Kentin Soluğu’nda bu hafta Gaziosmanpaşa’da rant odaklı kentsel dönüşümün yarattığı sorunlara mercek tuttuk. Bozkurt, “Burada yaşanılmış hayatlar var, bir mazi var. Birçok insan bu süreçte hayatını kaybetti. Ey idareciler, nasıl rahat ediyorsunuz?” diye soruyor.

Kentsel dönüşümün sürdüğü Gaziosmanpaşa toz toprak altında: Biz nefes bile alamazken nasıl rahat uyuyorsunuz?

Uğur Şahin

Boşaltılan binalar, yer yer yıkılan evlerin toplanmayan hafriyatı… Toz ile duman yüzünden bu sıcağa rağmen açılamayan kapılar ve pencereler… Nereden mi söz ediyorum? Kentsel dönüşüm adı altında yurttaşların barınma hakkının elinden alındığı Gaziosmanpaşa’dan... Burada 2013 yılında birçok mahallenin ‘riskli alan’ ilan edilmesiyle başlayan ‘dönüşüm’ süreci, insanların yaşamlarını allak bullak etti. Riskli alan ilan edilen yerlerin çoğunluğunu 2013 Mayıs’ında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın açılışını yaptığı VIALAND isimli alışveriş ve eğlence merkezinin çevresi oluşturuyor. Yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı ilçede uzunca vakittir ‘güzide’ bir manzara var: Harabe binalar!

Gaziosmanpaşa, megakentte dönüşüm çalışmalarının yürütüldüğü en büyük alana sahip ilçe konumunda. Ancak bu süreç, ciddi mağduriyetler doğurdu. Misal Yıldıztabya Mahallesi’nde deprem bahanesiyle başlayan kentsel dönüşümün üzerinden yıllar geçti, yurttaşlara 3,5 yılda anahtar teslim edileceği sözü verildi ancak onlar hâlâ evlerinin yapılmasını bekliyor. Projede bir kazma dahi vurulmadığı gibi yedi aydır da kiraları yatırılmıyor. Peki ya diğer mahalleler?

Gaziosmanpaşa’daki kentsel dönüşüm şu an ne durumda? Kentin Soluğu’nda bu hafta Gaziosmanpaşa’da rant odaklı projelerin yarattığı sorunlara mercek tuttuk.


ROMAN OLDUĞUMUZDAN ÖTEKİLEŞTİRİLDİK

Sarıgöl, ‘acele kamulaştırma’ ve ‘riskli alan’ kararlarından nasibini alan bir mahalle. Çoğunlukla Romanların yaşadığı gecekondu semtinde ‘mezarlık manzaralar’ lüks konutlar inşa edildi. Halk arasında ‘Şen Mahalle’ olarak bilinen Sarıgöl’ün sakinleri, yaşananlara karşı Sarıgöl Mahallesi Koruma Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurmuş. İlk olarak derneği ziyaret ediyor ve burada bölge sakinleriyle laflıyorum. Sözü, mahalle sakinlerinden Şadi Çatı alıyor. Çatı, bölgedeki mücadelenin başını çeken isimlerden biri. Çatı’ya göre bölge oldukça fakir… “İtilen ve ötekileştirilen insanlarımız var, Roman olduğumuz için daha çok ötekileştirildik” diyor Çatı. Hemen devamında da şu ifadeleri kullanıyor: “Kentsel dönüşümü ilan etmelerinin ardından bayağı dava kazandık. Fakat bu kararlara saygı gösterilmiyor. Bizim istediğimiz sosyal konutlardı ya da bunların tamir, oranım güçlendirme ile yerlerinde kalmasıydı.”

HUKUK DEĞİL, BELEDİYE YIKIYOR

Şadi Çatı, kentsel dönüşüm sonucu yerle bir edilen Sulukule’de de mücadele vermiş. Çatı, Sulukule örneğini hatırlatarak sürdürüyor sözlerini: “Bu insanların buraya 300 bin TL verip ev alacak durumları yok. İnsanlar bu durumdayken bunu yapmak Sulukule’yi dağıtmak gibidir. Kağıthane’deki Yahya Kemal’i dağıtmak gibidir. Küçükbakkal’dakileri dağıtmak gibidir. Bu insanları dağıtıyorsan o zaman senin devletliğin nerede kaldı? Hani fakir fukara, tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenmeyecekti? Bizi hukuk yıkmıyor, belediye yıkıyor.” Çatı, sözlerini şöyle noktalıyor: “’Kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olacağız, bunun için geldik’ dediler. Ama maalesef olamadılar, evlerimizi ellerimizden zorla alıyorlar.”

