Google Play Store
App Store

Okuyan ile seçimlere giderken Türkiye sosyalist solunu, TKP’nin seçim stratejisini, solun genişleyebileceği alanları söyleştik.

SERBAY MANSUROĞLU

Kemal Okuyan, 49 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünü bitirdi. 1976'da Türkiye İşçi Partisi'nin gençlik çalışmalarına katıldı. 1978 yılında bu partiden, daha sonra Sosyalist İktidar dergisini çıkaran çevreyle birlikte atıldı. Sosyalist İktidar hareketinde yer aldı, 1986'da yayınlanmaya başlanan Gelenek dergisinin sürekli yazarları arasında yer aldı. 1992'de Sosyalist Türkiye Partisi'nde kurucu üye olarak yer aldı. Bu parti kapatılınca kurulan Sosyalist İktidar Partisi'ne ve ad değişikliği ile birlikte ortaya çıkan Türkiye Komünist Partisi'nde siyasal yaşamına devam etti. Halen Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi olarak aktif siyasal yaşamına devam ediyor. Okuyan ayrıca soL Haber Portalı'nın Genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Sovyetler Birliği Dış Politikasında İlk Yıllar, Ne Yapmalıcılar Kitabı, Stalin'i Anlamak, Türkiye'de Sosyalizmin İktidar Arayışı, Sovyetler Birliği'nin Çözülüşü Üzerine Anti-Tezler, Ergenekon ile AKP Arasında Sıkışan Sol başlıklı kitaplarını yazdı. Okuyan ile seçimlere giderken Türkiye sosyalist solunu, TKP’nin seçim stratejisini, solun genişleyebileceği alanları söyleştik.

» Türkiye hızla seçim rotasına girmiş bulunuyor. Seçimler arifesinde cepheleşme çağrınız karşılık bulmayınca TKP olarak tek başınıza seçimlere katılma kararı aldınız. Cepheleşme neden gerçekleşmedi. Türkiye solu buna hazır değil mi?
Adı bir yana, cepheleşme, açık, gerçek bir gereksinimdi. Devrimci mücadelede hiçbir görev, muhataplarının ona bütünüyle hazır olduğu bir ortamda kendini dayatmaz. Bu çağrıyı yaptığımızda, öngördüklerimizin yanı sıra hiç hesapta olmayan güçlüklerle karşılaşacağımızı biliyorduk. Bütün bunları aşarız diye düşündük, bazı sorunlarsa yol alırken düzelebilirdi. Olmadı… Neden olmadı sorusuna farklı düzlemlerde farklı yanıtlar verilebilir. Ancak en üst sıraya bu sürece dahil olanların bir cepheleşmeyi isteyip istemediklerini yazmak gerekiyor sanırım. Niyet okuyuculuğu yapmıyorum. Samimi konuşmak gerekirse, ilkeleri olan, sol bir cepheleşme sürecinin hayata geçmesini isteyenlerle, bu sürece oldukça mesafeli duran bir EMEP'in bu aşamada somut bir sonuç alması olanaksızdı. Bu bir dostluk ilişkisidir, hep söylemeye çalışıyoruz, devrimci bir ittifak, birlikte yol aldıklarınızın başarısını istemektir, başarısızlığına üzülmektir. Solcuya bu yakışır. Örnek vermek gerekirse, Halkevleri'nin başarılı bir kampanyasından TKP'lilerin mutlu olmasıdır, bir TKP mitingindeki coşkuya ÖDP'li bir gazetecinin ortak olmasıdır, ÖDP'nin seçimlere katılma hakkının engellenmesine TKP'lilerin "ne güzel bir parti daha eksildi" diye yaklaşmayıp, üzülmeleridir. Kötü bir kavram ama kullanacağım, sözünü ettiğim, rekabetin büsbütün ortadan kalktığı, anlaşmazlıkların yok sayıldığı bir ortam değil… Ortak hedef ve ortak düşmana karşı bir duygu birliğinden söz ediyorum. EMEP ise, söz gelimi TKP ile ilişkilerinde kontrolsüz bir nefret sergilemekten hiç vazgeçmedi. Öyle ki iş daha seyretmedikleri bir sinema filmine "keskin bir tavır" almaya kadar vardı. Kendi tercihleri. Ama bilelim ki, böyle bir siyasal kültürden cepheleşme filan çıkmaz.

