Bu özel gecedeyse onlar, mezun oldukları Kemancı'ya yıllar sonra yeniden gelen öğrenciler gibiler. Mutlular, gülümsüyorlar

Kemancı olmasaydı, olmazlardı

Adından bahsedildiğinde, biraz kıskançlık biraz da merakla dinlediğim bir yerdi Kemancı. Kıskanırdım, çünkü bir zamanlar İstanbul’da rock’n roll’la haşır neşir olan herkes için dünyanın merkezi olan o mekânda benim anılarım yoktu. Özellikle 90’ların ortasındaki, 2000’lerin başındaki o popüler yıllarını yakalayamamıştım işte. Merak ederdim, çünkü adı her geçtiğinde Kemancı’nın o özel yıllarının kokusunu almışların yüzünde garip bir tebessüm, keyif belirirdi. Muazzam bir konseri kaçırmış gibi dinlerdim. Öyle bir konser ki, seyirciyle sanatçı hep iç içe, hep arkadaşlar. İşin en güzel tarafı da o konser hiç bitmiyor, yıllar sürüyor. Sahne hep güzel insanlarla doluyor. Bir de Zeki Abi’leri vardı, dillerinden hiç düşürmedikleri. Şimdilerde “mekanı cennet olsun” diye andıkları. Kemancı’nın kurucusu Zeki Abi’yi de tanıyamadım ben. Ama dinlediğim kadarıyla onun mekanı Kemancı zaten cennetmiş. Önceki gece, Kemancı’nın sahnesinden geçmiş birçok isim ‘Kemancı Reunion’ adı altında yeniden bir araya geldi. Yıllar öncesinde Taksim’deki Kemancı’da müzik hayatlarına başlayan ya da yıldızları orada parlayan bu isimlerin birçoğu artık şimdi çok daha farklı yerlerdeler. Başkalarının şarkılarını ‘cover’layarak ünlenenler, yıllardır kendi besteleriyle, albümleriyle karşımızdalar. Zamanında, İstanbul özelinde tanınan birçoklarının sesi, çoktandır sınırları dahi aşıyor. Kemancı’nın o eski yerinin birkaç yüz metre ötesindeki Roxy’de yapılan bu gecede, önümden geçiyorlar birer birer. Şebnem Ferah, Aylin Aslım, Teoman, Aslı Gökyokuş, Demir Demirkan, Ogün Sanlısoy… Saymakla bitmeyecek daha nicesi. Sahne arkası olarak ayrılan bölümün içerisinde, eski dostluklarının, belki de bazıları için Kemancı’da filizlenen dostluklarının keyfini sürüyorlar. Bir dönemin ‘yeni yetenekleri’, isimleri bunlar. Şimdilerdeyse artık olgunluk dönemlerindeler, kendilerini çoktan kanıtlamışlar. Yeni bir nesil onlardan da etkilenerek arkalarından geldi. Bu özel gecedeyse onlar, mezun oldukları okula yıllar sonra yeniden gelen öğrenciler gibiler. Mutlular, gülümsüyorlar. Sahneye çıktıklarında, 2013’te vefat eden Zeki Abi’lerine de sıklıkla selam gönderiyorlar. Kemancı’nın kapandığı gün verdiği bir röportajda şöyle demiş Zeki Ateş; “Sanatçıların tanınmalarına bir ölçüde katkımız olmuştur ama Kemancı olmasaydı Şebnem yine Şebnem, Teoman yine Teoman, Özlem yine Özlem olacaktı. Kemancı belki bir öncülük yaptı ama Kemancı o sahneyi yapmasaydı muhakkak bir başkası o sahneyi yapacaktı. Onlar şu an hak ettikleri noktadalar.” Kemancı’yı anmak için Roxy’yi dolduran, sahneye çıkan onlarca müzisyeni dinlerken biraz da bu sözleri düşündüm. Doğru belki, elbette Kemancı’nın yerine başka bir yerde de ‘pişebilirlerdi’. Ancak, o gece sahne alan birçoğunun, içinde bir yerde Kemancı’dan bir parça taşıdığı da garip bir şekilde anlaşılıyor. Aradan çok uzun yıllar geçmiş olsa bile, Kemancı gibi bir mekânın varlığı hâlâ Türk rock’n roll’unda hissediliyor. Özel, eşi benzeri pek de olmayan bir durum bu. Kim bilir, belki de Kemancı olmasaydı, dinlediğimiz şarkıların bazıları da olmazdı. Kimbilir, belki de Kemancı olmasaydı, dinlediğimiz grupların bazıları da olmazdı. Kimbilir, belki de Kemancı olmasaydı, olmazdılar…