Keşmir’de ölümcül şiddet

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad
Dış Politika Uzmanı

Bir kez daha: Keşmir… Fotoğraflar tanıdık… Hindistan askerleri sokakları kapatıp kalabalığa ateş ediyor. Genç adamlar, bazılarının yüzleri kapalı, ellerindeki taşları atıp dar yollara doğru koştular. Bu sahneler özgürlük hareketinin oluştuğu 1980’lerden olabilir. O gün bu gündür Hindistan silahlı kuvvetleri ve Keşmir Vadisi halkı arasındaki çatışmalar sürüyor. Şiddet her gün kapıda. Jamnu ve Keşmir’de yarım milyon asker var. Her sekiz Keşmirliye bir asker düşüyor. Vadide askerin bulunmadığı bir köşe bile yok. Bu hayra alamet değil.

8 Temmuz’da, Hindistan askerleri Hizbul Mücahiddin’in bölük komutanı Burhan Wani’yi öldürdü. Wani 22 yaşındaydı. Güney Keşmir’deki memleketi Tral’da yapılan cenazesi, Hindistan kuvvetlerinin şehri kapatma girişimlerine rağmen çok kalabalıktı. Sevilen biriydi. 17 yaşına geldiğinde, Facebook’ta elinde AK-47’yle poz verdiği bir fotoğraf paylaşmıştı, hızlı şekilde yayılmıştı.

Onu Hindistan istihbaratının liste başına koyan sosyal medyayı kullanma başarısıydı. Sosyal medyayı bilinçli kullanışı, Hizbullah Mücahiddin’in Keşmir’in diğer eğitimli gençliğini çekmesine yardımcı oldu. Örgütün üyeleri arasında daha önce görülmemiş bir kitlenin üyeliği için yararlı bir araç oldu. Wani’nin ölümüne verilen tepkinin de nedeni Hizbullah Mücahiddin değil, sosyal medyadaki gücüydü.

Wani’nin ölümünden sonra çıkan isyanda 30’dan fazla kişi öldürüldü. Rastgele atılan mermiler eylemciler ve etraftaki kişilerin yaralanmasına neden oldu, hastanelere çok fazla sayıda gözünden yaralanan kişi başvurdu. Jamnu ve Keşmir Sivil Toplum Koalisyonu ordunun hastanelere gidişe engel olduğu ve ambulanslara saldırdığını söyledi. Bu tür hamleler 2008, 2009 ve 2010’daki isyanda da kayıtlara geçmişti. Şiddetin mağdurları tutuklanma korkusuyla hastanelere gidemiyorlar.

Diğer tüm zorlu çatışmalar gibi görüntüler, bıkkınlıktan başka bir şey yaratmıyor. Tekrar, insanlarda televizyon kanalını değiştirme isteği uyandırıyor; rekabet içindeki anlatılardan uzak durmak, gerçeğin kendisinden saklanmak için. Fakat Keşmir halkı için kaçış yok. Şiddet hayatlarının tarifi. Silah seslerini cenazeler takip ediyor. Cenazeler yeniden silahların patladığı gösterilere dönüşüyor. Ve yeni cenazeler geliyor. Keşmir, şair arkadaşım Agha Shahid Ali’nin vaktiyle dediği gibi, ‘bir mezarlık’. Böylesine güzel bir yer, böylesine bir tarih ve böylesi korkunç bir çatışma.

Keşmir’deki çatışmayı anlamak için ne yapmak gerek?

1948’e geri dönüp, Hindistan’a bağlanmanın, İngilizler’in Hindistan alt kıtasını şekillendirmede oynadığı role ilişkin makaleleri yeniden okumak.

Güneye bakın, Yen Delhi’ye. Burada politik elit bu kitlesel askeri işgalin bir şekilde nüfusun kalbine ve aklına girebileceğini düşünüyor. Pakistan yönetiminin heveslerine bakarsanız, bölgeyi kırılgan sınırlarıyla birlikte kendine katmak istiyor.

Hindistan ve Pakistan’ın para hevesi Keşmir halkının geleceğini şekillendiriyor.

Vadide Hindistan ordusu ile Pakistan ve Hindistan arasında cirit atan radikal gruplara ait tetikçilerin sayısı artıyor.

Bu çatışmayı anlamak için tarih önemli, fakat yeterli değil. Keşmir halkına kendi kaderlerini tayin etme fırsatı verilmedi. Hindistan’ın ilk Başbakanı Cevahirlal Nehru, 1951’de, “İnsanlar Keşmir’in alınıp satılabilecek ya da takas edilebilecek bir meta olmadığını unutmuş görünüyor. Keşmir’in kendi iradesi vardır ve halkı kaderlerini tayin yetkisine sahiptir” demişti. Nehru’nun kendisi bile bu sözü politikalarının merkezine koymadı. 2010’da Jamnu ve Keşmir’i ihtilaflı bölgeler listesinden çıkarmasıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) kararları da geçersiz hale geldi. Referandum için çok az uluslararası destek var.

Sağın elindeki Hindistan hükümeti Keşmir halkına güven vermiyor. Başbakan Narendra Modi, krizle ilgili üst düzey bir toplantı yaptı, fakat toplantı salonunda Keşmir’den hiçbir ses yoktu. İşte Hindistan sağının tutumu bu. Devlet şiddetine karşı çıkanlar sadece solcular, küçük politik partiler ve sivil toplum kuruluşları. Ancak bölgesel bir çözüm gerekli.

Bir Güney Asya Birliği, Keşmir’in ulusal sınırları üzerindeki büyük baskıyı azaltabilir. Kendi politikalarına değil kimin yönetiminin nerede başlayıp nerede bittiğine odaklanan Hindistan ve Pakistan’ın sınırları arasındaki bir Güney Asya’dan bahsedilebilir mi? Keşmir halkının iki devlet arasında hatta bağımsızlık konusunda bir tercih yapmak zorunda olmadığı (Bu pratikte bölgeyi, Hindistan ve Pakistan’ın vekillerinin oyun bahçesine çevirir) bir Güney Asya düşünün.

Keşmirliler’in bugününü ve yarınını kendi isteklerine göre belirlemeye ihtiyacı var. Bölgeye dair tahayyül, bir tüfeğin dürbününden bakarak yapılamaz. Bu tahayyül tarihin cömertliği ve BM sözleşmesinin temel prensipleriyle inşa edilmek zorunda.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif