CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bürokratlara yaptığı çağrıyı yineledi: "Kamuda görev yapan kişi bir ailenin ya da bir partinin militanı olamaz." Erdoğan'ın 'açıklamaları suçtur' çıkışına da yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Bir kez daha söylüyorum kanun dışı talimatları kim yerine getirirse, fakirin fukaranın cebine kim elini atarsa, onun karşısında olacağım, yanında Erdoğan dahi olsa" dedi.

Kılıçdaroğlu Erdoğan'a yanıt verdi, çağrısını yineledi: Kamuda görev yapan kişi parti militanı olamaz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, bürokratlara yaptığı çağrıyı yineledi. "Dün sosyal medyada açıklamam oldu. Kamu görevlilerine seslendim. 27,5 yıl kamuda görev yapan ve bugün de siyasette bulunan kişi olarak kamu görevlilerine hitap ediyorum" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Kamuda görev yapan kişi bir ailenin ya da bir partinin militanı olamaz. Gidip oy verebilir ama görevini yasalar çerçevesinde yapması gerekir" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Kamu görevlisi bir ailenin veya Saray'ın memuru değil onlar Türkiye Cumhuriyeti'nin şerefli memuru olmak zorundadır. Bu çağrıyı yaptım. Fakir ailelerin çocuklarının en büyük hayali devlet memuru olmaktır. Siz bu beklentiyi onların ellerinden alıp bir vakıf aracılığıyla belli kişilere verirseniz bunun savunulacak yönü var mıdır? Bunun ahlaki yönü var mıdır? Bunun adalet yönü var mıdır?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Yerel Medya Çalıştayı'nda açıklamalarda bulundu.

ERDOĞAN'A YANIT VERDİ

Konuşmasında, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Açıklamaları suçtur" çıkışına da yanıt veren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Kılıçdaroğlu'nun 'kamu görevlilerine yönelik açıklamaları suçtur' diye açıklama yapmış. Yolsuzlukla mücadele edeceğim. Bunu en başta bilmesi gereken de Sayın Erdoğan'dır. Bir kez daha söylüyorum kanun dışı talimatları kim yerine getirirse, fakirin fukaranın cebine kim elini atarsa, onun karşısında olacağım, yanında Erdoğan dahi olsa! Kanuna uyan, görevini yapan herkesin benim başımın üstünde yeri var."

'BASIN İLAN KURUMU'NUN YENİDEN YAPILANMASI LAZIM'

Burada yaptığı konuşmada, Basın İlan Kurumu'nun yenidenyapılanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Basın İlan Kurumu çok iyi niyetlerle kurulmuş. Ama bugün iktidarı sorguladığı için 'Ben size ceza veriyorum ve ilan vermiyorum' diyen bir infaz kurumuna dönüşmüş durumda. Bu çok ciddi bir sorun" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Gazetecilik mesleğinin önemine en çok gazeteciler değer verirler. Dolayısıyla gazeteci dediğimiz kişilerin gazeteci olup olmadığına devlet değil, bu işi yapan kurumların karar vermesi lazım. Bunun da bağımsız bir kurul tarafından karar verilmesi gerekiyor.

Haberin arkasında durmak, sonuç alıncaya kadar o haberin arkasını bırakmamak doğru bir tutum değil mi acaba? Haberi yazıyoruz, önemli bir haber ama 3 gün sonra herkes unutuyor. O zaman farklı bir tablo çıkıyor ortaya. İktidar sahipleri alkış isterler ama en çok eleştiriye ihtiyaçları var. Hatalarını görmeleri açısından. Gazeteci, tarafsızlığını yani objektif olmayı yitirdiği andan itibaren saygınlık dediğimiz alan yara almaya başlıyor. Bunda hepimizin sorumluluğu var.

Gazetecilikteki bozulmayı şuna bağlıyorum; eskiden gazeteciler halkın arasında otururlardı. Halkın sorunlarını gören, sorunları yaşayan alandan çıkıp tam tersine sorunu olmayan alanlarda oturmaya başladılar. Halkın sorunlarını değil, başkalarının sorunlarını dile getirmeye başladılar.

Basın İlan Kurumu çok iyi niyetlerle kurulmuş. Ama bugün iktidarı sorguladığı için 'Ben size ceza veriyorum ve ilan vermiyorum' diyen bir infaz kurumuna dönüşmüş durumda. Bu çok ciddi bir sorun.

'RTÜK, KURULUŞ AMACININ DIŞINA ÇIKMIŞ DURUMDA'

Bugüne kadar tanık olmadığımız şeyleri duyuyor ve tanık oluyoruz. Türkiye'nin buradan çıkması lazım.
RTÜK, kuruluş amacının tümüyle dışına çıkmış durumda. Gücü denetleyen, iktidarı eleştiren televizyonlara 'nasıl ceza veririm' bunun peşinde. Bu arayışa kilitlenirseniz medyanın bağımsızlığını, özgürlüğünü yok edersiniz.

