Dinçer İşgel, yaşadığımız mahallenin ve yürüdüğümüz sokakların ‘öteki’ yüzünü kadrajına alıyor. Videoları doğaçlama çektiğini belirten İşgel, ‘kendimizi hatırlamamıza hizmet etmeye çalışıyorum’ diyor.

Kendimizi hatırlamamıza hizmet etmeye çalışıyorum

Cihangir KÖROĞLU

Sosyal medya kullanımının toplumda yaygınlaşmasıyla beraber birbirinden farklı içerik üretimleriyle karşılaşıyoruz. Bir telefon kamerasıyla klip ya da kısa film ya da bir dizi çekmek artık mümkün. Ardından bu ürünlerin bir anda yüz binlerce kişi tarafından izlenmesi de çok uzak bir ihtimal değil.

Yaşadığımız mahallenin, yürüdüğümüz sokakların, evlerin bir noktada “öteki” yüzünü samimi bir şekilde kadrajına alan Dinçer İşgel onlardan biri. Takipçilerine “farklı” olanı aktarıyor. Videolarını çektiği lokasyonlardan, karakterlere, arka planlarına seçtiği müziklerle kendine özgün tarzını yansıtıyor. MediaCat tarafından hazırlanan “Yılın En Yaratıcı 50” listesine de giren İşgel, ağırlıklı olarak Eminönü, Tarlabaşı, Balat gibi semtlerde “insan hikâyeleri”ni çarpıcı bir doğallıkla sunuyor izleyiciye.


Dinçer İşgel, bir video içerik üreticisi olarak bu alandaki yaşanan kirliliği şöyle yorumluyor: “Duygu kirliliği, görüntü kirliliği, laf kalabalıklığı, kavram kargaşaları... Her nesil ve her dönem için başka formlarda ve şiddetlerde ‘kirlilik’ denen şeye rastlayabiliriz. İnsan kendini dinlediği sürece kendine değer katabilir. Sizi kolunuzdan çeken herkesle gider misiniz? Ortalıkta çok fazla uyaran varken, zorlanabiliriz. Ama her koşulda kendi hikâyemizin gurmesi olup, her görüntüye bakmamayı seçebiliriz. Bu kaliteyi de her devirde korumak ya da kaçırmak; farkında olmak ya da olmamak, insanın tercihi.”

Filmlerinde daha çok kentin kenarında kalanların hikâyelerine yer veren İşgel, bunun bir tercih olup olmadığı sorusuna, “Kent, merkezinde kalması ve esas dallanması gereken köklerin ve hikâyelerin, kenarında kalmış olabilir mi peki?” diyerek, bir başka soruyla yanıt veriyor.

ÖZÜMÜZÜ FARK ETMEK...

Videolarını tamamen doğaçlama çektiğini söyleyen İşgel, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İnsan kendinin merkezinde kalmadıkça, kalbinin taşrasına mahkûm kalıyor ve taşlaşıyor. Şehir de aynı şekilde. Bu şekilde kültürler kısırlaşıyor ve her yerde her zaman oluyor olana kör kalıyoruz. Kalbimiz yumuşamalı, hepimiz tüm ülke sınırlarının dışında aynı dünyadayız, aynı evrende. Bu çok kıymetli… Ben Türkiye üzerinden bunun bir örneğini gösteriyorum. Özümüzü fark etmemize, kendimizi hatırlamamıza hizmet etmeye çalışıyorum.”

Çektiği videolarda sıklıkla arabesk tarz müziği kullanan Dinçer İşgel, “Türkiye’de duygular çok ünlü bilirsiniz. Arabesk bir kültür var, böyle tanınıp kendimizi de bu kültür içinde tanıyoruz burada yaşarken. Bununla barışık olmak ve sırt çevirmemek kendimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Ses ve görüntüyü birlikte işletmek her zaman kuvvetli. Bunları perçinleyerek hissin etki alanını kuvvetlendiriyorum” diyor.

Fotoğraflar: Dinçer İşgel