Kent belleğinin motifleri kapılar
Sanatçı Emin Öztürk’ün Ordu Kumbaşı’ndaki duvarda yer alan kapıları.

İbrahim Karaoğlu

Yaşadığımız mekânların en belirleyici, sembolik sınır alanıdır kapılar. İki farklı yer (iç, dış) arasında ikiyüzlü bir ayna gibidir; girerken dışarının, çıkarken içerinin imgelerini yansıtır. Hepimizi etkiler, her dokunuşumuzda ayrımlı bir ortama geçeriz. Bulunduğu yaşam alanını kendine özgü sosyal imgelerle tanımlayarak, özel bir alana dönüştürür. İç ve dış ortamları, kamusal ve özel alanları birbirinden ayıran arayüzlerdir kapılar. Ama birbirine de bağlar her iki alanı. Açılır, kapanır, girilir, çıkılır; dokunuruz, içinden geçeriz. Dışındakilerin ve içindekilerin en gizemli, saklı şeylerinin duyumsanma sınırlarında durur ve her biri kendi farkındalığını yaratır durduğu yerde. Bir kapının eşiği geçildiğinde, bir buluşma ya da karşılaşma ya hazırızdır. Hiç bilmediğimiz kadar çok çağrışımla doludur kapılar.

Ne çok acı, hüzün, mutsuzluk, sancı ve umutsuzluk gizlidir kimi kapıların ardında; kimileri de bitmez tükenmez sevinçlerle doludur kim bilir. Ne çok, ne çeşitli yaşamlar gizlidir kapıların ardında. Numaralarla kodlandığımız her bir kapı içerinin ve dışarının arasındaki sınırdır; düşü ve gerçeği birbirinden ayırıyor gibidir. Sosyalliği de mahremiyeti de belirler kapılar.

İnsanın belleğine, kendine ilişkin her hakkı saklı imgelerle, görüntülerle resim gibi kodlanan pitoresk bir kent Ordu. Güleryüzlü, aydınlık. Rıhtımına gülümseyerek, iç çekerek bakan pek çok bellek mekânı var. Duyarlı sanatçıları ve sanatseverleriyle ikonik bir kültür kenti.

Yolunuz Ordu’ya düşerse, Kumbaşı’ndan kente girerken upuzun bir duvar boyunca sanatçı Emin Öztürk’ün, şaşırtıcı, göz alıcı resimleri karşılıyor sizi. Ordu’nun en güzel görsel hikâyelerini kapılar üzerinden anlatıyor Öztürk. Çok kapılı bir duvar. Kentin tüm kapılarını bir duvara toplayıp, sokakların uğultusunu izole ederek, yüzlerine renklerle ışık kondurmuş. Çok tanıdık bir nesneyi ikonlaştırarak, yüzündeki resimlerle sorgulatıyor izleyicisine. Yeni anlamlarla yüklü bir bakışla buluşuyoruz kapılarla. Sanki kentin bütün kapılarının yaşam ışığını toplayıp, renklerin diliyle yansıtmış. Duvara tutturulmuş, açılmıyor kapılar; her birinin yüzeyinden bize gülümseyen resimler, sevinç dolu anların tutanağı sanki. Kent belleğinin motifleri gibi Öztürk’ün kapıları.
Güzel sanatlar eğitimini İstanbul’da almış, Ordulu bir sanatçı Emin Öztürk. Afiş ve illüstrasyon yarışmalarında ödüller kazanmış. İlk sergisini 1987’de İstanbul’da açmış. Doğup büyüdüğü bölgenin tarihine olan merakının etkisiyle, bölgenin geçmişteki etnik yapısını ağaç formlarıyla birleştirip bir soyağacına dönüştürmeye başlamış. Türkiye’nin pek çok şehrinde; Almanya (Köln), Belçika (Gent) ve Fransa’da (Paris) kişisel sergiler açmış. 2000 yılında Ordu’ya yerleşerek Ordu Plastik Sanatlar Derneği’ni kurmuş. Son dönem resimlerinde, hayvanlara, çevre sorunlarına göndermeler yapan sanatçı, bölgenin antik dönemdeki etkileyici kralı VI. Mithradates Eupatot için uzun soluklu bir biyografi serisi üzerinde çalışıyor. Ordu, en temel izleği Öztürk’ün. Ve kapılar projesi bugüne kadar yaptığı projeler içinde nicel olarak en çok yapıtla oluşturduğu bir etkinlik. Bu projenin oluşum sürecini; "Osmanlı bezeme sanatının klasik uygulamalarını, evrensel pentür ve mimari uygulama biçim olan Barok ve Rokoko ile birlikte, naif Anadolu kapı süslemeciliğiyle de harmanlayarak 220 kapıdan oluşan bir duvar resmi oluşturmak… Bu ana fikri temel almak, klasik ve moderni bir arada kullanarak tümünü sanatsal bir kaygıyla bir araya getirmek. Klasik uygulamaların prensiplerine sadık kalarak bazen çok keskin, bazen daha yumuşak geçişlerle bir ritm yakalamaya çalışmak” olarak değerlendiriyor Öztürk. Kadim zamanlardan bu yana kesintisiz devam eden geleneksel bezeme motiflerini çağdaş bir soyutlama anlayışıyla, yeni bir estetikle, özgün formlara dönüştürerek, yalın minimal bir sanat dili oluşturmuş kapılarla. Her biri kent kapılarının masalsı, düşsel karşılığı gibi. Her biri evsiz, üzerlerindeki resimlerin içinde gizli evlerin yüreği ve ruhu.