» Sol için TKP ve bağımsız adayların seçimlere katıldığı bir tablo karşımızda duruyor. Boykotu savunan bir kesim de var. Seçimlere kendi ad ve adaylarıyla katılma kararı alan ÖDP'nin seçime girmesi ise engellendi. Bu tabloyu nasıl okumak gerekiyor? Sol nereden büyüyecek?
Solun tek başına seçimlerle büyümesi söz konusu değil. Öte yandan seçimlerin solu geriye düşüren bir olgu olmaktan çıkarılması gerekiyor. Bütün kısıtlara, engellemelere karşın seçimler siyasi duyarlılığın arttığı dönemler. Böylesi dönemlerde sol geriye çekilmemeli, ilerlemeli. En azından sol, emekçi sınıflar içinde kök salmak için seçimleri iyi değerlendirmeli. Seçimlere solun ortak girmesinin bu anlamda son derece yararlı olacağını düşünüyorduk. Olmadığı anlaşıldığı andan itibaren TKP kendi ekseninde bir seçim kampanyasını örgütlemek üzere harekete geçti. 13 Haziran günü, "haklısınız ama azsınız" gerekçesini ortadan kaldıracak bir tabloya uyanmalı Türkiye. 

TKP DESTEĞİNİ ARTIRIRKEN BAĞIMSIZLARIN SEÇİLMESİ ÖNEMLİ
» Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku bağımsız adaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’ye nasıl katkıları olur? Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına aday olduğu zaman gönlünüzden geçenin seçilmemesi yönünde olduğunu yazmıştınız? Bağımsız adaylar için ise gönlünüzden ne geçiyor?
Kemal Kılıçdaroğlu'nu kişisel olarak tanımam, partimde de tanıyan olduğunu sanmıyorum. İyi bir insandır, dürüsttür filan, bilemem. Misyonu ve Türkiye'nin siyasal yaşamına hangi doğrultuda müdahale yaptığına ilişkin olaraksa artık değişmeyecek düşüncelerimiz var. Kılıçdaroğlu, CHP'ye çeşitli nedenlerle tutunmuş olan geniş bir toplumsal kesimi düzen adına, hatta AKP'nin yerleştirmek istediği "yeni düzen" adına bütünüyle teslim almaya yönelmiştir.  Bu operasyonun başarısını neden isteyelim! Kılıçdaroğlu ve partisi başarısız olmalıdır. Kılıçdaroğlu, İstanbul Belediye Başkanlığı'na aday olduğunda, onun Topbaş ya da diğer AKP'li başkanlardan farkını teslim ettikten sonra "seçilmesini istemiyorum" demiştim. Halkımızın hiçbir ciddi sorunu çözmeyecek sahte çözümlerle oyalanmaması gerektiğini düşünüyordum. Bu düşüncem değişmedi. Türkiye Kılıçdaroğlu ve benzerlerinin en küçük bir iyileşme sağlayamayacağı kadar karartıldı, kirletildi. Bunu söylemenin AKP'nin ekmeğine yağ sürmek olduğunu ileri sürenler, AKP Türkiyesine onay verenlerdir. Yıllardır ABD, AB emperyalizmine küfrettikten sonra bugün CHP'nin batılı başkentlerdeki ikna turlarını "derin siyaset"le açıklayıp aklamaya kalkanlar ne olur bize ders vermeye kalkışmasın! Bağımsız adaylara gelince, TKP Türkiye'nin her yerinde seçimlere katılıyor, dolayısıyla taraf. Elbette biz TKP'nin alacağı desteği arttırmaya çalışıyoruz, öncelikle ve bununla ilgiliyiz. Öte yandan, bu gözümüzü diğer aktörlerin alacağı sonuca kapatacağımız anlamına gelmiyor. Her şeyden önce bağımsız adayların toplamının taşıdığı bir irade var. Bu iradenin Türkiye siyasetinde kaplayacağı yerin değerini kim inkar edebilir. Tek tek bağımsız adaylar içinde parlamentoda olmasından mutluluk duyacağımız birçok isim de yer alıyor. Ama kimse örneğin Altan Tan seçilemedi diye gözyaşı dökmemizi beklemesin.

» 12 Haziran seçimleri bizi nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya bırakacak? Bugünden öngörünüz nedir? Sol hangi koşullarda ortaya çıkacak tabloya müdahale edebilir?
Türkiye sadece seçimlerle rahatlayamayacak kadar karanlığa gömüldü. Seçimin ötesinde bir toplumsal kuvvet ve ayağa kalkış olmaksızın seçimlerden de kimse bir şey beklememeli. Toplumsal çürüme doludizgin gidiyor, bu yetmezse hükümet partisine devlet yardımı var, bu da yetmezse zorbalık var, bu da yetmezse sandık hileleri var. Bu nedenle "boyun eğme" diyoruz, bu nedenle "500 bin boyun eğmeyene çağrı" yapıyoruz. Çünkü 12 Haziran'dan hemen sonra, ne yazık ki, geniş kesimlerde bir hayal kırıklığı yaşanacak. Bunlar AKP'ye tepki duyan kesimlerdir ve solun düzene ve umutsuzluğa teslim etmemesi gerekenler de bunlardır.

» Birileri çıkıp bugün artık cemaatler Türkiye gerçeği, Türkiye bununla yaşamaya alışmalı diyor. TKP’nin ‘Boyun Eğme’ çağrısı ise başta cemaatlere karşı bir çağrı niteliği taşıyor. Neden cemaatlere karşı mücadeleyi bırakmamalıyız?
TKP'nin boyun eğmeme çağrısının temel hedefi cemaatler değil. Yalnızca önemli bir unsuru. İşin şöyle bir noktaya gitmemesi gerekiyor. Belli bir cemaatin ağırlığının sürekli vurgulanması AKP'yi aklamaya dönük, onun sorumluluğunu azaltmaya dönük bir etki de yaratıyor. Bu bağlamda, bizim işimiz tablonun bütününü sermaye-emperyalizm-gericilik sacayağını ve onun siyasal iktidardaki cisimlenişini sergilemektir. Öte yandan cemaatin siyasal ve toplumsal yaşamı düzenleme girişimleri karşısında aymaz bir tavır takınacak değiliz.

TKP, Mersin’de halkla buluştu

Türkİye Komünist Partisi (TKP) seçim çalışmaları kapsamında gerçekleştirdiği TKP 100 yerde halkla buluşuyor etkinliklerinin bir ayağı Tarsus'ta yapıldı. TKP Merkez Komite Üyesi ve Mersin milletvekili adayı Aydemir Güler'in katılımıyla halk buluşması gerçekleştirildi. Buluşmada Güler,  500 bin boyun eğmeyen insanın AKP için büyük bir tehdit unsuru olduğunu ifade etti.Sandık başında sayılacak her oya sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Güler, müşahit olmanın  önemini anlattı. Ayrıca Aydemir Güler konuşmasında Türkiye'deki sorunların yegâne çözümünün sosyalizm olduğunu belirtti. Güler, TKP’yi haklı bulanların, bir takım nedenlerle oy vermemesini samimiyetsiz bulduğunu da anlattı. CHP'nin kurtuluş olarak belirlenip sandıkta oy vermeyi çözümsüzlüğün bir parçası olarak nitelendiren Aydemir Güler, CHP'ye verilecek her oyun aydınlık bir Türkiye'nin geleceği için hiçbir şey ifade etmeyeceğini vurguladı. Yapılan  bu haksızlığa boyun eğmeyeceklerini, gençlerin AKP 'den hesap  soracağını, Ali Demir'in artık bu kurumun başında durmaması gerektiğini belirtti. Toplantıya katılanların sorularının ardından toplantı sona erdi. Onur Aktolun