Hayır canım, "öyle güzel yazı ki kesip saklamalısınız" diye bu

Hayır canım, "öyle güzel yazı ki kesip saklamalısınız" diye bu şekilde başlık atmadım. Bir gün Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ya da bakanlık bürokratlarının birinden öğretmenler için "ne güzel şeyler" yaptıklarını sizin de bulunduğunuz bir ortamda anlatırsa, kadrolaşmayla ilgili olanları rahat rahat anlatın diye...

Başka türlü akılda kalması mümkün değil. Kadrolaşma "operasyonlarının" çetelesini çıkarmak için arşivlere dalınca, yalnızca bunları alt alta yazmanın bile epey emek gerektirdiğini fark ettik. Bir bakanlık, çalışanlarını bu kadar "rahatsız" eder mi? Bu kadarı görülmüş şey mi? Bu nokta, sözün bittiği nokta artık. Üzerine söz söylemek, bilginin devrimciliğine yakışmaz. Yazıyı okuyup bitirince, "vay be, bu kadar da olmaz" derseniz, makaslarınızı hazırlayın. Bir gün bunların hesabını sorarken, lazım olacak...

 

AKP iktidara geldiği ilk günlerde Milli Eğitim Bakanı 28 Kasım 2002 tarih ve 115100 sayılı genelgeyle vekaleten çalışan 1041 eğitim yöneticisinin görevlerine son verdi. Eğitim Sen'in başvurusu üzerine Danıştay 5. Dairesi bu genelge hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.

 

1 Ocak 2003 tarih ve 24490 Sayılı "Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama, Değerlendirme, Görevde Yükselme ve Yer Değiştirme Yönetmeliği"ne geçici bir madde eklenerek bakanlık üst düzey yöneticilerinin atanmasında, eski yönetmelikte belirlenen koşulların 2003 yılı sonuna kadar aranmaması sağlandı.

 

MEB Yönetici Atama, Değerlendirme, Görevde Yükselme Yönetmeliği 30 Nisan 1999 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmesine karşın Hüseyin Çelik, 11 Haziran 2003 tarihinde 25135 Sayılı Resmi Gazete'de yayımladığı yönetmeliğin 30. maddesiyle yönetmeliği yürürlükten kaldırdı. Gördüğünüz gibi Hüseyin Çelik, Bakanlar Kurulu'nun yaptıklarını ortadan kaldıracak güce sahip! O halde Bakanlar Kurulu'na ne gerek var derseniz, o kadarını ben bilemem.

Daha sonra işin farkına varan hükümet, Temmuz 2003'te , eski yönetmeliği kaldırdı ve bakanlığın yeni hazırladığı yönetmeliği 11 Haziran 2003 tarihinden geçerli olmak üzere kabul etti. Bu arada yedi daire başkanı atandı.

 

Talim Terbiye Kurulu'nun 13 üyesinden 12'si ile kurum bünyesinde çalışan

Eğitim Sen üyesi 167 eğitim uzmanı, asılsız suçlamalarla kurumdan sürüldü. Dava açanların hepsi mahkeme kararlarıyla geri döndü. ÖSYM'nin yaptıklarının dışında tüm devlet kurumlarındaki sınavları hazırlayan Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünde TTK'da olduğu gibi toplu sürgünler yapıldı.

 

11 Ocak 2004 tarihinde MEB Eğitim Kurumlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği tümden değiştirildi. Yönetici atamada mülakat yöntemi getirildi. Oysa 2000 yılında ilk ve Ortaöğretim için yöneticilik sınavı yapılmış, kazanan yaklaşık 5000 kişiden çok az kişi yöneticiliğe atanmıştı.

Sürgün ve kadrolaşma için çeşitli yöntemler bulundu. Örneğin başka bakanlıklardan karşılıklı bakan olurlarıyla aktarılan kişiler, geçici görevle kilit noktalarda görevlendirildi. Böylece üçlü kararname hazırlanmayarak görevlendirmeler Cumhurbaşkanı'nın onayından kaçırıldı.

 

Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden; 678'i din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğine, 38'i imam hatip lisesi meslek dersleri öğretmenliğine ve 19'u Arapça öğretmenliğine olmak üzere toplam 735 kişi kurumlar arası atama yoluyla öğretmen olarak atandı.

 

Bakanlıkta adeta kadrolaşma depremi yaşandı. Binlerce kişi sürgüne gönderildi. Öğretmenler Hüseyin Çelik ile ilgili düşüncelerini, bakanın katıldığı 24 Kasım kutlamasında gösterdiler. Bu kadar kişinin ekmeğiyle oynarsanız, sonuçlarına da katlanırsınız. Yine de bu kadarını kimse başaramazdı. Çelik'i tebrik ediyoruz. Kadrolaşmanın kendisini de yerse en alta onun adını da yazıp bu yazıyı tekrar ederiz. Belki o zaman sürülen öğretmenlerin, eğitim yöneticilerinin neler hissettiğini bir parça anlar.