Sendikaların kıdem tazminatı konusunda mutabakatı olmadığı son derece açık. İşverenler de pek gönüllü değil. O halde kıdem tazminatı tartışmasını gündemden çıkarıp istihdam ve gelirin korunması için sosyal politikalara yoğunlaşmakta yarar var

Kıdemi yok edici emeklilik sistemi!

Çalışanlar Covid-19’un yarattığı devasa iş ve gelir kaybı ile uğraşırken birden bire gündeme kıdem tazminatı ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) tartışmaları geldi. Covid-19’un çalışanların ve yoksulların gelirinde büyük bir erozyona ve 6 milyon civarında iş kaybına yol açtığı ortaya çıktı. DİSK-AR’ın ILO yönetimi kullanarak yaptığı hesaplamalara göre Mart 2020’de ülkedeki toplam istihdam ve iş kaybı 13 milyonu aştı. Ancak gündem birden bire istihdam ve gelir tartışmasından tamamlayıcı emekliliğe ve kıdem tazminatına kaydı. Her şeyden önce Türkiye’nin acil gündemi yeni bir emeklilik sistemi tartışması değil, iş ve gelir kaybını önleyecek ve yurttaşlara nakit desteği saplayacak güçlü sosyal politikalardır.

KİM KİMİNLE NE GÖRÜŞÜYOR?

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne ilişkin şu ana kadar kamuoyuna ve taraflara sunulan resmi bir öneri yok. Rivayetler var. Kamuoyuna kapalı, sadece çağrılı “taraflarla” yapılan, gayri resmi, bileşimi ve içeriği bilinmeyen, usule ve teamüllere aykırı toplantılar var. Basına sızdırılmış modeller var. Konunun esasına girmeden önce konunun nasıl kotarıldığına bakmakta yarar var. Çünkü çalışma ilişkileri alanında var olan mekanizmalara başvurulmadan konu ahbap-çavuş ilişkileri ile ele alınıyor. Maliye ve Aile-Çalışma bakanları taraflarla görüşüldüğünü ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin müzakere edildiğini söylüyor. Gerçekten öyle mi?

Türkiye’de çalışma hayatı ve sosyo-ekonomik meselelerin ele alınacağı iki önemli yasal kurum var. Biri Üçlü Danışma Kurulu (ÜDK), diğeri ise Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK). ESK işlevi olmayan, metruk bir kurumdur; 11 yıldır toplantı yapmamıştır. Ne ekonomik kriz ne de salgın döneminde toplanmıştır. Ancak ÜDK uzun yıllardır düzenli toplanan bir yapıdır. Üçlü Danışma Kurulu, adı üstünde üç tarafın (devlet, işçi ve işveren) bir araya geldiği bir kurumdur. Salgının ilk günlerinde de toplanmıştı. Toplantıya Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve TİSK ile Bakan katılmıştı.

Ancak “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ve “Sosyal Koruma Kalkanı” adıyla gündeme gelen ve içeriği tam olarak bilinmeyen hazırlıklarla ilgili olarak Üçlü Danışma Kurulu toplantıya çağrılmadı. ÜDK üyelerine resmi bir bilgi verilmedi. O halde “taraflarla görüşülüyor” ne anlama geliyor? Kim kiminle görüşüyor? Yasal, meşru bir zemin varken, işçi ve işveren örgütleri orada temsil edilirken; örtülü, gayriresmi görüşmelere ve pazarlık girişimlerine neden ihtiyaç duyulur? Bazı konfederasyonlarla gayri resmi müzakereler yapılırken neden bazı konfederasyonalara dönük ayrımcı bir politika izleniyor?

DİSK kendilerine herhangi bir bilgi verilmediğini, Üçlü Danışma Kurulu’nun toplantıya çağrılmadığını söylüyor. Bildiğimiz kadarıyla diğer işçi konfederasyonlarına iletilmiş resmi bir öneri de yok. O halde hangi sosyal tarafla ne görüşülüyor? Aile ve Çalışma Bakanı bu durumu izah etmelidir. Üçlü Danışma Kurulu’nun toplanmaması İş Kanunu’nun ihlalidir. Konfederasyonlar arasında ayrım yapılması hukuksuzluktur. Kendilerine gayri resmi müzakere daveti gelen sendikacılar, ilgililere doğru adres olarak Üçlü Danışma Kurulu’nu göstermelidir. Teke tek yapılan pazarlıklar herkesin elini zayıflatır, dahası yaşanacak hak kayıplarının sorumluluğu bunu yapanların üzerinde kalır. Konu şeffaf olarak Üçlü Danışma Kurulu’nda ele alınmalı ve bütün muhataplar masada olmalıdır.

TAMAMLAYICI MI YOK EDİCİ Mİ?

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi konusunda modeller ve rivayetler muhtelif olsa da meselenin özü kıdem tazminatı. Hedefte kıdem tazminatı var. Neredeyse 45 yıldır devam eden kıdem tazminatını budama, tırpanlama, yok etme girişimlerinin bir yenisi gündemde. Yeni model de kıdem tazminatını da ortadan kaldıracak, miktarını düşürecek, emekli ikramiyesi haline getirecek ve işveren yükümlülüğü olmaktan çıkaracak nitelikte. Hemen söyleyelim: Bunların ayrıntılarının bir hükmü yok. “Yüzde kaçı emekliliğe eklenecek”, “yüzde kaçı ne olacak” gibi rakam cambazlıklarını bir kenara bırakıp meseleye kategorik yaklaşmak lazım. Parça başı müzakereye başlanırsa “sarı öküz” gider ve arkası gelir. Daha önce sosyal güvenlik reformunda parça başı müzakere edip emeklilik sisteminin bu hale gelmesinde payı olan sendikacıları tekrar hatırlatmak isteriz.