kentsel-donusumun-surdugu-gaziosmanpasa-toz-toprak-altinda-biz-nefes-bile-alamazken-nasil-rahat-uyuyorsunuz-752968-1.
Şadi Çatı


HEPİMİZ HASTAYIZ BURADA

“Evlerini satamayan insanlar oldu ve bu insanlar öldüler. Hepimiz hastayız burada. Asayiş sorunları da akıl almaz boyutta.” Bu sözler Pazariçi Mahallesi’nden Hüseyin Zafer Mertel’e ait. Mertel’e göre plan yapımında bölge insanından görüş dahi alınmıyor. Mertel, sözlerinin devamında ‘Gaziosmanpaşa Mahalleler Birliği’nin’ kuruluş sürecini aktarıyor ve şöyle devam ediyor: “Kentsel dönüşüm çoğunluğu Romanlar’dan oluşan Sarıgöl’de, ‘kent konutları’ adıyla başlatılan ve hâlâ tamamlanamayan projeyle baş gösterdi. Buradaki insanların yerleri, birtakım vaatlerle ve ekonomik yardımlarla ellerinden alındı. Bir süre sonra bu insanlar kendilerinin kandırıldığını ve buradan ev alamayacaklarını anladı ama tabii birtakım evraklar imzalatılmıştı. Sonra diğer mahallelerde baş gösterdi.”

Mertel, açılan davalar hakkında da bilgi veriyor: “Burada sürecin başlangıcı 2012 yılındaki Bakanlar Kurulu’nun kararıydı. Kararla GOP’un yarısı riskli alan ilan edildi. 2013 yılının ocak ayında da Resmî Gazete’de yayımlandı bu kararlar. 2012’de 6306 Sayılı Kanun’un mağduriyet yaşatacağını, bunun halkın yararına değil, müttehittin yararına olduğunu biliyorduk. Daha sonra riskli alan kararlarına 5 mahalle derneği dava açtık, Sarıgöl davası devam ederken bilirkişinin bölgeyi gezeceği gün Sarıgöl 2’nci defa riskli alan ilan edildi. İlk riskli alan kararına karşı açtığımız davayı kazandık, ikincisini ise kaybettik. Dosyamız şu anda AYM’de, ‘ihlal’ kararı bekliyoruz. Riskli alanlarda planlar yapılıyor, davalarımız ise sürüyor.”

BÖYLE Mİ KENTLİ OLUNUYOR?

Daha sonra sözü Elif Kuruçay alıyor. Kuruçay, “Benim güzelim yeşillik yerimi elimden alıp beni betona sıkıştırıyorlar, bu adalet mi? Binada oturmakla mı kentli olunuyor?” diye soruyor.

Kuruçay, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yakın zaman önce Gaziosmanpaşa’yı ziyaret ettiğini hatırlatıyor: “Bursa’daki seli gördünüz, Bakan oraya gitti. Oradan önce de burayı incelemeye geldi. Orada, ‘Dere yatağına ev yapmak tehlikelidir’ diyor oysa burada yapılan inşaat tam derenin ortasında! Buradakini görmüyor.”

kentsel-donusumun-surdugu-gaziosmanpasa-toz-toprak-altinda-biz-nefes-bile-alamazken-nasil-rahat-uyuyorsunuz-752972-1.
Halk arasında ‘Şen Mahalle’ olarak bilinen Sarıgöl, uzun zamandır şen değil. Mahalle sakini Çatı, şöyle diyor: “İnsanlar bu durumdayken bunu yapmak Sulukule’yi dağıtmak gibidir. Kağıthane’deki Yahya Kemal’i dağıtmak gibidir. Küçükbakkal’dakileri dağıtmak gibidir. Bu insanları dağıtıyorsan senin devletliğin nerede?”


NEFES BİLE ALAMIYORUZ

Bir süre sonra Sarıgöl ve civarını adımlıyorum. Harabe binaların ve öylece bırakılmış hafriyatlar arasında çocuklar uçurtma uçurduğunu görüyorum. Ardından da mahalle sakinlerinden Cemile Bozkurt’a bölgede yaşananları soruyorum, yanıtlıyor: “Davalar sürerken planlar yapıldı; biz bu süreçte tabiri caize dava manyağı olduk. Savaş varmış gibi acele kamulaştırma yapıldı. Belediye bir süre sonra dava açanlara, ���evine risk raporu al yoksa ben alırım’ tarzında yazı gönderdi. Biz de bunun üzerine üniversiteye müracaat ettik ve risk rapor aldık. Raporda evlerimiz çürük çıkmadı. ‘Çok az bir onarımla oturulabilir’ diye görüş geldi. Süreç başladığından bu yana yıkımlar yıkım yönetmeliğine uygun yapılmadı. 7 seneden beri yazılar yazmamıza rağmen molozlar öylece duruyor ve bunlar asbestli olduğundan büyük tehlike oluşturuyor. Solunum yolları hastasıyım ve tehlike oluşturuyor. Sağımda ve solumdaki yıkıntılar nefes almamı engelliyor. Benim gibi birçok insanın da.”

