Carling “80’lerin ve 90’ların punk el broşürlerini ve albüm kapaklarını seviyorum. Aslında albüm kapaklarındaki tasarımların genel anlamda üzerimde bir miktar etkisi olduğunu söyleyebilirim. Çocukken Beatles’ın “Revolver” albüm kapağın baktığımı hatırlıyorum. Bana inanılmaz çılgın gelirdi” diyor.

Kendimi başka dünyalara karalamak başa çıkma yolum

Kardelen Dalokay

İhtiyaçlar, duygular, anlaşmaya çalışmalar ve tüm bunların oluşturduğu “gündelik şeyler” kümesi… Bir bakıma gerçekliğin elementleri de diyebiliriz. Bu elementlerin zahmetsizce, kendiliğinden hayatımıza dahil olduğu anlar oluyor. Bazen ise her birinin kendi dinamiklerini koruduğu ve “başa çıkılması gereken” durumlara dönüştüğü…

Gerçeklikle nasıl başa çıkılır? Bu soruya yanıt vermek için herkesin kendi içsel dünyasına kısa bir yolculuk yapması, alışkanlık ve davranış örüntülerinde izler bulması gerekir. Görecelilik kavramı ile oldukça paralel ilerleyen bir süreçten söz ediyoruz.

Bazıları için bunun yolu çocukluk masallarına sığınmak, somut fikirleri büküp, eriterek hayal dünyasında gezinmek. Oakland, California’da yaşayan Jon Carling de bunlardan biri… Jon Carling ile sanatının esin kaynaklarını, kendi başa çıkma yöntemlerini ve bağımsız bir sanatçı olmanın nasıl olduğunu konuştuk.

Resimlerinizdeki “masalsı” motiflerin/ögelerin esin kaynağı nedir? Çocukluğunuz, anılarınız ya da kendi yaşantınız çalışmalarınızı ne ölçüde etkiliyor?

Farklı dünyaları ve gerçeklikleri hayal etmekten keyif alıyorum. Bunları kurgulamama ve keşfetmeme yardımcı olan bir kişisel düşünme biçimim, yapım var.

Pek çok masalla büyüdüm. Bunlardan bazıları antik olanlardı. Yunan mitleri ve eski Avrupa’dan Grimm masalları gibi… Çocukluk dönemimden kalan diğer hayali gerçeklikler ise diş hikâyeleri (perilerin bebeklik dişini alıp yastığın altına para bıraktığı batı inancı) ya da Santa Claus’un Noel’de ziyaret etmesi gibi öykülere dayanıyor. Bunlar benim bir çocuk olarak tamamen inandığım hayali durumlardı. Onların “hayali” olduğunu öğrendiğimde ise bu benim hayal gücüme bir ihanet gibi gelmişti. Sanki sihri alıp götürmüştü dünyamdan. Pek çok çocuk bu gerçekleri öğrendiğinde çocukluğun verdiği hayal gücünü paramparça ederek yetişkin olmaya başlar ve gerçek dünyaya odaklanır. Ben bir şekilde, bakış açısında yaşanan bu değişiklikten resim ve sanata sığınarak sıyrıldım. Zihnimde pek çok büyülü varlığın olduğu yerlere gidebileceğimi keşfettim.

Patreon hesabınızda çok sevdiğim bir sözünüz var: “Kendimi başka dünyalara karalamak, benim başa çıkma yolum”. Bu noktadan yola çıkarak gerçeklik ile ilişkinizi nasıl açıklarsınız? Sizce gerçekliğin zorlayıcı yönleri nelerdir?

Çizim yapmak, diğer günlük sıradan aktiviteler gibi günümün bir parçası. Yemek yemeye ihtiyaç duyduğum kadar çizim yapmaya da ihtiyaç duyuyorum. Gün içerisinde çizim yapacak fırsatım olmadığında bunun ruh hâlim üzerinde olumsuz etkileri olduğunu fark ediyorum.

Kelimeler olmadan da iletişim kurabilme becerisine sahip olmaktan çok memnunum. Düşünce ve duyguları anlatmak için sembolleri ve görüntüleri kullanmak iletişimin en saf hâli. Doğaya ve sevgiye hürmet gösteren yeni gerçeklikleri arama yolundayım. İyi niyetle de kötü niyetle de olsa, sanatın gerçekliğimizi şekillendirme gücüne sahip olduğuna inanıyorum.

Umuyorum bazen karanlık bir atmosferi olsa da sanatım olumlu düşünce ve duyguları çağrıştırıyordur.

Yaratıcı ruhu beslemek ve bu ruhu pozitif bir yönde kullanmak aynı zamanda eğlence sektörü ve medyanın olumsuz yönlerinin ötesinde geleceği nasıl inşa edeceğimizi de ortaya koyuyor.

Çalışmalarınızı bugüne getiren ilham kaynaklarınızı merak ediyorum. Etkilendiğiniz/sevdiğiniz sanat akımları hangileri?

