İktidarın gücü ve desteği ile daha fazla kâr hırsı ile tüm yeraltı ve yer üstü kaynaklarımız şirketlere peşkeş çekiliyor. Tüm bu yıkım ve talan projelerine ve iktidarın enerji ve maden politikalarına karşı tüm yaşam savunucularının ve ekoloji örgütlerinin emek ve demokrasi güçleri ile topyekûn bir mücadele sürdürülmesi gerekiyor.

Kazdağları'nda umut var!

Süheyla Doğan

Öyle güzel bir başarı öyküsü ki Kirazlı Projesi tüm ülkede umutları yeşertti. Kolektif bir akılla, birlikte mücadele edilince başarılabileceğini hep birlikte gördük.

Çanakkale’de yerel örgütlerce yıllardır hem alanda hem de hukuken verilen mücadele ile birlikte Temmuz 2019’da başlayan Su ve Vicdan Nöbeti, tüm ülkenin sahip çıktığı ve 425 gün sürdürülen çadırlı direnişin sonucunda Alamosgold’un işletme ruhsatı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yenilenmedi. Ruhsat olmayınca tüm orman izinleri de Ekim 2020’de iptal edildi. Kirazlı Altın Madeni Projesi’nin ruhsat alanı artık yeniden Tarım ve Orman Bakanlığı uhdesine geçti. Bakanlık, şirkete kalan konteynerlerini alandan çıkarmak için Ekim 2021’e kadar süre tanıdı.

1 Milyar Dolarlık Tazminat!

Hiç umudu kalmayan şirket ise ruhsatının yenilenmemesinin haksız ve adaletsiz olduğunu ve bu durumun Hollanda-Türkiye İkili Ticaret Anlaşması’na aykırı olduğunu, bu nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 1 Milyar Dolar tutarında tazminat ödemesi talebi ile Uluslararası Tahkim Kurulu’na gideceğini açıkladı.

Uluslararası Tahkim Kurulu’nun resmi web sitesi kayıtlarında henüz böyle bir dosya görünmüyor. Dosyanın hazırlanması sürüyor olabilir. Ancak ne gariptir ki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu konuda üç maymunu oynuyor.

Ülkemizin uluslararası ticari anlaşmalarla ve tahkim mevzuatı ile nasıl da çokuluslu şirketlerin oyuncağı haline geldiğini bir kez daha görmüş olduk. Bizler, Türkiye Halkı olarak, şirket çıkarları uğruna Kirazlı’da 347 bin ağacı keserek orman ekosistemini yok eden şirkete, “Size verecek bir kuruşumuz yok.” diye yanıt verdik.

Bizler, yaşam savunucuları olarak tahkim süresince davaya müdahil olup, bu sürecin yakından takipçisi olmalıyız.

Rehabilitasyon Acilen Başlamalı!

Şimdi yapılması gereken, bölgenin “maden ruhsat alanı” statüsünden çıkartılarak, bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda, STK’ların da sürece katılması sağlanarak ekolojik yöntemlerle rehabilite edilmesidir.

Kirazlı Altın Madeni Projesi bölgedeki tek proje değil ne yazık ki….

“Kazdağları Yöresi” bugün metalik madencilik faaliyetleri nedeniyle bir varoluş mücadelesi veriyor. Maden Kanunu'nda bugüne kadar yapılan değişiklikler tüm koruma statülerini hiçe sayarak doğa alanlarını, tarım alanlarını, meraları ve kültür miraslarımızı madencilik faaliyetine açmıştır.

TEMA’nın yayımladığı “Kazdağları Yöresi’nde Madencilik Raporu” durumun vahametini ortaya koyuyor. Raporda, Biga Yarımadası ve Kuzey Ege’yi kaplayan 1.697.062 hektar alan “Kazdağları Yöresi” olarak tanımlanıyor. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) elde edilen verilere göre bu alanın 1.294.335 hektarı (%79’u) ruhsatlandırılmış. Yöre, ihale, arama ve işletme safhalarında 1.634 ruhsata bölünmüş. Bu ruhsatların %41’i ihalesi yapılmış aktif ruhsatlardan oluşuyor. Aktif ruhsatların %57’si arama, %43’ü ise işletme ruhsatı safhasında. Ruhsatların %38’i de ihalelik alan ve bir yandan ihale edilmekte.

Türkiye’nin her yanında gördüğümüz çokuluslu ve yerli firmaların Kazdağları Yöresi’nde ruhsatları var. Yerli, yabancı yaklaşık 90 farklı firma var.

