Size bir duygu durumu aktarmak istiyorum. Benimle benzer hissedenlerin olduğunu düşünüyorum. Mutlaka vardır diyorum. Açıkça söylemem gerekirse ihtiyacım da var.

Cinayet, şiddet, katliam, haksızlık, ayrımcılık, hırsızlık, kör şiddet… Yaşadığımız coğrafyanın rutini oldu tümü. Bunların hangisiyle karşılaşsam kızıyorum, üzülüyorum, kinleniyorum, hesap sorasım geliyor. Hepsinde karışık ve sert duygularla cebelleşiyorum. Ama ümit kırma gücü üzerinden konuşuyorsak hepsinin üstünde bir olay çeşidi söylemek zorundayım kendim için: Sokak hayvanlarına nedensiz şiddet.

Birinin, kenarda kendi halinde duran ufacık bir kediye tekme atması beni hayli süre hayattan düşük tutmaya yetiyor. Ne yapıyorsam, neyle uğraşıyorsam anlamsız geliyor.

Belki tamamen savunmasız bir canlıya yapılan saldırı olduğundan, insandaki canavarca hisleri çıplak gösterdiğinden. Belki de sadece kediyi, köpeği çok sevdiğimden. Bilmiyorum ama böyle hisseden başka insanlar olduğunu da tahmin ediyorum. Tahmin etmek istiyorum. Tahmin etmeye ihtiyaç duyuyorum.
Geçen hafta insanın vicdanını darmaduman edebilecek iki olay yaşandı. İzmir’de polisin beylik silahıyla zararsız, kendi halinde dolanan bir köpeği vurması ve Edirne’de çocuğuna gücünü göstermek isteyen bir babanın pompalı tüfekle bekçi köpeğine kurşun yağdırması.

Darmaduman eden diyorum. Darması olaylar, dumanı da bu iki saldırganın hâlâ serbest olmasından.

İki olay üzerine HAYTAP Başkan Yardımcısı Sevgi Ekmekçiler’i aradım. Sevgi Hanım o kadar benzer saldırı ihbarı aldıklarını söylüyor ki, “insanlar çok vahşi” derken ses tonundan durumun vahameti sezilebiliyordu.

Sevgi Ekmekçiler ayrıca Diyarbakır Doğayı Koruma Derneği’nin de başkanı ve önceki katır infazlarında Roboski’ye gitmiş. Konuşmamızda hiç katır konusu açılmamışken bezginlikle karışık üzüntüyle kendi açtı konuyu. “En azından şimdilik durdu” demişti.
Ve görüşmemizden hemen sonraki gün Roboski’den gelen katır infaz haberleri…

Hayvana şiddet zevk için, intikam için ne kolay geliyor zayıf insanlara. Zayıf insan, çünkü koruyanı kollayanı olmayana, en alttakine, kimsenin arkasından hesap peşine düşmeyeceğini düşündüğüne saldırıyor. Zayıf insan. Bunu da güçlü hissetmek için yapıyor.
Kedi sevmeyebiliriz. Köpek sevmeyebiliriz. Onlardan ürküyor olabiliriz. Sempati beslemiyor olabiliriz. Ama değil onlara şiddet uygulamak, aç bırakmaya dahi hakkımız yok.

İnsanlık kediye, köpeğe her şeyden önce borçludur. Onların habitatlarını dağıtarak yükselmiş bir apartmanda yaşıyorsa, onların şu an avlanıyor olması gereken yeri asfaltla doldurmuşsa, onların şu an serilip korkmadan yatmaları gereken yere koca koca arabaları park etmişse… Kediye köpeğe mahvettiğimiz doğalarından dolayı borçluyuz.

Otçul hayvan vardır, etçil hayvan vardır, leşçi hayvan vardır ama çöpçü hayvan yoktur. Kedinin, köpeğin tüm doğa kurallarına aykırı olarak yalnız çöpten beslenebildiği bir dünyanın müsebbibi insanlık olarak onlara rahat bir hayat sunmakla mükellefiz. Bu borcu ömür boyu taşıyoruz.

Vicdanlı vicdansız, akıllı zevzek, iyi kötü fark etmez. Borç borçtur. Herkes borcunu bilsin de hareket etsin.