Pek çok Ordulu sanat insanı Emin Öztürk’ün kapı resimleri ve Ordu üzerine değerlendirmelerde bulunmuş:

“Her şehrin kendi kapıları vardır. Yeni, eski, renkli, köhne, dar, geniş. Her insanın da kendi kapıları vardır. Kapılar davet eder. Bir şehre vardığında insan hem şehrin kapılarından geçer, hem kendisinin. Ordu’ya varmak, bir kapının eşiğinde durmak gibidir. Yüzlerce yıldır bir kapı kapanır, bir kapı açılır Ordu’da. Kimi zaman sisli vadilerin, çam ormanlarının, derelerin ve çağlayanların büyüsüne aralanır kapılarımız… Kimi zaman yaylada serin bir taş eve. Biraz ilerlersiniz ve bir kapı daha çıkar karşınıza. Fındık bahçelerinin patikalarına bakarsınız. Dalga sörfü yapılan coşkun denize, mavi bayraklı plajlara… Denizin yanında kayak yapılan dağ tesisine… Boztepe’den yamaç paraşütüyle süzülme hayaline açılır Ordu’nun kapıları. Doğanın mucizelerine, kültüre, sanata, efsanelere açılır kapılar…”

İbrahim Dizman/ Yazar

“Ordulu değilim. 3 ay önce Ordu’ya yerleşmeye karar verdim. Bu şehirde ilham var. Mesela bu kapılar: Bu yolculuğa çıkarken hangi kapıyı kapattın? Ya da hangisini açtın? Hangi kapıdan geçmeyi, o kapının ardında ne görmeyi hayal ettin? Uçsuz bucaksız bir deniz, şırıldayan neşeli bir dere, kuşların şarkı söylediği bir orman ya da bulutların üstünden göğe açılan bir seyir. Geçmişe, taş duvarlara, daha önce geçtiğin sokaklara, şimdiye, tam da bu ana, geleceğe, değişime ve yeniliğe... Saçını okşayan rüzgâra, sırtını sıvazlayan güneşe, ruhunu yıkayan yağmura... Burada her biri ve daha fazla için birer kapı var. Kapattığın kapıyı unut, açtığın kapıyı, aralık bıraktığın kapıları unut. Burada yepyeni kapılar bekliyor seni. Kapıların ardını keşfetmen için; Ordu seni bekliyor.”

Pınar Görcelioğlu/ Editör, Fahri Ordulu

“Ordu’nun farklı yerlerini temsil eden kapılar Boztepe’nin eteklerinde toplanmış, Karadeniz’in ufkuna bakıyor. Her biri farklı bir hikâyeyi anlatan 220 kapı, bezemeleri, renkleri ve desenleri ile biricik. Her bir kapı kendi hikâyesini bağrında saklıyor.”

Ahmet Tercan/ Mimar

“220 ayrı kapıdan oluşan çalışmada Sanatçı Emin Öztürk, İnsanın ilk evini inşa ettiği yıldan bugüne hayatında yoğunlukla kullandığı işlevsel kapıları bağlamından kopararak, Ordu şehrinin girişinde melodik bir kurguya dönüştürür. Şehre giren herkesi selamlayan bu kapılar; yerleştiriliş ve sergileniş biçimi itibari ile Anadolu'da geleneksel yapılarda ve eski Osmanlı tarihinde yer alan bezemelerden oluşurken bir diğer taraftan Barok ve Rokoko tarzının harmanlandığı bir kurgu olarak karşımızda durur. Farklı zaman dilimlerine ve kültürlere ait üslupların bir aradalığı sayesinde, hayatta çok derin anlamlar barındıran kapılara sanatçı ikinci bir katman ekleyerek, farklı zaman dilimleri ve kültürler arasında zamansal bir kırılma yaratarak izleyiciyi yolculuk yapmaya davet eder. Bu yolculuk Ordu şehrine gelen kişilerin şehir içinde karılaşacakları renkli kültür, nitelik ve farklılığın, sembolü olarak bir gök kuşağı gibi karşımızda durmaktadır.”

Alper Aydın/ Sanatçı

“Ordu’nun Kapıları, Muralleri, Vosvosları gibi dikkat çekici görselleri olan açık hava çalışmaları Ordu’nun farklı bir kent kimliğine bürünmesine yol açtı. Bu tür nitelikli çalışmalarla şehrin duvarları donatılırsa dünyadaki örnekleri gibi bir açık hava müze şehri olabiliriz. Bu da turizmde büyük bir avantaj sağlar.”

Uğurcan Ataoğlu/ Reklamcı, Tasarımcı, Eğitmen

Her bir sanatçı ortak olmuş Öztürk’ün yaratıcı sevincine. Sanatın anlamlandırıcı etkisiyle metaforlara dönüşmüş büyülü kapıları çok yakışmış Ordu’ya.