Her iktidar siyasal alana damgasını vurup, yaşamın diğer alanlarında belirleyici olmak ister; iktidar olmak biraz da budur. Ancak AKP iktidarı, bu etki konusunda çoktandır başka bir faza geçti. Sadece siyasette değil, neredeyse yaşamın tüm alanlarında, “bu ülkede tek oyun var, o da benim oyunum” diyor. Bakın medya alanının geldiği duruma; kendine özgü bir oyunu kaldı […]

Her iktidar siyasal alana damgasını vurup, yaşamın diğer alanlarında belirleyici olmak ister; iktidar olmak biraz da budur. Ancak AKP iktidarı, bu etki konusunda çoktandır başka bir faza geçti. Sadece siyasette değil, neredeyse yaşamın tüm alanlarında, “bu ülkede tek oyun var, o da benim oyunum” diyor.

Bakın medya alanının geldiği duruma; kendine özgü bir oyunu kaldı mı? Oyununu teslim etmiş gazeteleri ve televizyon kanallarını AKP’liler bile takip etmiyor. Benzer bir inanç yitimi, hukuk alanında da yaşanıyor. Son YSK kararları, bu tükenişin tuzu biberi oldu! Güya siyaset dışı futbol alanına bakın; ‘Başakşehir mucizesi’ en fanatik futbol sevdalısında bile heyecan bırakmadı. Sanat alanını alın; sanatçılar iktidar karşısında biat ettiği ölçüde, sadece kendilerini değil, alanlarını da tüketiyorlar. Kısaca iktidarın, koskoca ülkeyi tek bir oyunun sergilendiği bir sahneye çevirme sevdası, fethettiği her alanı hızla çoraklaştırıp, tüketmesiyle sonuçlanıyor.

Yerel seçim yerel siyaset alanının da özetlediğimiz kaderden kaçamadığını gösterdi. Halk ne demiş olursa olsun, belli ki AKP iktidarı, ‘dediğim dedik’ noktasında duruyor. Daha önce kısmi olan seçim sonrasında genel bir politikaya dönüşüyor; mümkünse mazbatayı vermeyecekler, değilse sonrasını zehir edecekler!

Bu tek oyun stratejisinin, kendi dışında yarattığı tahribata işaret ediyoruz. Ama kanımca aynı derece önemli soru şu; bu strateji iktidarı nereye götürüyor?

AKP projesinin her gün biraz daha berraklaşan en önemli özelliği kendine referanslı hale gelmesi! İktidar, ivmesi artan biçimde dışarıdan girdi al(a)mıyor. Bütün işleyiş neredeyse, kapalı bir devre haline gelmiş bulunuyor! Güncel örnek yerel seçim sonuçları. Oysa, seçim siyasetçinin toplumdan mesaj almasının en önemli kanalıdır. Sonuçlar istendiği gibi gelmeyince, o kanal da kapatıldı. İstanbul anlaşılabilir nedenlerle öne çıksa da HDP’li ve KHK’lı belediye başkanlarına mazbataları verilmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mazbatasını almış muhalif belediye başkanlarının işinin zor olduğunu kamuoyu önünde söylemekten geri durmadı!

Aynı kapanmanın ekonomik veriler ve dış piyasalara yönelik de işliyor. Kuşkusuz Türkiye üzerine birileri oyunlar oynuyor olabilir. Ancak biliyoruz ki, ekonomi bizzat AKP tarafından zaafa uğratıldı ve bugün geldiğimiz noktada, siyasal istikrarsızlığı artıracak, İstanbul seçiminin iptali gibi müdahaleler, ekonomideki kırılganlığı kaosa dönüştürebilir. Ancak bu tür girdilerin de ne Cumhurbaşkanı, ne de AKP’nin ağır basan sertlik yanlısı çevrelerince dikkate alınmadığını görüyoruz.

İktidarın kendine referanslı hale gelmesinin dramatik bir başka sonucu gerçeklikle bağının geniş ölçüde kopması! Bir sistem kendine referanslı olduğu ölçüde, birçok şey gibi bilgiyi de dışarıdan almayı kesip, yerine kendi bilgisini üretmeye başlıyor. Öyle olunca Adnan Menderes Havalimanı’nı da, Adıyaman Havalimanı’nı da, Süleyman Demirel Üniversitesi’ni de siz yapmış oluyorsunuz. Kanım o ki, bu tür çarpıtmalara, kamuoyundan önce söyleyenler inanıyor.

Bu tür içe kapanan ve kendine referanslı hale gelen anlayışların sıkça başvurduğu bir başka fabrikasyon, güçlü merkezlerce planlanan felaket, katastrofi ve çöküş senaryoları! Bu tür korkuları topluma enjekte ederek, destek devşirme stratejisi en güncel haliyle, son yerel seçimde beka sorunu etrafında uygulamaya konuldu!

Traji-komik olan; geldiğimiz noktada çöküş senaryosunun bir fabrikasyon olmaktan çıkıp, güçlü bir olasılığa dönüşmüş olması! Ama bu, bir dış güç ya da düşmandan değil, bizatihi AKP’nin kendisinden, içe kapanmasından ve kendine referanslı hale gelmesinden kaynaklanıyor. Karşımızda, ne halkın, ne hukukun, ne piyasaların gönderdiği sinyalleri almaya artık muktedir olmayan bir proje var. Dünyanın bu derece ilişkisel ve bağlantılı hale geldiği bir dönemde, içe kapanıp, sadece kendisiyle konuşan bir iktidardan söz ediyoruz!

Trajik olansa; bu içe kapanmış, kendine referanslı projenin felakete son sürat giderken, ülkeyi de peşinden sürüklemesi!