CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Cumhuriyet'in Kanal İstanbul haberine getirilen yayın yasağını eleştiren Kılıçdaroğlu, "Bir Damat İstanbul olayı var. Kanal İstanbul güzergahında yer kapatmış. Kimse yalanlayamıyor" dedi

Kılıçdaroğlu: Bir Damat İstanbul olayı var Kanal İstanbul güzergahında yer kapatmış

TBMM'de partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesin'nin Kanal İstanbul haberine getirilen yasağa ilişkin yaptığı açıklamada, "Bir Damat İstanbul olayı var. Kanal İstanbul güzergahında yer kapatmış. Kimse yalanlayamıyor. Yayınlıyor Cumhuriyet gazetesi, sonra hemen yayın yasağı getiriyorlar. Bunun üzerine gazete erişim yasağı getirildi diye haber yapılıyor. Buna da ceza getiriliyor Bunlar hâkim mi sarayın köleleri mi? Bu kararı verenler hâkim değil sarayın köleleridir" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "İktidar medyası ya Saray’dan gelen talimatla bu ‘tane’ sözcüklerini oradan çıkarmış. Erdoğan’a sansürü, Erdoğan medyası uyguluyor. Dün akşam AKP’nin internet sitesine girdim. Orada gerçekten konuşma metnin tamamı var mı diye… Orada da çıkarılmış. Çünkü şehitler için ‘tane’ sözcüğünün kullanılmaması gerektiğini AKP’liler de biliyor." dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Adaletin son 18 yılda çok büyük kayıplar verdiğini biliyoruz. Güven kaybı yaşadığını biliyoruz. Adalete duyulan güvenin yerlerde süründüğünü ben söylemiyorum hâkimler söylüyor. Yargıtay başkanına, Anayasa Başkanı'na sorun, aynı şeyi söyleyecektir; adalete duyulan güven giderek ivme kaybediyor. Haksızlığa uğradığımızda başvuracağımız yer adalet kurumu olmalıydı.

Etik ilkeleri belirleyen bildirge şu; Adalet Bakanlığı’nın internet sitesine girip bunu orada görebilirsiniz. Hâkim ve savcılar insan onuruna saygılıdır ve herkese eşit davranırlar. İkinci kural, bağımsızdırlar, Üçüncü kural tarafsızdırlar. Dört, dürüsttürler. Beş, yargıya olan güveni temsil ederler. Altı, mahremiyeti gözetirler. Yedi, mesleğe yaraşır şekilde davranırlar. Sekiz, yetkindirler ve mesleklerinde özenli davranırlar. Bu kuralların hepsine herkes imza atar. Ve devam ediyor, bu bildirge; TC hâkimleri ve savcılarının takip edeceği bağlayıcı bir bildirgedir diyor.

Geçenlerde imzalanan bildirgede, 'Yürütme organının doğrudan müdahalesi kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır’ deniyor. Devam ediyor; 'hâkimler savcılar kurulu mevcut yapısıyla tamamen siyasileşmiş ve yürütmenin talimat niteliğindeki açıklamalarını görev adetmiştir.' Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır yargı krizini yaşamaktadır. Tarihten gelen bütün o adalet duygusunun perçinlenmesi gerekirken giderek zemin kaybettiğini görüyoruz.

OSMAN KAVALA TEPKİSİ

Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Bir kişiye yapılan haksızlığı zulmü kabul edemeyiz. Zulüm karşı sesimizi yükseltmezsek, sadece düşüncelerimizi değil insanlığımızı da kaybetmiş oluruz. Mahkeme oturuyor beraat kararı veriyor. Odasındaki bütün eşyaları dağıtıyor nasıl olsa beraat ediyorum diye. Cezaevi aracındayken Erdoğan konuşuyor, ‘Dün onu beraat ettirmeye kalktılar’ dedi. Kimsin sen ya kimsin sen! Bu lafı eden insanda adalet duygusu yoktur. Hemen harekete geçirdi, cezaevi arasındayken yine hapishaneye götürüldü. Bu mudur hak hukuk? Buna aklı başında olan kişinin itiraz etmesi lazım. Bunun siyasi yönü yoktur arkadaşlar bu insanı, ahlaki bir meseledir. Artık hakimler savcılar alçak kurulu diyebiliriz. Hemen toplanıyorlar o yargıç hakkında hemen soruşturma açıyor. Biz de kalkıp bu ülkede adalet var diyeceğiz!

