CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, hakkında verilen hapis cezası onanan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili, "Siyasi yasak kararını asla tanımıyoruz, mahkemeyi de tanımıyoruz kararı da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu, İstanbul il başkanımızdır nokta!" dedi.

Kılıçdaroğlu: Canan Kaftancıoğlu İstanbul il başkanımızdır, nokta!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu konuşmasında, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verilen hapis cezasının onanması ve siyasi yasak kararını eleştirdi. Söz konusu kararlara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Siyasi yasak kararını asla tanımıyoruz, mahkemeyi de tanımıyoruz kararı da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu, İstanbul il başkanımızdır nokta!" ifadelerini kullandı.

Cuma günü kapısına gittiği SADAT ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a seslenerek, "Bunlar senin yanında hizalandılar. Sana ne danışmanlığı verdiler. Bu devletin istihbaratı var. Sen bunların tamamını bir tarafa atıyorsun, ordudan atılan bir adamı kendine başdanışman tayin ediyorsun, bunlar geliyor senin yanında hizalanıyor. Bunlar sana hangi bilgiyi verdi, çık anlat. Sen bunları ne için ve nerede kullandın? Bunlarla mı bizi korkutmaya çalışacaksın. Sen kim olursan ol, CHP'yi ve onun bireylerini asla korkutamazsın" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:

"Yeni bir dönem başlamak üzere, her birimizin tek tek sorumluluğu var. Yaşlısı genci, erkeği kadını, her birimiz bu ülkenin geleceğinden sorumluyuz. Bu ülkeyi haramilere teslim etmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar inandığımız yolda kararlılıkla yürüyoruz.

Gezi mağdurlarının ailelerini ziyaret ettim. Vera'yı ve Ege'yi kucakladım. Onlar demokrasi talebinde bulunan haksız yere hapse atılanların aileleri. Sanıyorlar ki onlar yalnızlar, asla onlar yalnız olmayacak. Onlarla, aileleriyle, düşünceleriyle, idealleriyle birlikte olacağız. Mücadelemiz insan hakları, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği, hakkı, hukuku inşa etme mücadelesidir.

"İNSANLARIN DİKKATİNİ FARKLI YÖNE ÇEKİP MİLYARLARI GÖTÜRDÜLER"

Söylemlerimizi verilere dayandırmak zorundayız. Toplumu ikna etmek zorundayız. Samimiyetle ikna etmek zorundayız. Doğruları söylemek zorundayız. AK Parti iktidarlarına kadar bu ülkeye 57 hükümet hizmet etti. Cumhuriyet'in kuruluşundan 2002'ye kadar 57 hükümet hizmet etti. 57 hükümetin harcadığı para 713 milyar dolar. Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödediler. Onurlu, dik durdular. Kimseye el avuç açmadılar. 713 milyar doları harcadılar ve Türkiye'yi 1990 yılında dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden birisi yaptılar. AK Parti iktidar oldu, harcadığı para 2 trilyon 631 milyar dolar. 2002'de iktidar oluyorsunuz 2 trilyon harcıyorsunuz ve Türkiye G20 liginden düşüyor. Şu soruyu sorun. AK Parti'nin yaptığı bir şeker fabrikası, gübre fabrikası gösterin. Ne yaptılar? Hangi fabrikayı yaptılar? Bütün fabrikaları sattılar, parayı yediler. O nedenle nasıl bir güçle, nasıl bir sorumsuz anlayışla devletin yönetildiğini hepimizin bilmesi lazım. İnançları, kimlikleri kullanarak, insanların dikkatini farklı yöne çekip milyarları götürdüler. Bu paraları ne yaptılar? Tarihimizde eşi görülmemiş bir şekilde soygun düzeni başlattılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni borç batağıyla karşı karşıya getirdiler. Şu anda Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın merkezi, borcunun yüzde 67'si döviz ve altın. Milliyetçi olduğunu söyleyen Bahçeli'de Türk Lirası'nın değeri kalmadı diyor. Her kur arttığında hem borcun hem faizin artıyor.

2021'in sonunda borç stoku 2 trilyon 747 milyar TL'ydi. 2022'nin ilk üç ayında döviz arttı, borç 3 trilyon 19 milyar liraya çıktı. Bu borçları bir avuç insan verdi. Bir avuç insandan aldığınız borç ilk 3 ay içinde artıyor. Eğer ekonomi doğru yönetilseydi bu parayla ne yapılırdı? Eğer 272 milyar lira çetelere verilmeseydi ,13 milyon 650 bin emekliye net asgari ücret kadar ikramiye verilirdi. Çiftçiye her yıl verilen destek tam 3 kat artırılabilirdi. 6.5 milyon emekçiden sosyal güvenlik primini devlet olarak ben ödeyeceğim deyip net asgari ücreti 5 bin liraya çıkarılabilirdi. Beşli çete ve yandaşlarına sağlanan mali imkanların büyüklüğünü görüyor musunuz?