Bozkurt’un evinin yakınlarındaki şantiyede hummalı bir çalışma var. Beton mikserleri beton döküyor, işçiler ter döküyor, kamyonlar geçiyor, mahalle ise toz toprak altında kalıyor. Binaların hemen bitişiğinde yığılmış taşları görüyorum. Mahallenin aktardığına göre buraya molozlar getiriliyor ve evlerinin diplerinde taş kırma çalışması yapılıyor. Gerisini Bozkurt’tan dinleyelim: “İnşaatın çalıştığı yerden kayalar çıkıyor. Oradaki büyük kayaları alıp evlerimizin dibindeki yere dağ oluşturacak şekilde yığdılar ve kayaları kırmaya başladılar. Gürültü kirliği keza, bir de mahallede öyle bir toz var ki adeta ‘Sizi öldürmek istiyoruz’ diyorlar.”

kentsel-donusumun-surdugu-gaziosmanpasa-toz-toprak-altinda-biz-nefes-bile-alamazken-nasil-rahat-uyuyorsunuz-752970-1.
Cemile Bozkurt, Müşerref Sevgen


Cemile Bozkurt, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Sürekli parmak sallıyorlar bize, ‘Evinizi yıkarız’ diyorlar. Bu ne insanlığa ne de vicdana sığar, her şey para değil. Her şey insanları ezmek değil. Biraz insanlara dönüp bakın! Burada yaşanılmış hayatlar var, bir mazi var. Birçok insan bu süreçte hayatını kaybetti. Ey idareciler, nasıl rahat ediyorsunuz? Burayı mahalle yapan, burada hayatı kuran biziz. İnsan odaklı olsun, rant odaklı değil.”

Sonrasında Gülhatun Şen ile görüşüyorum. İlgisizlikten şikâyetçi olan Şen’e göre, burası terk edilmiş bir yer. “Tozun toprağın içinde oturuyoruz” diyor ve ekliyor: “Terk edilmiş bir yerde yaşıyoruz. Cam bile açamıyoruz yaz mesela her yerimiz kapalı. 35 senedir buradayım ama çamaşır bile asamıyorum. Kaldık böylece, çok mağduruz. Hiç kimse gelmiyor, mahalle muhtarı bile gelmiyor! Belediye başkanı bir bakıp gelir, kentsel dönüşümde anlaşmadık diye kimse gelmiyor.”

Son olarak 1963’ten beri Gaziosmanpaşa’da yaşayan Mustafa Kemal Aslan’la sohbet ediyorum. O da tozdan şikâyetçi: “Rüzgarla gelen tozdan bile camımızı açamıyoruz. Hep asbest… Gecekondu vardı yıktılar, burada mucur yapıyorlar. Yetmedi bir de hafriyatı çıkartıyorlar, burada kuruyorlar. Çamaşır asıyorum, baktım yıkadığımdan daha kirli hale geldi.”

***

Biz fakir insanlarız apartmanda oturamayız

kentsel-donusumun-surdugu-gaziosmanpasa-toz-toprak-altinda-biz-nefes-bile-alamazken-nasil-rahat-uyuyorsunuz-752969-1.
Okan Ailesi'nin çocukları​

Bir süre sokaklarda turladıktan sonra Okan Ailesi’ni ziyaret ediyorum. Küçücük bir evde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Evin arkası plastik dolu çünkü geçimini hurdadan sağlıyorlar. İlk sözü Necip Okan alıyor. Belediyeye öfkeli olduğu çok açık. Okan’a göre ‘dönüşüm’ sürecinde belediye onları kandırmak istiyor. Şu ifadeleri kullanıyor, Necip Okan: “Evimizin gerçek değerini vermiyorlar. 4 kardeş evliyiz, 4’ümüz de burada yaşıyoruz. 2 katlı ev, 4 kardeş birer odada kalıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Kimse kandırılmayacak’ diyordu, maalesef öyle olmuyor. Bizi kandırmaya çalışıyorlar. Biz fakir insanlarız. Verdikleri parayla çadırda bile yaşayamayız. Bu evi yeşil alan olarak gösteriyorlar. Çöplerden hurda topluyoruz. Geçimimizi öyle sağlıyoruz. 10 torun var, mağdur durumda bir insanım, fakirim. Apartmana yerleşsem sürdüremeyiz, işimiz köye gitmek olur. Devlet hakkımızı versin, köyümüze gidelim.”

