Korona kendimizi izole etmemize sebep oldu. Yalnızız, yalnız hissediyoruz ve bundan hoşlanmıyoruz. Hastalığa yakalanmamız halinde başımıza geleceklerden, daha da yalnız kalmaktan da korkuyoruz haliyle. Diğer bir açıdan da bu izolasyon birbirimizle ilişkimizin ne kadar önemli olduğunu görmemize sebep oldu. Dahası, sağlıklı ve nitelikli bir yaşam için birbirimize ne kadar da ihtiyacımız olduğunu görmemizi sağlamış oldu.

Toplumsal olarak kendi kendine yetme üzerine düşünmenin zeminin hazırladı bana göre. Yani neoliberalizmin, bizi yalnızlaştıran, piyasacı ve bağımlı düzenine karşı dayanışmacı, bağımsız ve birlikte olmanın tam zamanı değil mi ama... Bunun için de öncelikle birbirimize ihtiyacımız var.

Aslında biraz da bu fikirden hareketle önceki yazıyı piyasayı değil dayanışmayı güçlendirmenin önemli olduğunu söyleyerek sonlandırmıştım. Bir değişim gerçekleşeceği sıklıkla ifade ediliyor ya, nasıl bir değişim olacak bu, biz ne istiyoruz, ihityaçlarımız ne ve bunun için neler yapabiliriz diye düşünelim öyleyse.

Bir de bakalım, birbirimize olan ihtiyaç son birkaç haftada kendini farklı şekillerde nerelerde, nasıl gösterdi? Sanıyorum en acil şekilde sağlık alanında gördük birbirimize, birbirimizi gözetmeye ihtiyacımız olduğunu. Vatandaş olarak çaresiz hissediyoruz, ne yapılabilir bilmiyoruz. Böyle bir kriz ile ilk defa karşılaşıyoruz. Hasta olup eve gönderilenler, hastanede kalabalık odalarda bekletilenler, karantinadan kaçanlar, test yapılmayan hastalar bir yanda. Diğer yanda da atölyesinde sağlık emekçilerine maske üretenler var. Ekipmansız ve güvencesiz çalışan sağlık emekçileri ve ecza depolarından alınan binlerce teçhizat, meçhule satılan Covid 19 test kitleri...

Son haftalar emekçiler olarak birbirimize, yan yana olmaya ihtiyacımız olduğunu da bir kez daha gösterdi. Yan yana olalım ki küresel markalar fabrikalara verdikleri siparişleri geri çekince, işverenler maaşlarımıza el koyunca, bizi işsiz bırakınca veya sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlayınca bir karşı güç oluşturabilelim. Güçsüzleşmeye karşı, yalnızlaşmaya karşı çıkalım. Güç oluşturup ihtiyaçlar temelinde değil ama küresel bir rant şebekesi temelinde şekillenen piyasalara alternatif oluşturalım.

Birbirimize olan ihtiyacı artan şekilde ortaya çıkaran bir diğer alan da gıda elbette. Yaşamak için beslenmek zorundayız. Sağlıklı yaşamak için nitelikli beslenmek zorundayız. Taze ve çeşitli besinlere ihtiyacımız var. Sokağa çıkışımız kısıtlı. Bazılarımızın çıkması yasak. Çiftçinin pazara erişimi de kısıtlı. Bu alanda çalışmalar yürüten kooperatiflere ne kadar ihtiyacımız olduğunu tekrar görmüş olduk. Yeni ve yerel dayanışma grupları da kendini göstermeye başladı bile. Bunlar arasında gıda tedariğine odaklanan da, 65 yaş ve üzerinin gündelik ihtiyaçlarını temin etmeye çalışan da var...

Sistemin bu denli bir çöküşünün, birçok toplumsal değişimi beraberinde getireceği öngörüsü sıklıkla karşımıza çıkıyor dedim ya... bu konuda birçok analiz mevcut ama tabandaki hareketlere bakarak talebin ne yönde olduğunu görebilmek pekala mümkün. Benim gördüğüm kadarıyla da taban diyor ki: sağlıklı ve nitelikli bir yaşam piyasalar ile gelmeyecek, kendi kendimize öreceğiz.