Köy enstitülerinde spora verilen önemle olimpiyat şampiyonu Ahmet Bilek yetişti. Sessiz Şampiyon adlı kitabında Bilek’in yaşamını anlatan Ateş, “Bu kişiyi köy enstitüsü mezunlarının bile bilmemesi çok acı” diyor.

Kemal Ateş, Ahmet Bilek'i anlattı: Sessiz, sakin beyefendiydi

Ahmet Bilek (ortadaki) olimpiyat madalyasını alırken.

Kadir İNCESU

Ülkemizin yarattığı bir ‘eğitim mucizesi’dir köy enstitüleri… Enstitüler üzerine bugüne değin sayısız kitap ve yazı yazıldı. Köy Enstitüleri deyince aklımıza daha çok edebiyat geldi. Kemal Ateş’in, “Neşter ve Madalya” adlı romanında efsane şampiyonları anlattığı isimlerin arasında köy enstitülerinin yetiştirdiği bir isim dikkat çekmişti. Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün 436 numaralı öğrencisi, Kula-Menye köyünden Ahmet Bilek. Köy Enstitüsü mezunlarının da bilmediği bir şampiyondu Bilek.

Enstitülerin yetiştirdiği ilk ve tek olimpiyat şampiyonu Bilek’in yaşamını anlattığı H2O Kitap tarafından yayımlanan ‘Sessiz Şampiyon-Olimpiyat Kürsüsünde Bir Köy Enstitülü’ adlı biyografik romanı üzerine Kemal Ateş ile konuştuk.


Söyleşimize 1948 Londra Olimpiyatlarında altın madalya alan sporcularımızla başlayalım. Şampiyonlar, köy enstitülü öğrencileri nasıl etkiledi?
Güreşçilerimiz 1948 Londra Olimpiyatları’nda olağanüstü bir başarı gösterdiler. Bu başarının spor tarihimizde ayrı bir yeri var. Çoğu Avrupalı Türkiye’nin adını, yerini bu başarıdan sonra öğrendi. Takımımız altı altın madalya kazandı. Güreşçilerimiz yurda döndüklerinde devlet onları okullarda gençlerle tanıştırdı. 1948 günü Kızılçullu Köy Enstitüsüne geldiler. Bu ziyaret yıpratılmanın başlatıldığı günlerde enstitüde büyük bir heyecan uyandırdı. Enstitüler arası spor yarışmaları yapılıyordu. Giderlerken, Yaşar Doğu ve Antrenör Nuri Boytorun beş kadar gencin adını verir, bunların üç dört yıl sonra ulusal takımda yer alabileceklerini söylerler. Gerçekten de öyle olur, üç dört yıl kadar sonra enstitülerden yetişmiş beş kadar güreşçi ulusal takım kampına çağrılır. Bunlardan üçü, Raif Akbulut, Ahmet Kozak ve Ahmet Bilek defalarca Türkiye şampiyonu olurlar. Bilek’in Köy Enstitüleri’nden yetişmesi bir rastlantı mıydı? Değildi. Kapatılmasalardı daha büyük şampiyonlar yetişecekti.


sessiz-sakin-beyefendiydi-865894-1.


Köy enstitüleri deyince aklımıza hep edebiyat geldi. Ahmet Bilek’in romanını hangi düşüncelerle yazmak istediniz?
Spor da enstitülerde çok önemliydi, çünkü çağdaş toplumlarda spor da sanat denli önemli. Köy Enstitüleri bu bilinçle kuruldu. Beden eğitimi müfredatlarını bir inceleyin. Sporun ‘besin’ kadar önemli olduğu yazılıdır. Köyde sinik, silik, ezik öğretmenler olsun istemezler, spor yapmış, atletik gençler gönderirler köylere. Köylerinden sıtmadan ya da toprak yemekten karınları şişmiş zavallı çocuklar bir iki yıl içinde bu okullarda sırım gibi oldular. Bugün köy enstitülerinden yetişmiş Mahmut Makal, Fakir Baykurt gibi şöhretlerin hemen yanına konacak bir isimdir Ahmet Bilek. Olimpiyat şampiyonu olmuş, Akdeniz Oyunları şampiyonu olmuş, iki kez dünya ikinciliği… Bu adamı enstitü mezunlarının bile bilmemeleri çok acı değil mi? Vaktiyle onunla aynı salonda, aynı mindere ter dökmüş olmasaydım, belki benim de gözümden kaçacaktı. Doya doya güreşemedim o büyük şampiyonla, hiç değilse doya doya anlatayım dedim size, Sessiz Şampiyon’u yazdım.

Ahmet Bilek’i 'sessiz şampiyon' olarak adlandırmanızın nedeni nedir?
Onu tanıyan onlarca takım arkadaşıyla görüştüm. Şu üç sözcüğü duymadığım tek bir Allah’ın kulu yok: Sessiz, sakin, beyefendi.

Almanya’daki öğrencilerinin “Tanrının bir lütfu” dediği Bilek neden Almanya’ya gitme gereği duydu?
İlgisizlikten, minderlerin ilk şampiyon öğretmeni ilgi görmedi. Uzun kamplar nedeniyle öğrencileri zarar görmesin diye öğretmenliği bırakmış, bir yerde düşük bir aylıkla çalışıyordu. Geçinemediği için gitti. Bu son işinden aldığı aylığa kadar araştırdım, gerçekten düşük bir para ile çalışıyordu.