Kıdem tazminatı bir bütündür. Kıdem tazminatı bir işveren yükümlülüğü olarak kalmalıdır. Kıdem tazminatında kazanılmış hak demek, bir işçi bugün nasıl kıdem tazminatı alıyorsa çocuğunun da yarın aynı şekilde kıdem tazminatı alması demektir. Eğer “Şimdiye kadar olanları koruyalım, işe yeni girenleri feda edelim” derseniz gelecek nesiller bunu unutmaz. İşte emekli aylıkları gerçeği ortada. Asgari ücretinin yarısına düşen emekli aylıkları 2008’de yapılan reformun sonucudur.

Bu konuda müzakereye çağrılanlar, size diyecekler ki “Biz kıdem tazminatına erişemeyen yüzde 90’ın kıdem tazminatına erişmesini istiyoruz. Herkes kıdem tazminatı alsın istiyoruz. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin amacı bu.” Onlara deyin ki: “Öyle mi, işçilerin tümü kıdem tazminatı alamıyor diye uykularınız mı kaçıyor? İşçiler kıdem tazminatına erişemiyor diye içiniz içinizi mi yiyor? Çok güzel! Kolayı var. Mevcut sistem bir kenarda dursun. Kıdem tazminatına erişemeyen işçinin sorununu çözelim. Mevzuatta birkaç paragraflık değişiklik yapalım, bütün işçiler rahatça kıdem tazminatına erişsin. Bu konuda teknik destek de veririz, hatta mevzuat metni de yazarız sizin için.” Bu turnusol kağıdıdır. Bakalım ne diyecekler. Kıdem tazminatını herkesin almasının yolu bellidir.

Mesele kıdem tazminatına erişemeyen işçinin kıdem tazminatı erişmesi değil. Eğer öyle olsaydı bu iş birkaç paragraflık mevzuat değişikliğine bakar. Dr. Murat Özveri yıllardır bunun için gerekli yasal değişiklikleri satır satır yazıyor ve söylüyor. Ama mesele işçinin kıdem tazminatının korunması değil. Mesele ekonomi için yeni kaynak yaratılması. TES adı altında işçilerin kıdem tazminatlarının bir bölümü veya tamamı, yasama denetimine dahi tabi olmayan bazı fonlara aktarılacak. İşçiler daha az kıdem tazminatına daha zor ulaşacak.

SENDİKALARIN KIRMIZI ÇİZGİSİ

Kıdem tazminatı konusunda sendikal hareketin ana gövdesinin tutumu nettir. Türk-İş’in genel kurullarında her defasında yenileyerek aldığı karar hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır. Türk-İş 23. Genel Kurulu’nda kıdem tazminatının bugün olduğu haliyle korunması istendi ve kıdem tazminatının fona devri ve benzeri hak kayıplarına yol açacak girişimlere karşı genel greve gidileceği karar altına alındı. Dolayısıyla Türk-İş yönetimi bu kararla bağlıdır. Nitekim Türk-İş 23. Genel Kurulu’nda yapılan tüm konuşmalarda aynı görüş dile getirildi.

DİSK de 16. Genel Kurulu’nda “işçi sınıfının en önemli kazanımı olan kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılması, sermayeye ve iktidara yeni kaynak yaratma amacını taşıyan fon sistemine şiddetle karşı çıkarken, kıdem tazminatı kapsamının ve yararlanma koşullarının genişletilmesi” kararını aldı. DİSK “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ile ilgili tartışmalar üzerine bir açıklama daha yaparak, kıdem tazminatının korunması konusunda tutumunu bir kez daha net biçimde ortaya koydu.

kidemi-yok-edici-emeklilik-sistemi-744156-1.

Öte yandan Haziran 2017’de CHP’nin düzenlediği Kıdem Tazminatı Çalıştayı’nda bir araya gelen Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Genel Başkanları yayımladıkları ortak bildirgede, kıdem tazminatı fonu konusunda taraflar arasında mutabakat olmadığını, mutabakat sağlanmadan kıdem tazminatı fonunun kurulmaması gerektiğini ifade etti. Bildirgede kıdem tazminatı ödemelerinde 30 gün hakkından vazgeçilmemesi, hak kayıplarını önlemek için kıdem tazminatının her türlü fesihte ve istifada süre aranmadan ödenmesi istendi. Bildirgede ayrıca, “Kıdem tazminatına tüm çalışanların erişimi sağlanmalı, bu erişim önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Kıdem tazminatında kanun hakimiyeti ve herkesin bu hakka saygı göstermesi sağlanmalıdır” dendi.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeşitli defalar kıdem tazminatı ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda “Bu konuda mutabakat esastır” dedi. Mutabakat esas olduğuna göre, mutabakat yoksa konuyu gündemden çıkarmak lazım. Sendikaların kıdem tazminatı konusunda mutabakatı olmadığı son derece açık. İşverenler de pek gönüllü değil. O halde kıdem tazminatı tartışmasını gündemden çıkarıp istihdam ve gelirin korunması için bir an önce Üçlü Danışma Kurulu’nu toplamakta ve çalışanları koruyacak sosyal politikalara yoğunlaşmakta yarar var.