Çiftçi perişan vaziyette. Sıkıntılarını, sorunlarını biliyorum. Neden 2002'den bu yana sadece iki Trakya büyüklüğünde alan neden ekilmiyor, kim engel oluyor? AKP'li vekil gelince sor. Zararını neden karşılamıyorsun? Tefeciye, yolsuzluk yapana, beşli çeteye para var. Buğday üreticisi arkadaşlarım unutmasınlar 2 bin 250 liraya buğdayın tonunu satın aldılar. Bir süre sonra aynı Toprak Mahsulleri Ofisi dışarıdan tonunu 6 bin 700 liraya ithal etti. Bizim çiftçiye 6 bin 700 lira verse bizim çiftçi hem bizi, hem Orta Doğu'yu beslerdi. AK Parti iktidarı kimden yana?

AYNUR DOĞAN'IN KONSERİNİN İPTAL EDİLMESİ

Aynur Doğan, hepimizin şarkısını duygulanarak dinlediği bir dünya çapında bir sanatçı. Dar Hejiroke... Böyle bir şarkısı var. Şarkının ezgisi başlı başına insanın yüreğinde bir burukluk yaratıyor. Ve siz böyle bir şarkıyı yasaklıyorsunuz. Türkiye bu noktaya gelmemeliydi, getirmemeliyiz. Şarkıların tamamı bizim, türküler bizim. İnsanları nasıl suçlayabiliriz. Kürtçe bir şarkı okudu diye nasıl bir yasak getirilebilir. Her şarkı bizim şarkımız, her türkü bizim türkümüz.

Ben söyleyince trollerine harekete geçirdiler. Benim için Kılıçdaroğlu sus kampanyası açtılar. Sizin feriştahınız gelse ben susmam. Rengarenk bir Türkiye'de yaşayacağız. Her şey güzel olacak. Barışı getireceğiz bu ülkeye, huzuru getireceğiz, herkes şarkısını özgürce söyleyecek. Bir şarkıdan korkan olur mu? Bir türküden korkan olur mu? Korkmayacağız, yürekli olacağız, beraber olacağız. Adım adım Türkiye'yi 12 Eylül karanlığına sürüklemek istiyorlar. Buradan çıkaracağız Türkiye'yi. Herkes görecek.

"KAFTANCIOĞLU KARARINI TANIMIYORUZ"

Geçen hafta, Erdoğan'ın bir siyasi intikamına tanık oldu. İstanbul il başkanımız Canan Hanım'ı mahkum ettiler. Mahkum etmekle kalmadılar bir de siyasi yasak getirdiler. Yasaklarla, özellikle siyasi tutuklularla Türkiye asla yol almamıştır. Parti kapatmakla, farklı düşündü diye insanları hapise atmakla bir ülkeye demokrasi gelmez. Akıl akıldan üstündür, benim söylemime katılmayabilirsiniz ama beni dinleyebilirsiniz, belki ben haklıyım. Canan Hanım'ın hapse atılmasını isteyenler, seçilmiş mahkemeler, seçilmiş hakimler şunu unutmasın; bu ülkeye demokrasiyi size rağmen getireceğiz, bu ülkeye özgürlüğü size rağmen getireceğiz, bu ülkeye kardeşliği Saray'a rağmen getireceğiz.

Eskişehir'i konseri yasakladılar akla bakın. K-Pop grubuna yasak getiriyorlar. Kürtçe konuştun ona yasak, şarkı söyledin ona yasak, niye yasak kardeşim. Türkiye'de fiilen yasadışı işlemler yapılıyor. Haketmeyen kişiyi hapse atıyorsanız, çok kişiyi öldüren IŞİD militanlarını da serbest bırakıyorsanız bu ülkede bir şeyler oluyor demektir. O sorunun üzerine kararlılıkla gitmek zorundayız. Milletimiz şunu sakın unutmasın; bir adaletsizlik kabul edildiğinde, her yerde adaletsizliğin binlercesi türer. Siyasi yasaklar, adaletsizlik yapıldığı zaman hepimize yapılmanın kapısı açılır. Aynen Covid gibidir, süratle yayılır.

Ayrıca, net ifade edeyim il başkanımızın siyasi yasak kararını asla tanımıyorum. Mahkemeyi de tanımıyoruz kararı da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu, İstanbul il başkanımızdır nokta.

ERDOĞAN'A SADAT SORUSU

Cuma günü bir kurulun önüne gittik. Ne yapıyor bu kurum? Çatışmaların hüküm sürdüğü bölgelerde iş yapıyor, o çatışmaların bir parçası gibi görünüyor. Ama aynı zamanda o bölgelerde müteahhitlik işleri de yapıyorç Kar amaçlı bu şirket. Kurucusu Erdoğan'ın eski danışmanı emekli bir general. Kar amaçlı şirketin yöneticisi, Erdoğan'ın danışmanlığını yaptığı dönemde, devletin en hassas konularının tartışıldığı masada aynı zamanda.

