.000 MW’dan fazla kurulu güçte santral yatırımı sürmektedir. Görüldüğü üzere, abartılı talep tahminleri ve plansız bir şekilde yapılan yatırımlarla, ihtiyacın çok üzerinde kurulu güç ve üretim kapasitesi tesis edilmiştir. Oysa, YEKDEM uygulamasıyla fazla ödemelerin yapıldığı JES üretimleri ise Türkiye için kritik önemde olmayıp ülkemizin elektrik üretiminde JES’lerin payı sadece %3,1’dir” ifadelerini kullandı.
AMAÇ ŞİRKETLERİ ZENGİN ETMEK
YEKDEM uygulaması nedeniyle üretilen elektrik enerjisine yüksek fiyatla alım garantisi verilerek şirketlerin iştahını kabarttığına dikkat çeken Yener, şöyle konuştu:
“Jeotermal kaynağın özellikleri ve rezervuar bütünlüğü gözetilmeden, mevcut yasal mevzuata göre ruhsatlandırılan aynı rezervuardan ya da bitişik ruhsatlardan dolayı üretimler birbirini etkilemekte ve jeotermal kaynak rezervuarının sürdürülebilirliğini büyük risk altına sokmaktadır. Jeotermal kaynakların aranması, kullanımı ve işletilmesine ilişkin mevzuattaki yetersizliklerin giderilmesi, mevzuatın bilimsel ve teknik gereklere uygun olarak dünya ölçeğine çekilmesi; arama ve işletme aşamasındaki mevzuata aykırı uygulamaların denetlenmesi ve engellenmesi ile aykırılıklara devam eden mevcut işletmelerin ruhsatlarının iptal edilmesi, santrallerin çevresel etkilerinin bütüncül biçimde saptanarak değerlendirilmesi ve en aza indirilmesi için gerekli işlemlerin yapılması, tüm bu aşamalarda eksik olan kamu denetiminin tam anlamıyla sağlanması gerekir.”