Yerli Nurol da Koza da Cengiz de Eczacıbaşı da Koç Grubu da Kazdağları’nda!

Halihazırda Norol Holding iştiraki TÜMAD Madencilik A.Ş.’ye ait Lapseki ve İvrindi Altın Madeni Projeleri yaklaşık üç yıldır faaliyette.

Koza Altın A.Ş. ise Çanakkale’nin içme suyunu karşılayan Atikhisar Barajı’na yalnızca 2.5 km mesafede Serçiler-Terziler Köyü’nde bir yandan sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Diğer yandan işletmeye geçmek üzere üçüncü kez ÇED süreci gerçekleştiriyor. Şirketin yeni ÇED süreci ile ilgili olarak 25 Mayıs’ta Halkın Katılımı Toplantısı yapılacağı duyuruldu. Birincisi pandemi nedeniyle ertelenen toplantı sanki pandemi koşulları ortadan kalkmış gibi yeniden yapılmaya çalışılıyor. Pandeminin pik koşullarında, vaka sayısı açısından ilk sıralarda yer alan Çanakkale’de halka açık böyle bir toplantı yapmaktaki ısrar gerçekten akıl dışı. Toplantının iptali için yine başvurularımızı tekrarlayacağız.

Kazdağları Yöresi’nin yeni dertlerinden birisi de Cengiz Holding. Cerattepe’den, Murgul’dan, son günlerde İkizdere’den bildiğimiz ve kamuoyunda halka ettiği küfürle de bilinen Cengiz Holding, Truva Bakır A.Ş. olarak Kazdağları’nda boy göstermeye başladı. Kanadalı Liberty Gold’dan ruhsatları satın alan şirket, “Halilağa Bakır Madeni Projesi” olarak yeniden ÇED süreci başlattı. Halkın büyük tepki göstererek halkın katılımı toplantısını yaptırmadığı proje için İnceleme Değerlendirme Toplantısı’na katılıp hem halkın itirazlarını hem de projeye ilişkin teknik itirazlarımızı iletmiştik. Ancak Nihai ÇED Raporu’nun yayımlandığı proje için halkın itirazları gözetilmeden, önümüzdeki günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “ÇED Olumlu” kararı verilmesi muhtemel. Bizler de bu kez hukuki mücadelemizi de başlatacağız.

Proje, başta 1,2 km. yakınında bulunan Hacıbekirler Köyü olmak üzere; Halilağa, Muratlar, Yanıklar, Osmaniye gibi köyleri çok ciddi anlamda etkiliyor. Ruhsat alanı esas olarak ormanlık alan üzerinde olmakla birlikte ÇED alanı içerisinde 422,8 dönüm özel şahıslara tapulu tarım alanını da kapsıyor. Nitekim bu hafta içerisinde Hacıbekirler Köylülerine şirket tarafından söz konusu tarım alanlarını satın almak üzere pazarlığa davet için ihtarnameler çekilmeye başlandı. İhtarnamede “Pazarlık görüşmelerine katılmadığınız ya da görüşmelere katılıp da satış konusunda anlaşamadığımız takdirde durum Noter marifeti ile tespit edilecek ve bunun sonucunda da 3213 sayılı Maden Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre kamulaştırılması için ilgili Bakanlığa talepte bulunulacaktır.” denilmektedir. Daha ÇED süreci tamamlanmamışken başlatılan kamulaştırma tehdidi ile köylülere gözdağı verilmektedir.

Esan Eczacıbaşı da bölgede at koşturan diğer şirketlerden. Karadağ Köylülerinin yoğun mücadeleleri sonucu Karadağ’dan kovulan Şirketin Lapseki’de TÜMAD projesinin hemen yanında başlatmak istediği bir altın madeni projesi daha var.

Kazdağları Yöresi’nin Balıkesir Tarafında da Durum İçler Acısı…

Yenice, Balya ve Havran civarında çok sayıda çalışan kurşun madeni projesi var. Eczacıbaşı, Dedeman, CVK Madencilik, Oreks, Nesko bunlardan bazıları…Balya’da Osmanlı döneminde işletilmeye başlanılan ancak Cumhuriyet döneminde faaliyetine son verilen simli kurşun madeninin atıkları üzerinde hâlâ ot bitmezken ve asit maden drenajı sonucu her yağmur yağdığında zehirlenen derelerinde balıkların öldüğü Balya’da yeni altın madeni projeleri var.

