Kendi masalımızın kötüsü olmaya

ALEV KARADUMAN
karadumanalev@gmail.com

İyi ve kötü Habil ve Kabil ile başladı diye öğretmişlerdi bize. Elbet başlamıştı birileriyle; adları, iyilikleri ve kötülükleri değişse de değişmeyen bir şey vardı ki hayatı yaşarken bir iyi bir de kötü gerekti bize. Aynı hayat gibi hikayeler de böyle; sevebilmek için hikayeleri, ‘aksi’ gerekir bize.

İlk hikayelerimiz; masallar çizgi filmler… Masallarda daha bir roller yerli yerine otursa da nedense çizgi filmlerde biraz daha zor akla karayı ayırmak. Kötü karakterler dönüp dolaşıp aynı hataları yapmaları, hırsları ve heyecanlarıyla bir sempati uyandırırlar. Dürüst olalım; hangimiz istemedik ki Silvester Tweety’yi yakalasın ve hatta hatta Tom Jerry’yi tarihin tozlu sayfalarına yolculasın… Hangimiz Coyota’nın Road Runner’ı sonunda alt etmesini arzulamadık? Tam da bu empati ve sempati yüzünden bu haftanın ‘en ii si o’ su, aslında izlerken oldukça feyz almamız gereken canım kötü çizgi film karakterleri…

Kısaca bakacak olursak… Gargamel 80 yaşındaki bir Alzaimer hastasının naifliğiyle unutup unutup yeniden bulmaya çalışır Şirinler köyünü. Niye, manyak mıdır? Hayır; ne istediğini bilen hırslı ve güçlü bir kahramandır. Hayatta her yenildiğimizi hissettiğimizde, onun unuttuğuna yeniden sarıldığı gibi inançlarımıza sahip çıkmak isteriz aslında. Sonra bazılarımızın salt Tilki olarak bildiği ama aslında kurt olan Coyota… Hepimizin bildiği gibi, çölün bozkırın ortasında yaşar Coyota. Etrafta ne bir ses, ne bir nefes. Yiyecek namına ne bir elma armut ne bir kertenkele kuş; Coyota bu çölün içinde adeta serap gibi beliren rengarenk bu kuşun peşinden koşmasın da ne yapsın? Ekmeğini kovalamayıp, kendisi için tek umut olan Road Runner’ın ardına düşmesin de ne yapsın? Kediler aleminden zavallı Silvester’la Tom’un makus kaderi de maalesef aynıdır. Hayatta kendilerine ev kediliğinin reva görülmesi yetmezmiş gibi, bir de gözlerinin önüne bir yem konmuş; ancak hem yemlerin ‘üstün zekası’ hem de sahiplerin taraflı davranışlarından dolayı, doğalarına uygun tek eylemi bir türlü gerçekleştirememekteler… Acı, hüsran; hayal kırıklığı hiç ama hiç yılmadan! Dedektif Gadget’ın ezeli rakibi Dr. Claw her seferinde olayı çözen Gadget olsa da ‘Bir dahaki sefere seni haklayacağım!’ diye diye parmak sallar. Her seferinde aynı inançla… Temel Reis her ne kadar Safinaz’la mutlu bir aile görüntüsü çizse de, her seferinde Safinaz’ı elinden kaçırır, ya koruyup kollayamaz ya kalbini kırar, bir şekilde Kabasakal’ın ellerine bırakır. Bölümün sonunda da doğal maarifetiyle değil de ıspanağın hilesi ile yeniden kazanır Safinaz’ı. Kabasakal’ın suçu nedir peki; sevdiği için fırsat kollamak mı? Bu ‘kötü’ karakterlerin niyetleri her zaman iyi değildir tabii ki; Daltonlar çalmayı çırpmayı haydutluğu severler, bin kere de kodese koysan bir yolunu bulup yine tüyerler… Ya da Batman efsanesindeki Joker… İntikamdır tek motivasyonu tamam ama sebepleri vardır; çok iyi sebepleri vardır Joker’in…

Ha bu kötü karakterler güzellemesine gelince; benim de sebeplerim var tabii ki… Bu bahsettiğimiz ve niceleri genel kanının aksine ders almayı bilmeyen, yenilgiye doymayan salaklar değil de, her şeyin aleyhlerinde vuku bulduğu bir düzenin mazlumlarıdırlar. Boşa koysalar dolmaz, doluya koysalar olmaz bir nevi. Hain tuzaklar, kötü kalpli yancılar, hayatın rutini hatta hava şartları bile aleyhlerine işlerken; onlar ki çaresizliği öğrenmeyi reddeden başına buyruklar; dediğim dedikler… Elektrik çarpar, kayanın altında dümdüz olurlar, kediye köpeğe yem olurlar ama üzerilerine biçilmiş role eyvallah demezler!
Çünkü hayatta iyiliğin biatından daha önemli bir şey varsa o da kötülüğün inadı. Coyota bilmiyor mu, kayanın üzerinde kuşu yakalamaya çalıştığında taşı keserse tabii ki kendisinin olduğu taraf uçuruma düşecek! Umuda, barışa direnmek de aynı inadı gerektiriyor işte… Bilsen de bilmesen de bildiğini okumak gerekiyor bazen. Eyvallah, şimdiye kadar kayanın kırılan tarafında hep biz vardık ama hepimizin bildiği gibi masalların aksine, gerçek hikayelerin sonları hep değişir. Gün gelir, devran döner, her şey olmasa bile bir şeyler illaki değişir! Belki çizgi film kanunlarından ötürü onların tuzu kuru; düş parçalan sonra kalk birleş devam. Belki evet; biz ölen, mahpus edilip sürgün edilen, kaybedilip azaltılan ama bir o kadar da bitmeyen!

İşte böyle… Bizim kaderimizde de adalet, eşitlik, iyilik güzellik temenni ederken asla vazgeçmeyen kötü çizgi film karakteri inatçılığında bulmak varmış kendimizi. Çünkü biliyoruz, sevdiklerimiz, kaybettiklerimiz, inandıklarımız en çok da söz verdiklerimiz var. O yüzden işte, kazanana kadar kendi masalımızın kötü karakteri olmaya devam…