Liderlerin birbirlerini müzakere salonunu terk etmekle suçladığı Lefkoşa görüşmeleri gözleri bir kez daha Kıbrıs sorununa çevirdi. Peki, Kıbrıs’ta neler oluyor, Anastasiadis neden kapıyı çarpıp çıktı?

Kıbrıs'ta neler oluyor? Anastasiadis kapıyı neden çarpıp gitti?

Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Lefkoşa ‘Yeşil Hat’ta devam eden müzakerelerde Rum lider Nikos Anastasiadis ile Kuzey Kıbrıs lideri Mustafa Akıncı arasında “masanın dağılması”yla sonuçlanan tartışma gözleri bir kez daha Kıbrıs sorununa çevirdi. Akıncı, önceki günkü görüşmede Anastasiadis’i “kapıyı sert bir şekilde çarparak” salondan çıkmakla suçlarken, dün bir açıklama yapan Rum lider "Birkaç dakika ara istedim, geri döndüğümde Akıncı gitmişti. BM arabulucusu Eide de Akıncı'nın gittiğini fark etmedi" sözleriyle savundu.

İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin garantör olduğu 20 aydır devam eden ve ağır aksak ilerleyen müzakerelerin önümüzdeki haftalarda Cenevre’de devam edileceği açıklandı. Malta’da konuşan Başbakan Yıldırım ise kendilerinin çözüm isteme konusunda bir adım önde olduklarını iddia etti.

Son krizin nedeni “Enosis!”
İki lideri karşı karşıya getiren son krizin nedeni enosis! Güney Kıbrıs, adayı Yunanistan’a bağlayan 1950’deki referandumun (enosis) okullarda kutlanmasını istiyor. Lefkoşa ara bölgede yapılan liderler zirvesinde de bu konu gündeme geldi. Akıncı ile Anastasiadis Güney Kıbrıs parlamentosunun adadaki okullarda her 15 Ocak’ta, 1950 referandumuyla ilgili etkinlikler yapılmasına yönelik geçen haftalarda alınan kararı üzerine tartıştı.

Enosis kutlamasının kendileri açısından kabul edilemez olduğunu söyleyen Akıncı, Anastasiadis’ten parlamento kararına açıkça karşı çıkması ve iptal edilmesi için adım atmasını talep edince tartışma ‘kavga’ya dönüştü. Anastasiadis ise enosis kararını savundu, “Siz de 20 Temmuz’u kutluyorsunuz” diyerek BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide’nin krizi yatıştıran konuşma yaptığı sırada “söyleyecek bir şeyim yok” diyerek kapıyı sert bir şekilde çarpıp salonu terk etti.

Okutulsun mu okutulmasın mı?
Güney Kıbrıs tarafı adanın Yunanistan’a bağlanmasını öngören Enosis ilanının 67 yıl sonra okullarda kutlanmasını istiyor. Rum parlamentosu geçtiğimiz günlerde bu yönlü bir karar almıştı. Akıncı ise kararın Kıbrıs Türk toplumunda infiale neden olduğunu ve güvensizlik yarattığını söyleyerek kararı kabul edilemez buluyor.
Rum liderin parlamento kararının iptal edilmesi konusunda bir an önce adım atması gerektiğini vurgulayan Akıncı, “Konuyu hafife alma niyetinde değiliz. Bu olay federal çözüm çabalarına ciddi darbe vurdu” diye konuştu. Rum tarafı ise Türkiye’nin adaya çıkarma yaptığı 20 Temmuz 1974’teki harekâtı işgal olarak nitelendiriyor. Bu tarihin Kıbrıslı Türkler tarafından bayram olarak kutlandığını ve resmi tatil ilan edildiğine dikkat çekiyorlar.

Müzakerelerdeki mevcut durum nedir?
Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla bugüne kadar çok sayıda görüşme ve zirve yapıldı. Denktaş döneminde başlayan liderler arasındaki görüşmelerden sonuç çıkmadı. Kıbrıs müzakereleri ya da Kıbrıs görüşmeleri esas olarak, 2008 Dimitris Hristofyas ile Mehmet Ali Talat tarafından başlatıldı. Eylül 2008'den Ocak 2010'a kadar iki lider arasında 60 görüşme gerçekleşti. 18 Ocak 2010'dan itibaren ise aynı görüşmelerin dâhilinde yoğunlaştırılmış tura geçildi.

Derviş Eroğlu döneminde sekteye uğrayan görüşmeler Mustafa Akıncı döneminde yeniden yoğun bir şekilde başladı. İki yıla yakın bir süredir süren görüşmelerde de temel meselelerde sorun kilitlenmiş durumda. Akıncı'nın göreve gelmesinin ardından BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin arabuluculuğunda 15 Mayıs 2015'te yeniden başlayan müzakereler, "Ekonomi, Avrupa Birliği, Mülkiyet, Yönetim-Güç Paylaşımı, Toprak ile Güvenlik ve Garantiler" olmak üzere 6 temel başlıktan oluşuyor. Ada’da çözümün, iki kesimlilik, iki toplumluluk, eşit statüde iki Kurucu Devletten müteşekkil, iki kurucu halkın oluşturacağı yeni bir ortaklık devleti gibi parametreleri, on yıllardır süren müzakereler neticesinde ortaya çıktı.

kibris-ta-neler-oluyor-anastasiadis-kapiyi-neden-carpip-gitti-246605-1.