KANAL İSTANBUL TEPKİSİ

Bir Damat İstanbul olayı var. Kanal İstanbul güzergahında yer kapatmış. Kimse yalanlayamıyor. Yayınlıyor Cumhuriyet gazetesi, sonra hemen yayın yasağı getiriyorlar. Bunun üzerine gazete erişim yasağı getirildi diye haber yapılıyor. Buna da ceza getiriliyor Bunlar hâkim mi sarayın köleleri mi? Bu kararı verenler hâkim değil sarayın köleleridir. Man adasını açıkladık. Yönettiği devlete bakın! Yönettiği devlete vergi vermemek için 15 milyon dolar para döndü beş kuruş para vermediler. Banka dekontlar bana ait diyor, para hareketlerin tamamı doğu. Slip kayıtlarının tamamı doğru. Ne oldu? Belgesel yaptık, yayın yasağı getirildi. O yasağı veren hâkimin vicdanı, hâkimlik ahlakı var mı? Sonra eleştirdim diye tazminat davaları açıldı. Önce benim davamın düştüğü hâkimler değiştirildi. Sandılar ki ben geri adım atacağım. Sizin feriştahınız gelse geri adım atmayacağım.

DIŞ POLİTİKA ELEŞTİRİLERİ

Filistin bile bizi desteklemiyor bugün. Bunları söylerken Türkiye'nin mavi vatanda daha güçlü olması gerektiğini ifade etmek için söyledim. Herkesle kavga ettiler. Herkesle. Kahramanlık edebiyatı yapıyor. Sen kim kahraman kim ya' Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırana kahraman mı denir. Egemen güçlerinin gösterdiği havucun peşinden koşmayacaksınız. Kahraman Trump bir süre geçiyor hain Trump. Sen kimsin ya! Dışişleri Bakanlığı'nın sağlıklı bir politikası yok mu ya! Saray'da oturup dış politika belirliyorlar. Defalarca söyledim; tek bir mehmetçiğimizin tırnağı bütün Suriye'den daha değerlidir. "

Biz sadece Suriye değil, ek bir mehmetçiğimizin tırnağı Libya'dan daha değerlidir. Türkiye'nin çıkarları olunca bizim evlatlarımız eyvallah ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusu sarayın ordusu değildir. Egemen güçler maşa kullanırlar: TC devletini egemen güçlerinin maşası haline getirecek kadar bu ülkeye yapılacak başka ihanet yoktur. Pinpon topu gidip nasıl gidip gelirsin. Bunlardan biri de beyefendiye 'aptal' dedi. Benim ağırıma gidiyor. İdlib için gazeteciler soruyor,

'Savaş diyebilirim' diyor. Niye Melcis'e kapalı oturumda bilgi vermiyorlar? Ne oluyor bu İdlib'de? Ne oluyor bu Libya'da? Biz bunları öğrenmek zorundayız.

Erdoğan vazgeçmedi. Madem ki siz iptal ettirdiniz bunu o zaman ben kanun çıkaracağım dedi. Yine aynı şekilde Suriye sınırındaki arazinin verilmesi için kanun değişikliği yaptılar. Biz ne yaptık AYM'ye gittik yine iptal ettirdik. Kim kazandı? Türkiye kazandı. Bakın değerli arkadaşlarım bizim önemli dışişleri bakanlarımızdan biri de İhsan Sabri Çağlayangil'dir. Dışişleri camiası da kendisini saygıyla anar. Konu geldiğinde Çağlayangil önemli bir dışişleri bakanı olarak anılır. Çağlayangil'in, 'Orta Doğu 'da önemli bir yemeğe davetli olduğunuz halde isminiz listede yoksa bir de menüye bakın orada olabilir' Eğer isminiz listede yoksa menüye bakın.

ERDOĞAN'A ASKER TEPKİSİ

Şehitlerimizden söz ederken çok dikkatli bir dil kullanmaya özen gösteririz. Şehitleri bir eşya gibi görmek, ‘tane’ şeklinde ifade etmek, bir insanlık ayıbıdır. Daha önce Erdoğan, yine şehitler için “kelle” ifadesini kullanmıştı.

Beyefendi diyor ki şehitler tepesi boş kalmayacak. Aynen söylüyorum ben de: Çocukların var, seni kefenle karşılayanlar var. Gönder onları oraya, fakirin fukaranın çocuğundan ne farkı var onların?