Sadece politikacılardan oluşan kurum elbette tepeden gelen talimatların gereğini yapan bir yapıya dönüşür. Bunun da değişmesi lazım. Medya patronuna baskı yapıyorsunuz, BİK ile ilanları kesiyorsunuz, RTÜK aracılığıyla ceza veriyorsunuz bu yetmiyor bazen yargıyı da sopa olarak kullanıyorsunuz.

İki şekilde: Birincisi gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması. Oysa yasada tutuklamanın istisnai olduğu ifade edilir. İkincisi: Doğru haberlere erişim engeli, haberlere yargı kararıyla erişimin engellenmesi.

Birilerini rahatsız ediyorsa haber. Gidiyorsunuz mahkemeye, buluyorsunuz adamını ve bu haber engelleniyor.

'KANUNSUZ NE YAPTIRIYORLARSA DURUN'

Dün sosyal medyada açıklamam oldu. Kamu görevlilerine seslendim. 27,5 yıl kamuda görev yapan ve bugün de siyasette bulunan kişi olarak kamu görevlilerine hitap ediyorum. Gazetecilik etik değerleri yüksek olan bir meslekse, kamu görevlileri için de aynı şey geçerlidir. Kamuda görev yapan kişi bir ailenin ya da bir partinin militanı olamaz. Gidip oy verebilir ama görevini yasalar çerçevesinde yapması gerekir.

Kamu görevlisi bir ailenin veya sarayın memuru değil onlar Türkiye Cumhuriyeti'nin şerefli memuru olmak zorundadır. Bu çağrıyı yaptım. Fakir ailelerin çocuklarının en büyük hayali devlet memuru olmaktır. Siz bu beklentiyi onların ellerinden alıp bir vakıf aracılığıyla belli kişilere verirseniz bunun savunulacak yönü var mıdır? Bunun ahlaki yönü var mıdır? Bunun adalet yönü var mıdır?

Bu konuya bu kadar sert neden girdim onu da söyleyeyim. Önümüze belgeler geldi. Hatırlıyorsunuz bir şehir hastanesinin temeli atıldı. Ama bakıyorsunuz ki, temel atıldıktan sonra ihale yapılıyor. Duydunuz mu böyle bir şey? Önce temel at, sonra ihale yap. Önce inanamadık. Bir daha araştırıldı. Bir devlet memuru altına muhalefet şerhi yazmış. "Temel atıldıktan sonra nasıl ihale yapacağız" diye... İşte o memur devletin şerefli memurudur. Ama müsteşar, genel müdür falan bir grup var orada. Temelini önceden atıp ihalesini sonradan yaptıkları firmaya o ihaleyi veriyorlar.

Olması gereken devletin saygın kurumlarının harekete geçip bu rezalete son vermeleridir. Ne oldu? Tık yok. Soygun düzeni devam ediyor. Yine söylüyorum, kanunsuz ne yaptırıyorlarsa pazartesi itibariyle durun.

Erdoğan, 'Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik açıklamaları suçtur' diye açıklama yapmış. Yolsuzlukla mücadele edeceğim. Bunu en başta bilmesi gereken de Sayın Erdoğan'dır. Bir kez daha söylüyorum kanun dışı talimatları kim yerine getirirse, fakirin fukaranın cebine kim elini atarsa, onun karşısında olacağım, yanında Erdoğan dahi olsa! Kanuna uyan, görevini yapan herkesin benim başımın üstünde yeri var."

***

ERDOĞAN 'VESAYET ÇAĞRISI' YORUMU YAPMIŞTI

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 gün sürecek Afrika ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda açıklamalarda bulunmuş, Kılıçdaroğlu'nun bürokratlara uyarısıyla ilgili, 'hukuk dışı çağrı' yorumu yapmıştı.

Erdoğan, şunları söylemişti: "Öncelikle bu açıklama CHP zihniyetinin vesayet zihniyeti olduğunun açık bir itirafıdır. Bu hukuk dışı çağrı, kamu düzenine ciddi bir tehdittir. Bunlar demokrasinin ne olduğunu bilmiyor. Bay Kemal'in heves ettiği vesayet günleri geride kaldı. Türkiye hukuk devletidir. Bay Kemal'in adeta oyun oynadığı bir alan değildir. Şunu bilmesi lazım heves ettiğiniz günler ki vesayet günleridir onlar da geride kaldı. Herkes görevinin hukuka uygun bir şekilde yapmak mecburiyetindedir. Kılıçdaroğlu'nun bu tehdidi açıkça bir suçtur"