***

Ada'da fiili durum nedir?

Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere-Yunanistan-Türkiye garantörlüğünde 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Anlaşması’yla 1960'ta kuruldu. Ortak cumhuriyet 1963’te dağıldı. Yunanistan'ın desteklediği darbe üzerine Türkiye'nin garantör ülke olarak 20 Temmuz 1974'te Ada'ya harekat düzenlemesiyle Kıbrıs, fiilen kuzey ve güney olarak ayrıldı. Kıbrıslı Türkler, harekâtın ardından önce federe devlet kurdular, ardından 1983'te bağımsızlık ilan ettiler. Ancak KKTC'yi sadece Türkiye tanıyor. Kıbrıslı Rumlar, Türklerle birlikte kurdukları Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında yaşamaya devam ediyorlar. Uluslararası arenada da resmi olarak bu adla tanınıyorlar. Ancak Ada'nın kuzeyinde fiilen Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği mevcut değil.

***

Kıbrıs’ta niçin çözüm bulunamıyor?

İki toplum arasındaki Kıbrıs müzakereleri yıllardır sürmesine rağmen soruna bir çözüm bulunabilmiş değil. Çözümsüzlüğün en büyük nedenlerinden bir tanesi adanın üç garantör ülke, “Yunanistan-Türkiye –İngiltere” için taşıdığı sembolik ve jeo stratejik önem. Dünya genelindeki en büyük askeri üslerini Kıbrıs’ta bulunduran İngiltere, adanın yaklaşık yüzde 5’ine hükmediyor. Londra buradaki üslerden Ortadoğu’ya hükmediyor. Türkiye, adayı Osmanlı’nın gerilemesinden bu yana Türkün ilk toprak kazancı olarak görüyor. Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabında adanın önemi şöyle tarif ediliyor: “Bu küçük Ada, Asya ile Afrika, Avrupa ile Asya, Afrika ile Avrupa’yı birleştiren stratejik bir noktada bulunuyor... Bir tek Müslüman Türk orada bulunmasa bile Türkiye, Kıbrıs sorununu gündeme getirmek zorundadır.” Benzer şekilde Yunanistan da adayı kendi toprağı görüyor. Çözüm halinde üç ülkenin de garantörlükleri bir süre sonra kalkacak.

***

Kim ne istiyor?

Kıbrıs sorununu oluşturan temel sorunlar -işgal, garantör devlet, askeri varlık- ortadayken bunların konuşulmaması olmaz.

Türkiye/Kuzey Kıbrıs: İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal bir model istiyor. Federal yürütme modeli olarak İsviçre'deki gibi başkanlık konseyi önerilirken, bunun Kıbrıs için en iyi yönetim modeli olacağı düşünülüyor.

Yunanistan/Güney Kıbrıs: Resmi olarak Türkiye “işgalci güç” olarak görülüyor ve Ada’daki varlığı tanınmıyor. Kıbrıs sorununun iki toplumlu olmasından değil “işgal edilmiş” olmasından kaynaklandığı savunuluyor. İki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü Türkiye’nin yayılmacı politikasının haklı çıkması olarak gösteriliyor. Güçlü ve istikrarlı bir yürütme oluşturulamayacağı gerekçesiyle başkanlık konseyine karşı çıkarak, başkanlık sisteminin, "çözümün yaşayabilirliği açısından Kıbrıs için en iyi sistem olduğunu" savunuyor.

İngiltere: Adanın yüzde 5’ini kaplayan iki büyük askeri üsse sahip olan İngiltere, adanın jeopolitik önemi ve Ortadoğu’ya yakınlığı nedeniyle buradaki hakimiyetini kaybetmek istemiyor. Her türlü çözümsüzlük ve ayrışma Londra’nın çıkarına.

ABD: Yeni Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Exxon Mobil şirketi yöneticisi. Bu şirketin Kıbrıs’la Ekonomik Münhasır Bölge çerçevesinde devasa anlaşmalar var. Bölgedeki gelişmeler de göz önünde bulundurduğunda ABD için taşıdığı önem büyük.

AB: Doğalgaz konusunda Rusya ve eski Sovyet ülkelerine bağımlılığını azaltmak isteyen Avrupa, Kıbrıs’ta çözümün sağlanması halinde İsrail gazının Kıbrıs üzerinden Avrupa’ya aktarılmasıyla bu bağımlılığın ortadan kalkacağını düşünüyor. Boru hatlarının geçeceği Kıbrıs’ta istikrar sağlanmadan bu durum mümkün olmayacak.