İktidar medyası ya Saray’dan gelen talimatla bu ‘tane’ sözcüklerini oradan çıkarmış. Erdoğan’a sansürü, Erdoğan medyası uyguluyor. Dün akşam AKP’nin internet sitesine girdim. Orada gerçekten konuşma metnin tamamı var mı diye… Orada da çıkarılmış. Çünkü şehitler için ‘tane’ sözcüğünün kullanılmaması gerektiğini AKP’liler de biliyor.

FOX TV AÇIKLAMASI

Fox muhabirinin sorusuyla Erdoğan’ın ezberi bozuldu, kendi söylediğine kendisi ‘Siz yalan söylüyorsunuz’ diyor. "Fox önce ciddi bir medya unsuru olsun, yalan haber üretmeyi bırakın" diyor Fox TV muhabirine. Kendi söylediği ifadeler. "Rusya rejim güçlerine en üst düzeyde destek veriyor. Bu mücadelenin içinde olmaya mecbur değiliz mahkumuz" diyor. Niye mahkumuz?

BÜYÜKELÇİ ELEŞTİRİSİ

Büyükelçilik namuslu insanların yapması gereken bir görevdir. Ama ayakkabı kutusuna da rüşvet alan bir adamı büyükelçi derseniz namuslu ve şerefli kavramını kirletirsiniz. Bu zat aynı zamanda kuranla da dalga geçiyordu. Bakara makara diyerek. Bunların ne kadar samimi olduğu buradan belli. Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adam nasıl büyükelçi tayin edilir? Ya o adam daha büyük bir rüşvetle devletin sırlarını satarsa ne diyeceğiz! Devletin kozmik odasını bunlar açmadı mı? Üzüm üzüme baka baka kararır derler. Bir ülkücü kardeşimizin ölümünden aranıyordu. Şimdi o da büyükelçi. Bu büyükelçiyi de sayın bahçeliye armağan ediyorum. Bir büyükelçimiz daha var. Şaban Dişli .Bir milyon dolar rüşvet alan adam. Belgesini ortaya koyduk. O da şimdi büyükelçi. Ama iki kişi var. Onlarında hakkı. Muammer Güler. O büyük götürdü. Diğeri Zafer Çağlayan desek ki Moskova büyükelçisi yanlış yapmış oluruz. Neden saat merakı var . En iyisi İsviçre. Belki unutmuşsunuzdur hatırlatayım. Zafer Çağlayan 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldı. Muammer Güler 10 seferde 10 milyon dolar rüşvet aldı. Egemen Bağış 3 seferde 1 milyon dolar. Şaban Dişli de belgesiyle ortaya koyduk o da ondan beslendi.

ERDOĞAN'A SAMAN İTHALATI YANITI: 18 YIL ÖNCEKİ SÖZLERİNİ HATIRLATTI

Saman ithal ediyor dedim, bu yalandır diyor. Belgeleri var, millete neden yalan söylüyorsun? Kılıçdaroğlu bunu araştırır bulur diye düşünmedin mi hiç sen? Kılıçdaroğlu belgeye dayanmadan konuşmaz diye hiç düşünmedin mi sen?

Size yine bir açıklamayı okuyacağım. 18 yıl önce yapılmış; 'Bu ülke bu hale geldiyse bugün benim Anadolu'daki vatandaşın konteynerlerden evine azık götürüyorsa, meydanlar açız açız diye bağırıyorsa, evinin kirasını, suyunu ödeyemiyorsa ve artık yandım Allah diyorsa benim halkım vatandaşım ben bu hale Türkiye'yi kim getirdi. Bu hükûmet getirmedi mi. Bu ülkenin ortakları olarak bunun sorumluluğunu taşımıyorlar mı?' Bu sözler iktidara gelmeden önce Erdoğan'a ait sözler. Şimdi her vatandaşımın eliniz vicdanına koyup söylemesi lazım. 18 yıl önce söylenenle şimdi yaşananlar arasında bir fark var mı?

TANK PALET AÇIKLAMASI

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ordusuna ait bir silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekenler vatan hainidir. Nokta. Sonuna kadar savunacağız. Hakimlere sesleniyorum, sizde vicdan ve ahlak varsa, devlete ait bir fabrikanın Katar ordusuna peşkeş çekilmesine itiraz edeceksiniz, hukuka aykırıdır diyeceksiniz.

Erdoğan seri yalan söylüyor. İsterim ki kendisine yalancı dediğim için beni mahkemeye versin. Mahkemeler senin emrinde, senin attığın bütün yalanları mahkemede senin hakimlerinin huzurunda ispat edeceğim.