14 Haziran’da çıkan yangınla mesken olarak tarihe karışan Grenfell gökdeleni İngiltere siyasetini uzun süre etkilemeye devam edecek ve bu yangın özellikle de son seçim gazisi Theresa May’in başını götürecek gibi görünüyor. En az 79 kişinin öldüğü yangında bina tamamen kullanılamaz hale geldi. Yangının bir buzdolabındaki elektrik hatasından kaynaklandığı ve binanın dış kaplamasının yanmaya elverişli olmasından dolayı da hızlıca yayılıp tüm binayı sardığı hikâyenin şimdilik bildiğimiz kısmı. Ancak mesele bundan daha derin.


Grenfell yangını kentsel dönüşüm tartışmalarını alevlendirdi. Burada bir not düşmek gerek. Grenfell gökdeleni 1970’te başlayan bir kentsel dönüşüm projesinin ürünüydü. Gecekondu temizleme operasyonu olarak adlandırabileceğimiz bir politika çerçevesinde yoksulların ve ‘suç’un yoğunlaştığı bölgelerde yeniden yapılanma. İşçi Partisi’nin sosyal konut projeleriyle desteklediği bu dönüşüm ülke için muazzam olumlu bir etki yaptı. Başka koşullarda hayatta kalması bile mucize olabilecek insanlar, aileler sosyal konutlar sayesinde direnebildiler. Bunun belki de en bariz göstergesi; bugün İngiltere entelektüel hayatında sosyal konutlarda büyümüş geniş bir kuşağın varlığı.

Ancak Grenfell gökdeleni tamamlandığı 1974’ten bu yana etrafındaki mahallenin süper zenginlerle dolması ve sosyal konut stoklarının erimesi ile bir başka dönüşüme de şahit oldu. Şimdi muhtemelen bu yangın sadece Grenfell ve civarında değil Londra genelinde çok sayıda sosyal konut ağırlıklı gökdelenin “dönüştürülmesine” neden olacak. Bu yangın kentsel dönüşüm rantiyecilerinin eline çok sağlam bir argüman verdi: sizin güvenliğiniz için!

Ülke genelinde en az 37 gökdelenin Grenfell gibi yangına dayanıksız ve dolayısıyla yaşamak için uygun güvenliğe sahip olmadığı açıklandı. Bazı belediyeler bu güvenliksiz binalarda oturanları boşaltmaya başladı bile.

Bunu Thatcher döneminde başlatılan sosyal konutların satışı politikasının uzun vadeli sonucu ve aynı siyasi anlayışın son halkası olarak görmek mümkün. Yerel yönetimler ellerinde ihtiyacın çok altında kalan konut stoklarına sahipler ve bu İngiltere’nin konut krizini körüklüyor. 1979’dan bu yana uygulanan özel sektör odaklı sosyal konut politikaların hiçbiri bu soruna yanıt oluşturabilmiş değil. Tek bildiğimiz evsizlerin arttığı, sosyal konut sırasında bekleyenlerin arttığı ve sosyal konut stokunun azaldığı bir ortamda özellikle Londra’da konut fiyatlarının yağmur çamur, kar kış, kriz, terör, savaş demeden artmaya devam ettiği. On binlerce konutun sırf yatırım amaçlı satın alındığı ve boş durduğu da işin öteki yüzü.

Bu ortamda Grenfell yangınının hemen akabinde Londra’da Camden belediyesi, sınırları içindeki en pahalı semtlerden birinde sosyal konut gökdelenlerini boşalttı. 600’den fazla aile gece yarısı ‘Burası güvenli değil’ denilerek evlerinden çıkarıldı. Tamamen şüpheci olmamak gerek ama insan işkilleniyor. Grenfell gökdeleninde pek çok daire belediyelerin elinden çıkıp özel mülkiyete geçmişti. 2 odalı bir dairenin aylık kirasının 2000 Sterlin’in üzerinde olduğu bir semtte yoksullara, işsizlere ve engellilere bedava konut sunmak kapitalizmin ruhuna aykırı. Bu özel mülke geçmiş sosyal konut fiyatı. Kensington’da yeni yapılmış ‘lüks’ apartman bloklarında daire fiyatları bir buçuk milyon Sterlinden başladığını düşünürsek, Grenfell sonrası sosyal temizliğin piyasa değerini daha iyi tahmin edebiliriz.

Şimdilik yangın kurbanları ve evlerini kaybedenler için ufak tefek çözümler mümkün oldu. Ancak daha geniş kesimler için radikal bir siyasi dönüşüm gerekli. Bu yönde sinyaller de var. Yangının ertesi günü her tür medyada dolaşan fotoğraflarda İşçi Partisi lideri yangında yakınlarını kaybedenlerle sarmaş dolaş, onları teskin eder görünüyorken.

Muhafazakar başbakan Theresa May’in itfaiyecilerle konuştuğu ve hafif tiksinti hissettiren duruşu İngiltere siyasetinin yönünün en azından bir süreliğine ne olduğunu da gösterdi. Umarız bu yönde daha fazla gelişme olur.
İyi haftalar ve bol şanslar.