Daha iyi insan olmamız, komşumuzu daha çok sevmemiz, şiddete karşı diğer yanağımızı uzatmamız gerektiğini söyleyen ve bize çalma, yalan söyleme, kimseyi aldatma diyen dinlerin takipçilerinin sayısına bakınca şaşırıyorum tabi... Peki bu savaşlar ve düşmanlıklar nasıl oluşuyor diye

Kendini kandırmanın rahatlığı ve yok saymanın huzuru…

> MELTEM ARIKAN@MeltemArikan

Başım o kadar çok dönüyor ki, tavan neresi taban neresi ayırt edemiyorum. Camın önünden sahili döven kocaman dalgaları seyretmeye çalışıyorum ama onlar kabardıkça, onlar coştukça benim dengem daha da bozuluyor.
Dengemi korumak için aldığım ilaçlar da, sakinleştiriciler de pek işe yaramıyor bugünlerde...
Başım o kadar dönüyor ki, gerçek nedir gerçek olmayan nedir ayırt edemiyorum. Duyduğum her şeye, gördüğüm her şeye inanmak istiyorum. Belki de tam tersi, inanmak istemiyorum...
Başım o kadar çok dönüyor ki, bazı kavramların anlamlarını da karıştırıyorum. Mesela inanmak... Sahi inanmak nedir? Hiçbir somut temeli olmayan inançla, somut gerçekler üzerine kurulu bir durumun sonucuna inanmak arasındaki farkı nasıl ayıracağım?
İnanmak ama nasıl? İnanmak ama niçin? İnanmak için nedenler gerekir mi? Yoksa inanç nedensiz midir? Bir kişi inanıyorum dediği zaman, bu inancın temellerini nasıl algılayacağız, peki ya temelleri yoksa, o zaman ne yapacağız?...
Bir yandan dönen başım, bir yandan başımın tersine dönen dünya... Bir yandan da dönen başımın içinde fıldır fıldır dolaşan sorularım... Her şey dönüyor, ama beni en çok kafamın içinde dönüp duran sorular yoruyor...
“Sır” (Secret) diye bir kitap milyonlar sattı ve herkese yaşamın sırrını öğretti. O kitabın satış rakamlarından yola çıkarsak, bugün dünya niye bu halde, anlamakta zorlanıyorum. Kitap hala çok satanlar listesinde, ama çoğunluk hala mutsuz. Anlayamıyorum. Başım fıldır fıldır...
Kendini kandırmanın rahatlığına ve yok saymanın huzuruna sığınmak istiyorum...
Düşünce gücüyle, nefes eğitimleriyle, binlerce kişi aynı anda meditasyon yaparak hem kendi içlerinde barışı, hem de dünya barışını sağlamak için müthiş bir mücadele verirken, şiddetin tüm dünyada acımasızca artmasını da hala anlayabilmiş değilim... Başımın dönmemesi için derin derin nefes almaya çalışıyorum...
Kendini kandırmanın rahatlığını ve yok saymanın huzurunu kıskanıyorum...
Ülkelerini demokrasi ile yönettiğini söyleyen pek çok liderin ülkesinde gazeteciler hapislere atılırken, liderlerin yaptıkları yolsuzluklar birer birer ortaya çıkarken, pek çok insan sadece muhalefet ettiği için hapislerde yıllarını tüketirken, nasıl oluyor da bu ülkelerin vatandaşları hala liderlerine ve demokrasiyle yönetildiklerine inanıyorlar, bunu da anlayamıyorum. Başımın dönmesi yüzünden aklım iyice karıştı...
Kendini kandırmanın rahatlığına ve yok saymanın huzuruna ulaşmak istiyorum...
Daha iyi insan olmamız, komşumuzu daha çok sevmemiz, şiddete karşı diğer yanağımızı uzatmamız gerektiğini söyleyen ve bize çalma, yalan söyleme, kimseyi aldatma diyen dinlerin takipçilerinin sayısına bakınca şaşırıyorum tabi... Peki bu savaşlar ve düşmanlıklar nasıl oluşuyor diye. İnançları uğruna bu yüzyılda insanların kafaları kesip sergileyenleri, küçücük bebekleriyle bombalanarak öldürülenleri anlamaya çalışırken artık başımın dönmesiyle başa çıkamıyorum...
Kendini kandırmanın rahatlığı ve yok saymanın huzuru...
Her şey daha da, daha da dönmeye başlıyor... Başımın dönmediğine inanmak için elimden geleni yapıyorum, ama her kalkmaya çalıştığımda nedense dengem bozuluyor. Bana kızgınlıkla soruyorlar, “ Neden kalkıyorsun Meltem?”
Başımın dönmediğine inanıyorum.
...
İnanıyorum dediğiniz anda karşınızdaki kişilerin hiçbir söz hakkı kalmıyor.
Ne yazık ki gerçek inancı çürütemiyor.
Ne yazık ki gerçek inancın yanında çok zayıf kalıyor.
Ne yazık ki inanıyorum dediğiniz anda başka hiçbir somut temele ihtiyacınız kalmıyor. Kendini kandırmanın rahatlığı ve yok saymanın huzuru herkesi uyuşturuyor...
Kendini kandır MA... Yok say MA...
Başım o kadar çok dönüyor ki, satırlar nerede başlıyor, nerede bitiyor karıştırmıya başlıyorum...
Başımın dönmesi... Dönme... Döngü... Döngüler... Aynı... Hep aynı döngülerde... Başım...