EVSİZ KALMAMIZI İSTİYORLAR

Necip Okan’ın kardeşi Aydın Okan da dertli… Peki, onların isteği ne? Soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Mağdur kaldık, 2 katlı evimiz var, bir daire veriyorlar. Resmen dışarıda bırakmak istiyorlar. Bizimle ilgilenmeleri gerek. En son gittiğimizde bize 125 bin TL verdiler, 2 katlı daireye… Bir tane daire 300 bin TL. Biz dışarıda kalırız. 4 kardeşe 30 bin TL çoluk çocuk dışarıda kalacağız. Şu an karşı taraf yaşadığı için evi boşaltmamızı isteyecekler muhtemelen. Daire 2 katlı, elektrik suyumuzu ödüyoruz.”

Aydın ile Necip’in babası Hüseyin Okan ise eliyle evini göstererek, “Yaşım 75, bu GOP’ta neler gördüm neler” diyor ve ekliyor: “Bir daire, en aşağı 300 bin lira. Ucuza kapatmaya çalışıyorlar, ne diyelim, buyursun yıksınlar!”

***

Devlet vatandaşa tuzak kurar mı?

Gaziosmanpaşa’daki kentsel dönüşümde ‘yeni’ binaların da yıkılması isteniyor. O evlerden birisi de kanser hastası Celal Yüksel’e ait. Yedi yıl önce bankadan kredi çekerek evini alan Yüksel, “Devlet vatandaşına tuzak kurar mı?” diye soruyor. Hemen de cevabını veriyor: “Bize bayağı kurdu. Burada 17 tane yeni bina var, vatandaşlar bilmeyerek aldılar, içine girdikten sonra da ‘Çıkın yıkılacak’ denildi. Benim düşünceme göre bu bir suikast. Tam yedi sene önce evimi aldım; ruhsatlı, iskanlı, depreme dayanıklı…”

Yüksel, “Bak ben kanserim” ifadesini kullanıp sözlerini noktalıyor: “Bu nasıl yönetim? Bu evi düşüne düşüne ne zaman çık derler, nasıl çıkarız, hakkımızı alabilir miyiz derken midemi aldılar. Ne yapacağız biz, her taraftan tehdit ediliyoruz.”

***

Belediye Başkanı'na göre biz ‘teröristiz!’

♦ Satılmış Çay: “Binayı deprem yönetmeliğine göre yaptırdık. Tam yerleştik, oturduk, bir ay geçti ‘Yıkılacak’ denildi, ‘Riskli alan’ denildi. 20 TL aidatı bile veremiyorsun, o aidatları nasıl vereceğiz? Gecekonduda yetiştim, büyüdüm. Bu saatten sonra da evimi vermem, kusura bakmayın! Ne zorluklarla aldım ben bu evi. Toz, duman, pislik cabası…”

♦ Nezaket Laz: “Çevrenin temizlenmesini ve hakkımızı istiyoruz. Hakkımız neyse onu versinler, bu pisliği de temizlesinler. Cam açamıyoruz, kapı açamıyoruz. Pisliğin içinde yaşıyoruz. Biz bıktık pislikten, tozdan topraktan…”

♦ Ali Baran: “60 yıldır burada oturuyorum. Belediyenin sayfasında ‘sırtını terör gruplarına dayayan dernek görünümlü kişiler’ deniyor. Bizleri kast ediyor, yani hak arayanları… Belediye Başkanı'na göre biz teröristiz! 2015 senesinden beri belediyenin sayfasında duruyor, çıkartmadılar hâlâ. Burada 2 bin 500 haneye fakir fukaraya veresiye kömür dağıtan bir esnaftım, iflas ettim. Sonuna kadar burada kalacağız, mücadeleye devam edeceğiz, bir yere gitmeyeceğiz.”

♦ Saliha Bozkurt: “Mahvettiler bizi, kaldık burada. Sıkıntı çok… Toz toprak ne ararsan… Kentsel dönüşümde hakkımızı vermiyorlar. Eski komşuluklar, her şey çok güzeldi ama bozuldu. Şimdi ne gelen var ne giden… Üstelik güvenlik sorunumuz da var. Bırakıp gidemiyoruz da burayı.”

♦ Müşerref Sevgen: “8 senedir uğraşıyoruz. Tapu müdürü eşime, 'Sakın yerinizi vermeyin' diyordu. Eve geldi ve kalp krizi geçirip öldü. Biz burayı devletten satın aldık. Babam 10 yıllık emeğini gömdü, sırf toprağa, evi biz kendimiz yaptık. Karşıdaki evleri 15 katlı yaptılar, ben öyle evde oturamam. Kedim var, köpeğim var. Apartmanda yapamam.”


Video: Gamze Türkkaynağı

Fotoğraflar: Uğur Şahin