Kent Konseyleri: Marmara Denizi, seni yaşatacağız

Kadıköy İskelesi’nde 4 Temmuz Pazar günü öğle saatlerinde toplanan Kent Konseyleri üyeleri, Marmara Denizi‘nin kasım ayından bu yana yoğun müsilajın (deniz salyası) etkisi altında olduğuna değinerek; “Bilim insanları bunun bir oksijen bunalımı ve denizin ölmeden önceki son evresi olduğu konusunda hemfikir. Yetkilileri acilen önlem almaya davet ediyoruz” mesajı verdi.

Kadıköy-Beşiktaş İskelesi önünde toplanan İstanbul Kent Konseyi, Adalar Kent Konseyi, Ataşehir Kent Konseyi, Avcılar Kent Konseyi, Beşiktaş Kent Konseyi, Beylikdüzü Kent Konseyi, Esenyurt Kent Konseyi, Kartal Kent Konseyi, Maltepe Kent Konseyi, Sarıyer Kent Konseyi ve Şişli Kent Konseyi üyeleri adına basın açıklaması yapan Avcılar Kent Konseyi Başkanı Turgay Halisçelik, şunları ifade etti:

“Bugün sistemin ve insanın doğayı talan ettiği; yanlış kentleşmeden çarpık sanayileşmeye, kontrolsüz derin deşarj atıklarından bilinçsiz tüketime, siyasal rantlardan ekonomik dengesizliklere, sadece bugünkü kuşakların değil, gelecek kuşakların haklarının da tehdit altında olduğu, kamusal alanların yağma edildiği bir düzenle karşı karşıyayız.

SULAR KİRLENİYOR, CANLILIK AZALIYOR…

Denizler, dünya yüzeyinin neredeyse yüzde 70’ini oluşturan sonsuz yaşam kaynağımız. Gelin görün ki onun muazzam değerini sonu yokmuşçasına tüketiyor, sömürüyoruz. Sular kirleniyor, sularda oksijenler bitiyor; canlılık, çeşitlilik azalıyor. Sular ısınıyor, dünya ısınıyor. Koca koca gemiler, beton bloklar, endüstriyel ve evsel atıklar, kimyasallar, tarım ilaçları, deterjanlar, bütün bunlar çevreyi kirletiyor.

ORMANLARIN, SUYUN TÜKENİŞİNE TANIK OLUYORUZ…

Geçtiğimiz günlerde yapılan bir uluslararası araştırmada Türkiye, açık ara denizleri en fazla kirleten ülke seçildi. Bu vahim bir tablo. Öte yandan, ülkemizin her tarafında siyasi tercihlerle birlikte doğal alanların yapılaşmaya açılması, doğayı tüketen çevre karşıtı enerji yatırımları, kamusal alanların kar amaçlı kullanımı ile tarım alanlarının, ormanların, suyun tükenişine tanık oluyoruz. Kaz Dağları, Kuzey Ormanları, Alakır Vadisi, Kanal İstanbul, İkizdere ve daha pek çok yerde yürütülen ekolojik yıkım projeleri, gelecek kuşakların yaşam alanından, havasından, suyundan çalıyor. Tüketimi sürekli destekleyen, yönlendiren anlayış, doğanın milyonlarca yıldır süregelen olağan akışını kesiyor, yok oluşunu hızlandırıyor.

Marmara Denizi, kasım ayından bu yana yoğun müsilajın etkisi altında. Bilim insanları bunun bir oksijen bunalımı ve denizin ölmeden önceki son evresi olduğu konusunda hem fikir. Endüstriyel ve evsel atıkların, küresel ısınmayla birlikte denizdeki yoğun fosfor girişinin bu algleri ve bakterileri oluşturduğu ortada. Bu kirlilik, 3-5 ayın birikimi ile oluşan bir kirlilik değil. Marmara, artık bu kirliliği kaldıramıyor. Doğa, ‘Artık yeter!’ diyor. Sanayi kuruluşları atıklarını doğrudan denize dökmeye devam ettikçe, deniz yüzeyinde bugün gördüğümüz bu kirliliğin sonlanması mümkün değil.

DENETİM YOK!

Birçok sanayi kuruluşu, arıtma tesisine sahip değil ya da çalıştırmıyor. Denetim yok. İktidarın yanlış ve sorumsuz politikaları ile giderek bozulan bu tablo, canlı organizmaların geri dönüşsüz bir şekilde yok olmasına yol açıyor. Yok olan sadece Marmara Denizi değil, yok olan bütün bir ekosistem ve dünyadır. Bu yok oluş yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir krizi de tetikleyecektir.

BİLİMİN IŞIĞINDA ORTAK AKILLA BU SORUN ÇÖZÜLSÜN…

Dört tarafı denizlerle çevrili bir ülke, kendi sonsuz yaşam kaynağını böyle yok etmemeli. Biz, İstanbul ilçelerindeki Kent Konseyleri olarak Marmara’nın yok oluşunu durdurmak adına, Marmara Denizi’ni kirleten tüm sanayi kuruluşlarının gerekli filtrelemeyi yapana kadar kapatılmasını, Ergene Nehri’nin deniz deşarjının acilen durdurulmasını talep ediyoruz. Sorunun gerçek muhataplarının ve sorumlularının gerekeni bir an evvel yaparak, bilimin ışığında ortak akılla bu sorunun çözülmesini talep ediyoruz.

Bizler, İstanbul ilçelerindeki Kent Konseyleri olarak, ülkemizdeki sivil toplum ve bütün paydaşlar adına üzerimize düşen her türlü sorumluluğu, müşterek çabayı, kamuoyunu uyarma görevini, fikri ve eylemsel takibi yapmaya hazırız. Tüm yetkililere ve sorumlulara çağrımızdır. Gelin, İstanbul’umuzu, Marmara Denizi’mizi ve ülkemizi tahrip edecek projeleri bırakıp, ülkemizi hak ettiği güzel yarınlara taşıyalım. Marmara Denizi’mizi yaşatalım!”