Mustafa Turgut’u on yıldır tanırdım.

1 Mayıs’larda, Gezi’de, Taksim Dayanışması’nda, İstiklal Caddesi’nde, Galatasaray’da, basın açıklamalarında, yürüyüşlerde, toplantılarda…

Her daim sakin, her zaman neşeli, her koşulda güler yüzlüydü.

Sık sık ‘işinin gereği’ elinde görürdünüz ama megafonu, mikrofonu görünce heyecanlanıp öne çıkanlardan değildi.

Polisler gaz maskelerini takıp saldırmaya hazırlanınca geri kaçanlardan hiç değildi.

Saldırı bitip, o genizlerimizi yakan, ciğerlerimizi parçalayan biber gazı bulutları dağıldığında da gene gülümseyen yüzüyle ortaya çıkardı.

Yaşarken kimselerin çok fazla dikkatini çekmeyen bir eğitim emekçisinin cenazesindeki o büyük kalabalık…

Sadece öğrencileri, sadece meslektaşları değil, Türkiye solunun her bir renginden insan vardı…

Bir gerçeği gösteriyordu…

Evet; KESK’liydi, Eğitim-Sen’liydi, DSD’liydi, Hazirancıydı, ÖDP’liydi…

Ve fakat, hepsinden önemlisi…

Mustafa Hoca iyi bir insandı!..

•••

Özdemir Aktan’ı yirmi yıldır tanırım.

Onur Kurulu üyeliğiyle başladı…

Dört yıl İstanbul Tabip Odası Başkanlığı, iki yıl TTB İkinci Başkanlığı, iki yıl TTB Başkanlığı…

Yaşamının geceli gündüzlü sekiz yılını meslek örgütüne verdi.

Beni de başkan yapsanız ben de veririm, ne olacak, demeyin.

Bizim tabip odasında, TTB’de başkanlık öyle makbul ve muteber bir makam değildir!..

Söz, yetki, karar söz konusu olduğunda, biz çok demokratızdır, sadece bir oyu vardır…

Simit ve peynirle açlığın bastırılıp çay demliyse mutlu olunduğu bitmez tükenmez toplantılar…

Hastane ziyaretleri, paneller, konuşmalar, telefon görüşmeleri, filan…

Koştur başkan!..

Başkanlık bitince çekilip gidilmez de, üstelik.

TTB’den emekli olunmaz, diye kendisi söyler zaten…

Hâlâ küçük büyük ayırmaz, ne iş olsa koşturur.

Gezi’de revir kurup hastaları, yaralıları tedavi ettiğimiz için Sağlık Bakanlığı hakkımızda dava açtığında…

Gezi Parkı’nın merdivenlerinde yaptığımız basın açıklamasında ilan etmişti.

Hastalara, yaralılara bakmak suçsa eğer…

Biz Bu Suçu İşlemeye Devam Edeceğiz!..

Eminim ki, o gün o cümleyi hangi duyguyla kurduysa, Barış İçin Akademisyenler bildirisini de aynı duyguyla imzalamıştır.

Biz Bu Suça Ortak Olmayacağız!..

İmzalamıştır ve de emeklilik hakkını çoktan kazanmış olmasına rağmen, atılacağını bile bile, beklemiştir.

Hiç öyle kahramanlık yaptığı duygusuyla filan değil…

Her daim sakin, her zaman neşeli, her koşulda güler yüzlü...

Doğrusunun bu olduğunu düşündüğünden.

Evet; doktor, cerrah, profesör, TTB eski Başkanı…

Ve fakat, hepsinden önemlisi…

Özdemir Abi iyi insandır!.

•••

Üniversitelerdeki haksız, hukuksuz ihraçlara karşı önceki gün Cebeci’de toplanan, polisin saldırısına uğrayan akademisyenlerimiz.

Zulmün karşısında her zamanki muzip gülümsemesiyle dikilen Korkut Boratav…

Yıllarını Mülkiye’ye vermiş Oğuz Oyan...

Vahşice saldırmaya hazır polis köpeğinin karşısında korkusuzca duran…

Vahşice saldıran polislerin yüzünü gözünü morartmasına aldırmadan, vuranların elleri kırılsın, direnişini vakurca sürdüren genç kadın arkadaşlarımız.

Fotoğraflara bakın, videoları izleyin, göreceksiniz…

[H1] Ekonomi[H2] [H3] , politika, ideoloji, sınıf analizi…

Ve fakat, hepsinden önemlisi…

Hepsi iyi insanlar!..

•••

Ne hümanizm, ne romantizm, ne ajitasyon…

AKP’yle, siyasal İslamla olan kavgamız bugün artık iyilikle kötülüğün kavgasına dönüşmüş durumda.

Bir tarafta iktidarın nimetlerinden faydalanmak uğruna ve de iktidardan düşme korkusuyla bütün insani değerlerini yitirmiş, her bir kötülüğü savunacak kadar vicdanını kaybetmiş, her türlü zulmü alkışlayabilecek kadar alçalmış kötüler…

Diğer tarafta bizim insanlarımız.

İyi insanlar!..

•••

Az kaldı.

Kendi kusmuğunda boğulan hastalar gibi…

Kendi kötülüklerinde boğulacaklar!..