Haber, “Bayram öncesi çalışanlara ‘kıdem tazminatı’ müjdesi” başlığıyla Hürriyet’in sürmanşetinde yer aldı (18.8.2012). Başbakan, Bakanlar Kurulu toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “artık kıdem tazminatı konusunu gündeminizden çıkarın” demiş, Bakan da bu haberi kendisini ziyaret eden Türk-İş Genel Sekreterine müjdelemiş.

Ertesi gün konuyla ilgili soruları yanıtlayan Başbakan Erdoğan ise hükümet olarak bu yönde verilmiş bir kararları bulunmadığını söyleyerek, "kıdem tazminatı konusunda işçi sendikaları ile işveren sendikaları anlaşırlarsa, o zaman biz gerekli adımı atarız. Ama onlar anlaşamadığı sürece biz bu olayın içerisinde, bu programın içerisinde yer almayız" dedi (Hürriyet, 19.8.2012).

Bu açıklamalar pek şaşırtıcıydı. Sermaye çevrelerinin ve AKP’li bakanların yıllardır gündemde tuttuğu; ilk kez 61. Hükümet döneminde hükümet programında yer alan kıdem tazminatı fonu kurulması, daha doğrusu işverenlerin kıdem tazminatı “yükünün” azaltılması hedefi nasıl oldu da gündemden çıktı? Hükümetin farklı bakanlıklarının taslaklar hazırladığı, 2012-2023 dönemini kapsayan Ulusal İstihdam Stratejisinin (UİS) en önemli unsurlarından biri olan kıdem tazminatı fonu kurulmasından neden geri adım atıldı? Hükümet programında bu hedefe yer veren Başbakan şimdi neden “bu olayın, bu programın içerisinde yer almayız” diyor?

Konuyla ilgili açıklamalardan biri, sendikaların bu konudaki tepkilerinin hükümete geri adım attırdığı yönündedir. Türk-İş’in kıdem tazminatında yaşanacak bir hak kaybı durumunda genel grev kararı almış olmasının ve diğer sendikaların tepki göstermesinin bu geri adımda etkili olduğu söylenmektedir. Ancak hükümetin sadece sendikal basınç veya mücadele ile geri adım attığına dair inandırıcı belirtiler ne yazık ki yoktur. 8 aydır yüzbinlerce işçiyi mağdur eden yetki sorununu çözmek için Çalışma Bakanlığı’na söz geçiremeyen sendikaların kıdem tazminatı konusunda hükümeti gerilettiğini iddia etmek gerçeklerle örtüşmüyor.

Kıdem tazminatı konusunun şimdilik gündemden çıkmasının nedenlerinden biri bu konuda yapılan hazırlık çalışmalarının ters tepmiş olması olabilir. Özellikle ekonomi bürokrasisi tarafından hazırlanan ve geçen ay basına sızdırılan vahim taslak kıdem tazminatının 30 günden 15 güne düşürüleceğinin itirafı niteliğindeydi. Ekonomi bürokrasisi işi eline yüzüne bulaştırıp başarısız bir “halkla ilişkiler” (PR) faaliyetine imza atmıştı. Kamuoyu bu taslakla açıkça kıdem tazminatı konusundaki gerçek niyeti görmüş oldu. Şimdi bu geri adım bir imaj düzeltme çalışması olabilir. Böylece ekonomi bakanlıklarının yarattığı infial yatıştıktan sonra, Çalışma Bakanlığı eksenli bir girişim daha düşük profille sürdürülebilir.

Diğer neden ise, olası bir erken seçim (yerel/genel) ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde netameli konuları erteleme yaklaşımı olabilir.  Önce bedelli askerlik, sonra emeklilere kısmi intibak düzenlemesi, daha sonra öğrenim harçlarının kaldırılması ve ardından kıdem tazminatı konusunda geri adım atılması AKP’nin daha önceki siyaseti ile ciddi bir zıtlık oluşturuyor. Çünkü AKP daha önce bu konularda tam tersi politikaları savundu. Bu adımlar “popülist” seçim adımları olarak görülebilir.  Kıdem tazminatının yarısını ortadan kaldırmış bir parti olarak seçime ve cumhurbaşkanlığı seçimine gitmek pek rasyonel bir tutum olarak görülmemiş olabilir.

Gerekçesi ne olursa olsun, kıdem tazminatı konusundaki bu geçici geri adım da gösteriyor ki, kıdem tazminatı kolay lokma değil. Kıdem tazminatı konusunda toplumsal bir duyarlılık, farkındalık söz konusudur. Hükümetin geri adım atmasında kıdem tazminatı konusunda irili ufaklı tepkilerin, uyarıların ve farkındalığın da rolü olduğu açıktır. Bu geri adım da göstermiştir ki, kıdem tazminatını korumak mümkündür. Hatta kıdem tazminatı konusunda yaşanan hak kayıplarını engellemek ve kıdem tazminatına almakta zorlananlar çalışanlar için daha etkin düzenleme ve uygulama yapılmasını sağlamak mümkündür.

Ancak sermaye çevreleri ile neoliberalizme iman etmiş siyasilerin ve bürokratların kıdem tazminatını budama hedefinden vazgeçtiklerini düşünmek saflık olur. Olan şudur: Kıdem tazminatı taarruzuna mola verilmiştir. Uygun koşullarda konu tekrar gündeme getirilecektir. Sendikal hareketin erken bir zafer sarhoşluğu yaşaması hata olacaktır.