Yahu ilkokuldayken benim lakabım “Kedi” idi. Çok kızardım. Aynaya bakardım, kendimi hiç de kediye benzetemezdim. Bana...

Yahu ilkokuldayken benim lakabım “Kedi” idi. Çok kızardım. Aynaya bakardım, kendimi hiç de kediye benzetemezdim. Bana kedi dedikleri okulumun olduğu kasabadan, babamın tayini çıkıp da bir başka şehre taşınmamız gerektiğinde, en çok bu lakaptan kurtulacağım diye sevinmiştim. Neyse, taşındık, ben sabah yeni arkadaşlar edinmek, oynamak için sokağa çıktığımda, çocuklardan biri beni işaret ederek “Aaa şu yeni çocuğa bakın, aynı kedi!” diye bağırmaz mı?
Ama yıllar sonra bana niye böyle dediklerini çözmüştüm. Çocukluğumuzda ders kitapları yanı sıra her hafta Türkiye’nin bütün okullarında yirmi beş kuruşa dağıtılan ünite dergileri vardı. Ve onun arka sayfasında da çizgi kahraman bir kedinin maceraları... Kedi karikatürleri nedense “koca yanaklı” çizilir, yahu ben de koca yanaklı bir çocuktum işte! Türkiye’nin bütün okullarında bu dergi, yani aynı kedi karikatürü bulundukça, kedilikten kaçış yoktu. Lakabımı yanımda taşımam bu yüzdendi.
Malum, son günlerin en popüler starı Obama’nın Ayasofya’da okşadığı “the kedi”, adı da “Gli”…  (Gazeteye gözlüksüz baktığımda “Gül” diye okumuştum!) Ama Bekir Coşkun da pek safmış canım, şöyle yazmış: “ABD Başkanı’nın kediyi okşaması sadece bize tuhaf geldi...  Oysa orada duran insanlara selam vermek gibi... Bir güzel manzaraya durup bakmak gibi... Yolun üzerindeki bir çiçeği koklamak gibi... Altından geçilen bir ağacın yapraklarına dokunmak gibi doğal bir şeydi bu.”
Amerikan başkanları doğal şeyleri kamusal alanlarda yapamazlar ki! (Bir kamusal alan olan Oval Ofis’teki Clinton bir istisnadır.) CIA ajanları, Obama’nın gideceği her yeri milim milim incelerler. Nitekim Ayasofya’ya gitmeden önce, burada canlı cansız, insan hayvan her bir şeyi araştırmışlar. Ayasofya’da doğan tüm kedilerin sağlık ve aşı karnesi olduğunu da öğrenmişler. Şimdiiii. Gelelim komploculuğumuzun hasına: Bekir Coşkun kızmasın ama, bana göre, Başkan’ın bu kediyi okşaması basit ve hoş bir rastlantı değil… Tıpkı, mini etekli kızlarımızla dünya ahvali muhabbeti yaparken, konuşma süresini ezan okunmasıyla sınırlamasında olduğu gibi, kediyi okşaması da Müslüman dünyasına verilen bir mesajdır! Kedi, Müslümanların peygamberinin en çok sevdiği hayvan; hatta rivayet edilir ki, otururken giysisinin üzerinde uyuya kalmış kedisini uyandırmamak için, giysisinin o bölümünü kesmiş ve öyle kalkmış… Kediyi seven Obama’yı Müslümanlar da sever, demek ki, elde var bir…
Obama “ılımlı mılımlı İslam’ı” unutturmak için, elbette ve özellikle laiklik vurgusu yaptı; ama işin manevi yönünü de kedi severliğiyle kanıtladı… Dedim de aklıma, Taraf gazetesinin palavra manevi manşeti geldi. Meğer Obama “Laik, demokratik, Müslüman Türkiye bir modeldir” demiş! Oysa TBMM konuşmasını dinlemiştim, böyle bir lafı yoktu. Merak ettim, Beyaz Saray’ın sitesinde konuşmanın tam metnini okudum, yine böyle bir şey yok… Anladım; Taraf, okuyucusunun nabzına şerbet vermişti. Her neyse, Taraf gazetesi manşeti palavraydı ama dediğim gibi işin kedi tarafıyla, Müslümanların sevdiği bu hayvancıkla Obama da zevahiri kurtarmıştı.
Kedi ve Obama ve Taraf gazetesi dedim de aklıma Tayyip Bey geldi. Bilirsiniz o da bir zamanlar kediyle birlikte anılmıştı; yani kendisini kedi gibi gösteren karikatürle. Karikatürist belli ki onu da “koca yanaklı” bulmuş ve öyle çizmişti. Tayyip Bey de çok kızmış, karikatüristi mahkemelerde süründürmüştü. Lakin, şahsım olarak bilirdim ki, bu lakaptan kurtulmanın çaresi yoktu; Başbakan, tayinini başka memlekete çıkarsa bile yoktu. Şimdi de, yerel seçimlerde kaybettiklerini aklına getireceğinden, daha önce kendisine hediye edilen evdeki Van kedisi aniden karşısına çıksa, eğilip okşamak yerine tekmeyi basar mı, bilemem.
Obama, Başbakan ve Van kedisi deyince de aklıma “Bir kedim bile yok” geldi… Hayır, Sezen Aksu değil, güftesini yazan Kemal Burkay, yani Kürt meselesi… Sakın ha, Kürt meselesini kedi yöntemiyle çözmesinler… Bilirsiniz, kedi kendi pisliğini örten tek hayvan...