Bir sürece müdahale etmek için strateji belirlemenin ilk adımı onu nasıl adlandırdığımız olmalı. Şimdiki haliyle 1 yıl kaldı seçime. Önümüzdeki bir yılın herkes için çok zor olacağı kesin. Türkiye siyasi bir belirsizliğe mi yoksa kaosa mı sürükleniyor? Belki de bilinçli olarak itiliyor mu? İktidar geçmişte kendince başarılı bulduğu kontrollü kaos stratejisini yine uygulamayı mı düşünüyor? Yoksa aslında O(nlar) da belirsizliğe yuvarlanmış durumda ve günü birlik kararlarla mı götürmeye çalışıyor?


Görünür ve ölçülebilir yoksulluk bile dehşet verici derinlikte. Varın görünmeyenin ağırlığını siz tahmin edin. İki milyondan fazla çocuk “şartlı eğitim” kapsamında simit parası sayılmayacak yoksulluk yardımı alıyor. Öğretmenler çocukların okula aç geldiklerini anlatıyor acı içinde. Üniversite öğrencilerinin durumu daha da kötü. İşsizlik ve göçmen sorunu birbiriyle etkileşiyor. İktidarın bir yönetme aracı olarak istismar edeceği yabancı düşmanlığı her an iktidar karşıtı bir şiddet anaforuna evrilebilir. Muhalefete yönelik yargı aracılı bastırma, korkutma, tehdit, yasaklama programı da giderek şiddetleniyor. Bu karmaşa içinde en tehlikeli ve kaygı uyandırıcı olan gelişme ise birbiriyle bağlantılı “paramiliter güçler” sorunu gibi duruyor. Kontrolsüz göç dalgasıyla gelenlerin iktidarı koruma göreviyle silahlandırılabileceği ve SADAT’ın da bir paramiliter örgüt olduğu açıklaması her geçen gün kuşkuları derinleştiriyor. Derin yoksulluk gerçeği ile paramiliter yapılar kuşkusu birbirini etkileyen bağlantılara sahip. Aynı anda iktidar, kendisine karşı örgütlü ya da örgütsüz bir isyan olacağı kuşkusuna kapılırken muhalifler ise iktidarın yasaları askıya alan yasal ve paramiliter silahlı baskı yönetimine geçebileceğinden kuşkulanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT önünde yaptığı ve iyi ki yaptığı açıklama da bu yüzden gibi görünüyor.

En büyük risk ise iktidar ve avanesi ile genel olarak muhalefetin birbirlerinden kuşkulandığı bu halin kendisinin de kontrolden çıkması. Kuşku ikili işlevi olan bir ruh hali. Kontrolden çıkmadığı sürece kuşkulananın artıracağı önlemlerle kendini güvende hissetmesini ve bu yolla da güçlenmesini sağlayabilir. Ama derinleşip kontrolden çıktığı durumlarda kuşkulananın paniğe kapılmasını ve kendisini güvene almak için, savunmasında derin gedikler açacak hamleler yapmasına neden olabilir.

Toplumsal değişimler tekil bireyin ruh haline genel olarak bağlı değildir. Ama kriz dönemlerinde güç sahibi bireylerin ruh hali, kontrol ettikleri kitleleri derinden etkileyebilir. Alacakları bireysel kararlar ya da uygulamalar umulandan ya da kendi umduklarından çok farkı etkilere neden olabilirler. En basit ama kaygılandırıcı örnek, bir paramiliter örgütlenme ve hazırlık kuşkusuna kapılıp silahlanmalıyız yargısına kapılmak. Tersi de geçerli. Beni isyanla düşürmeye hazırlanıyorlar paramiliter destekler hazırlamalıyım!

Kedidir kedi, 1977 yapımı Aslan Bacanak filmi ile meşhur olan bir replikti. Sosyal medyada bir dönem yeniden moda olmuştu. Mahallenin ağır abisi Metin Akpınar’ın kız kardeşine âşık olan Zeki Alasya, abinin korkusundan sevgilisi ile çatılarda buluşur. Çatı turları sırasında türlü sakarlıklarla yol açtığı kazalar mahallelinin korkmasına neden olur. Kahvehanede bu gizemli kazalar üzerine yapılan kaygılı, korkulu yorumlara ağır abi ihtimal vermez. Gizemli bir tehdit uyarılarını, “kedidir kedi!” diye yorumlar her defasında. Ama olaylar sürdükçe mahallede “Kasımpaşa Canavarı” efsanesi yayılmaya başlar. Filmde olaylar bir şekilde tatlıya bağlanır ve canavar sanılan da ürkek bir âşık çıkar çıkmasına da, bugün kendisi dahil bir Kasımpaşa Canavarı olduğundan emin olanlarla, kedidir kedi diyenler arasındaki anlaşmazlık ne olacak?