Bahar Madencilik de Kazdağları’nda Ruhsat Topladı!

Bahar Madencilik A.Ş., son yıllarda bölgede Teck Cominko iştiraki Teck Madencilik A.Ş.’nin ne kadar ruhsatı varsa neredeyse tamamını devir aldı. Orhanlar Köyü’nde köye 50 metre mesafede sondajlarını sürdürüyor. Fatsa Altın Madenini de işleten firma, Yenice ve Havran’daki ruhsatlara da sahip oldu. Madencilik sektöründe son yıllarda hızla büyüyen bu firmanın gücünün nereden geldiği merak konusu.

Bitmedi….Durum Gerçekten Çok Vahim.

Yaklaşık bir yıldır bölgedeki ekoloji örgütleri olarak uğraştığımız bir başka proje daha var: CVK Holding’e ait İvrindi Sarıaalan Köyü’ne yalnızca 120 metre mesafede bulunan Sarıalan Altın Madeni Projesi. Bu proje de yine başta Sarıalan olmak üzere; Gökçeyazı, Sofular, Çamköy gibi köyleri etkiliyor. Türkmen Dağı’nın güzelim karaçam ormanları ve bölgedeki tarım alanları tehlike altında. Bu projeye de halkın tüm itirazlarına rağmen 16 Nisan’da “ÇED Olumlu” kararı verildi. Hukuki süreci başlatmak için sayılı günlerimiz kaldı. Bu köylerde yaşayan köylülere de Hacıbekirler’de olduğu gibi topraklarına el koymak için ihtarlar gitmeye başladı. Balıkesir’în Dursunbey, Bigadiç, Sındırgı İlçelerinde de Koç Grubu’na, Zenit Madencilik’e ve diğer şirketlere ait çok sayıda açılan, açılmak üzere olan, açılmak istenen metalik madencilik projeleri var.

Yalnız Metalik Madencilik Değil, TES’ler, JES’ler, RES’ler de Gündemde!

İktidar ve şirketler pandemi koşullarını gözetmeden, hatta fırsat bilerek, saldırılarını iyice arttırdılar. Bunca talan ve yıkım projesini takip etmek gerçekten oldukça güç. Üstelik tek saldırı yalnızca metalik projeleri de değil. Çalışan beş adet termik enerji santrali (TES) varken yaklaşık on proje daha gündemde.

Diğer yandan “yenilenebilir enerji” kandırmacaları ile her yana Jeotermal kaynak arama ruhsatları verildi. Ayvalık, Ezine İlçelerinin köylerinde İki adet jeotermal enerji santralı (JES) çalışmaya başladı. Tarım alanları ve su kaynakları etkilenmeye başladı. Üçüncü JES ise mahkeme kararına rağmen inşa ediliyor. Daha sırada ÇED süreci devam eden veya arama aşamasında olan onlarca proje var.

Rüzgâr Enerji Santralları (RES’ler) ise ayrı bir garabet. Yine Ayvacık, Ezine, Bayramiç ve Çan’da ve Balıkesir’in köylerinde dağlar RES Türbinleri ile doldu taştı ve orman ekosistemleri parçalandı. Hâlâ da sayısız RES ruhsatı verilmeye devam ediliyor.

Gücümüz, Birlikteliğimiz!

İktidarın gücü ve desteği ile daha fazla kâr hırsı ile tüm yeraltı ve yer üstü kaynaklarımız şirketlere peşkeş çekiliyor.

Tüm bu yıkım ve talan projelerine ve iktidarın enerji ve maden politikalarına karşı tüm yaşam savunucularının ve ekoloji örgütlerinin emek ve demokrasi güçleri ile topyekûn bir mücadele sürdürülmesi gerekiyor.

Bu amaçla bizler de yerel ve ulusal ittifaklarımızı, örgütlenmelerimizi güçlendiriyoruz. Kazdağları Yöresi’nde ekoloji örgütleri ve emek ve demokrasi örgütleri ile Kazdağları Ekoloji Platformu’nu kurduk. Ulusal anlamda da 2017 yılında kurduğumuz, 65 bileşeni olan Ekoloji Birliği’miz var.

İktidarın yıkım ve talancı ve rantçı politikalarına ve çokuluslu Alamos’undan yerli Cengiz’e kadar tüm bu şirketlere karşı mücadelemiz aralıksız sürecektir.

Her Yer Kazdağı, Her Yer İkizdere.