Bir danışman, ordudan atılmış, Erdoğan bunu kendisine başdanışman olarak alıyor, devletin en hassas konuşulduğu yerde burada orada oturuyor. Bunun Türkiye Cumhuriyeti devletinin cumhurbaşkanlığı danışmanlığında ne işi var? Oraya gittik, Engin Bey zile bastı, biz buraya geldik bu SADAT'ın görevi nedir bilgilenmek istiyoruz. İki kişi geldi, haber verelim dediler gittiler bir daha da gelmediler. Bu kadar da korkak bir yapı. Bu yapı bir de kendisine ideolojik bir zırh tanımlamış. Bir devlet kuracak, o devletin içinde Türkiye de olacak. Herhalde bu bölümü sayın Bahçeli dinliyordur. Türkiye Cumhuriyeti devletini kaldıracak, başka bir devlet kuruyor, o devletin içinde de Türkiye olacak. Devletin adı Asrika. Asya-Afrika sentezi olacak. Başkan tarafından yönetilecek, başkenti İstanbul olacak, resmi dili de Arapça olacak.

Bahçeli ne diyor? Ben asıl onu merak ediyorum. Ben milliyetçiyim diyor, bunlara ne diyorsun o zaman? Onlara destek veriyorsun. Başdanışmanlık yaptığı dönem sen de oralardaydın. Kendini dilini reddeten Arapçayı resmi dili yapmayı isteyen bir anlayış Saray'da başdanışmanlık yapıyor.

Ben oraya niye gidiyorum? Bu ülkenin mücadelesini veriyorum ben, bayrağımın mücadelesini veriyorum. Yolunu kaybeden bir MHP var. Erdoğan'a sormak isterim. Bunlar senin yanında hizalandılar. Sana ne danışmanlığı verdiler. Bu devletin istihbaratı var. Sen bunların tamamını bir tarafa atıyorsun, ordudan atılan bir adamı kendine başdanışman tayin ediyorsun, bunlar geliyor senin yanında hizalanıyor. Bunlar sana hangi bilgiyi verdi, çık anlat.

Sen bunları ne için ve nerede kullandın? Bunlarla mı bizi korkutmaya çalışacaksın. Sen kim olursan ol, CHP'yi ve onun bireylerini asla korkutamazsın. Bu para için, mehtilik hikayeleri anlatan şirketin ve yapıların karşısında daha güçlü ve daha cesur bir şekilde karşılarında dimdik durmalıyız ve duruyoruz, o nedenle gittik kapısında.

Milletimiz özgürlüklerine yönelik bir tehditle karşı karşıyadır. Sadece bir kesimin değil, mütedeyyin kesim de artık uyanmalıdır. Karşınıza kendi uydurdukları bir yapı vardır. Bu yapı, Anadolu'nun tertemiz İslam anlayışına tehdittir. Samimi müslümanlar bunun karşısında dimdik durmalıdır. Benzer bütün yapılara, birilerinin katipliğini yapan mektupçu mafyalşara, kendini derin devlet ilan etmiş müptezellere sesleniyorum; haddinizi bilin! Karşınızda Türkiye'nin dindarları, sofuları, sufileri, inançlıları ve inançsızları vardır. Hepsinden önemlisi sizin karşınızda duran ahlaklıları vardır, karşınızda Kuvayı Milliyecileri vardır, karşınızda CHP vardır. Bizler, mafyaya karşı, mafyanın artıklarına karşı, Saray'ın çömezlerine karşı, mafyadan medet uman siyasetçilerine karşı mücadele etmek zorundayız.

ATATÜRK HAVALİMANI AÇIKLAMASI

Psikolojik harbin içindeyiz. Bu kurumlar Saray ile işbirliği yaparak pek çok pozisyonlar yaratabilirler. O nedenle SADAT'a gittim. Psikolojik harp nedir, önce olayı manipule ederler, doğru ile yanlışı karıştırmamızı isterler. Vatandaşın kafasını muğlak hale getirmek isterler. Dün akşam paylaştığım bir tivit vardı, biliyıorum ki beyler çok rahatsız oldu. Atatürk Havalimanı ile ilgil. En çok rahatsız olanlar paralarını yurt dışına kaçıranlar ve sıraya girenler. Neymiş, ben havalimanının tümüyle park yapılmasını, pistlerin hemen kırılmasını önermişim. Atatürk Havalimanı'na yapılan net bir ihanettir. Bu işte yer almış herkese sesleniyorum, bu iş talimat aldım, mecburdum diyebileceğiniz bir iş değildir. Bunun adı vatana ihanettir. Bu işte bir damla mürekkebi olan herkes vatan hainidir. O pistleri kıran makinaların müteahhiti duysun, sana ise özel ilgi göstereceğiz. O müteahhite sesleniyorum o makineleri çekeceksin oradan. Sen de göreceksin, makinaları çek, pistlere dokunma. Tıpkı Kanal İstanbul gibi, oraya biri girerse, birisin ihaleye katılırsa göreceği var. Asla izin vermeyeceğiz. Atatürk Havalimanı'nın binaları ve pistleri korunuyor ve korunacaktır. Saray'ın ve o tüm algı operasyonlarının üstüne gideceğiz. Bu ülkenin gerçek vatanseverleri bizleriz. Yemin olsun, siz millete yenileceksiniz."