Ekonomide karar almak durumunda olanlar karar alırken mevcut verilere bakalar. Bu verilerin en önemlileri arasında ekonomi yönetiminin öngörüleri bulunur. Çünkü ekonomi yönetimi hem kimsenin sahip olmadığı bilgilere erişme olanağına sahiptir hem de bu bilgileri kullanarak kendi görev alanlarına giren konularda politika üretme, bu amaçla sahip oldukları kamusal gücü kullanarak farklı araçlar üzerinden ekonomiye yön verme gücüne sahiptirler. Bu nedenle ekonominin aktörleri de işlerine ilişkin kararlar verirken kamu gücünü kullanan kurumların görüşlerine, onların beklenti ve varsayımlarına değer atfederler.

Bunun en iyi örneğini Amerikan Merkez Bankasının (FED) toplantı tutanakları üzerinden yapılan analiz ve değerlendirmelerde görüyoruz. FED’İn toplantı tutanakları kelime kelime analiz edilir, yapılan konuşmalara anlam yüklenir ve bu analizlere bağlı olarak gelecek dönemlerde dolar faizine ilişkin öngörüler yapılarak pozisyonlar alır.
Türkiye ekonomisine yön verelerin görüş ve beklentilerine ilişkin resmi olarak kamuoyu ile paylaştıkları açıklamalara bakan piyasa oyuncularının ise kafasının karışması kaçınılmazdır.

Kafalar karışık
Yaklaşık bir ay kadar önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, iş dünyasının temsilcilerini topladığı bir salonda, kameralar karşına geçti ve “Yeni Ekonomi Programı(YEP)” adını verdikleri orta vadeli programı açıkladı. Gelecek üç yıl içinde uygulayacakları ekonomi politikasını açıklarken bu politikalarını dayandırdıkları varsayımları ve farklı makro göstergelere ilişkin hedef ve beklentilerini de açıkladı.

YEP’in önemli varsayımları arasında, Türkiye’nin temel sorunlarından birisi olan, enflasyon oranlarına ilişkin tahminleri de bulunmakta idi. Bu programda TÜFE’nin 2018 yılı sonunda %20.8 olacağı duyuruldu. Toplantıya katılan ve Türk sermayesinin büyük bölümünü temsil eden zevat da bu açıklamaları çılgınca alkışladı ve ardından yaptıkları açıklamalarda “ayakları yere basan sağlam bir program”dan duydukları memnuniyetlerini ifade ederek, Türkiye ekonomisinin bu program sayesinde düze çıkacağına yönelik görüşlerini paylaştılar.

Bu hafta Çarşamba günü Merkez Bankası 2018 yılı dördüncü enflasyon raporunu açıkladı. Ülkenin para politikasını uygulayan ve birincil görevi “fiyat istikrarını sağlamak” olan ve bu amaçla başta faizler olmak üzere diğer para politikaları araçlarını da kullanma gücüne sahip olan MB, 2018 yılı sonu için TÜFE tahminini %23.5 olarak “revize” etti.

KİMİ esas alacağız?
Bir tarafta maliye politikasını uygulayanların %20,8’lik diğer tarafta para politikası uygulayanların %23.5 ‘lik yılsonu enflasyon tahminleri bulunuyor. Üstelik yılsonu dediğimiz tarih 12 ay sonrası değil, iki ay sonrasından bahsediyoruz. Bu kadar kısa vade sonrası için bu iki kurum tarafından yapılan tahminler arasındaki 2.7 puanlık fark çok büyük. Şöyle söyleyelim, yıllık toplam enflasyonun %2,7 seviyede çıkması halinde gelişmiş ülkelerde hükümetler sarsılır.

YEP toplantısı sonrası neşeli açıklamalarda bulunan özel sektör yöneticileri, büyük sermayedarlar, şimdi ne düşünüyorlardır acaba? Hâlâ ekonomi politikalarının sağlam varsayımlar üzerine inşa edilmiş olduğunu söyleyebilirler mi?

Kamu gücünü kullanarak ekonomi politikası geliştiren ve uygulayan bu iki önemli kurumun, birbirinden çok farklı, enflasyon tahminlerine bakarak nasıl karar alacağız? Maliye politikasını uygulayan ve arkasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli desteği bulunan Bakan Albayrak’ın mı yoksa Cumhurbaşkanı tarafından sürekli eleştirilen MB’nın tahminini mi esas almalıyız?