Çok fazla ilham kaynağım var. Peter Bruegel ve Hieronymus Bosch gibi klasik ressamlar… Onların farklı dünyalardaki küçük figürlerini seviyorum. Aynı zamanda Ingres ve Mannerist’leri de beğeniyorum. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki kara kalem ve mürekkep illüstrasyonlarını…

Diğer yandan çizgi romanlarla ve çizgi filmlerle büyüdüm. Artık bu tarz içerikleri çok sık okumasam ya da izlemesem de bunların hâlâ bana ilham kaynağı olduğunu hissediyorum.

Doğa bana inanılmaz bir esin kaynağı oluyor. Doğadan, mahallemde yaşayan kuşlardan ilham alıyorum. Vahşi hayvanları kendi yaşam alanlarında izlemekten büyük keyif alıyorum.

Aynı zamanda bahçe ile uğraşmanın da ilham verici olduğunu düşünüyorum. Bitkiler çok güzel ve çeşitli. Mümkün olduğunca onları da sanatımın bir parçası yapmaya çalışıyorum.

80’lerin ve 90’ların punk el broşürlerini ve albüm kapaklarını seviyorum. Aslında albüm kapaklarındaki tasarımların genel anlamda üzerimde bir miktar etkisi olduğunu söyleyebilirim. Çocukken Beatles’ın “Revolver” albüm kapağın baktığımı hatırlıyorum. Bana inanılmaz çılgın gelirdi.

1990’larda birçok bağımsız rock müzik grubunun ilginç ve “sanatsal” diyebileceğimiz albüm kapakları vardı. Lisedeyken odamda bunları çizmek ve çalışmak için oldukça zaman harcadım. Bana ilham olmuş sanat dalları hakkında çok uzun süre konuşabilirim.

Fanzinlere olan ilginizi biliyoruz. Şu anda da bağımsız bir sanatçı olarak çalışıyorsunuz. Sanatın bu şekilde üretilmesi/yayılması konusunda neler düşünüyorsunuz. Bağımsız çalışmak verimliliğinizi nasıl etkiliyor?

Fanzinlere ilgim gençlik çağlarımdan geliyor ve o zamanlardan beri bağımsız müziğe çok ilgiliyim. İnternet yokken müzikle ilgili bilgilerin paylaşmanın yolu fanzinlerdi. Fanzinlerdeki her şey çok özel görünüyordu çünkü o bilgilerin ve müziklerini bazılarını bulmak gerçekten çok zordu. Gençliğimden beri fanzinler yapıyorum. Bugünlerde yaptıklarım genellikle çalışmalarımın derlemesi ancak gençken hazırladıklarımda yerel punk şovlarından fotoğraflarını, arkadaşlarımın şiirlerini de dahil ederdim. Bunlar o zamanın fanzinleri için çok tipik içeriklerdi. Hâlâ çalışmalarımdan fanzin tipinde kitaplar yapıyor ve bazen onları satıyorum ya da hediye ediyorum. Türünün tek örneği olması fikri bir şekilde beni heyecanlandırıyor.

Aslında bağımsız bir sanatçı olarak geçiminizi sağlamak son derece zor. Vizyonunuzdan ödün vermeden, sürekli kaliteli ve içten işler üretmenizi ve hâlâ bu işlerle geçinecek yollarını bulmanızı gerektiriyor. Benim üretkenliğim sıklıkla hayatta kalma çaresizliğinden ve faturaları ödeme zorunluluğundan beslenir. Şüphesiz sanattan para kazansam da kazanmasam da her gün çizim yapmam gerekirdi. Baskı ve orijinal eserleri satarak yaşamda kalma şeklim, çizimle alakası olmayan, siparişleri postalamak ve baskıları hazırlamak gibi ekstra işleri de içeriyor. Dolayısıyla bu da aynı anda birden fazla işe sahip olmak gibi.

Aynı zamanda müzikle ilgilenen birisiniz. YouTube kanalınızdaki “video zine”lerde müziğinizi ve çizimlerinizi bir araya getiriyorsunuz. İlerleyen süreçte animasyonlarınızda ya da buna benzer çalışmalarda daha sık müzik yapmayı düşünüyor musunuz?

Liseden beri dönem dönem gruplarla çalıyorum. Nirvana çıktığında, beni ve tüm arkadaşlarımı müzik yapabileceğimiz konusunda ikna etti (onlar kadar iyi olmasa da!)

O zamandan beri gitar çalmaktan ve kısa şarkılar yapmaktan keyif alıyorum. Gelecekte daha fazlasını da kaydedebilirim. Ancak müziğin peşinde yıllar harcadım. Şu anda enerjimi gerçek tutkum olan çizime vermek istiyorum. Animasyon, detaylarına inmeyi planladığım bir diğer şey. Büyük olasılıkla bu tür işlerde kendi müziklerimi yapacağım. Aynı zamanda müzik konusunda bana eşlik edebilecek çok yetenekli arkadaşlarım var. Eninde sonunda karakterlerimin birkaç animasyonlu kısa filmine sahip olmayı umuyorum. Daha uzun versiyonları ise belki daha sonra…