Son günlerde bütün okları üzerine çeken Kemal Kılıçdaroğlu ile dün görüştüm. Uzun zamandır tanıdığım CHP liderini ilk kez öfkeli hissettim ve sordum bunu. “Bunca adaletsizlik karşısında, insanın tepki duyması doğaldır” dedi. Belli başlı sosyal medya dâhil tüm tartışmaları izlemiş ve üzerine binen yükün farkındaydı. Kılıçdaroğlu’nun bu sürecin üzerinin örtülmesine izin vermeyeceği açık! Eğer bu halkoylaması adaletle sonuçlanmazsa, gidebildiği yere dek sürdürecek kavgasını.

Sokaklardaki hareketliliği izleyip izlemediğini ve CHP’nin bu kitleye öncülük etmek niyeti olup olmadığını sordum Kılıçdaroğlu’na: “Ben ‘sokak’ sözcüğünü kullanmıyorum. İktidar ‘sokak eylemleri’ diyerek toplumsal tepkiyi küçümsemek niyetinde” dedi. “Herkes önceden izin almaksızın ve barışçı olduğu müddetçe her türlü demokratik tepkisini gösterme hakkına sahiptir” diyerek, insanların hak arayışını doğru bulduğunu söyledi. Yalnız bir uyarı yaparak: “AKP sokakları hareketli göstererek seçimdeki hukuksuzluğun üstünü örtmek istiyor ve ilgiyi o yöne kaydırmak niyetinde” dedi.

Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceklerini sorduğumda: “Cumartesi günü kapalı grup toplantısı yapacağız ve bir yol haritası çizeceğiz. Aldığımız kararlara da uyacağız” dedi. Belli ki süreci yönetirken tüm parti yönetim kadrosunu karar sürecine katmak niyetinde Kılıçdaroğlu. Elbette olan bitenin en tuhaf yanı, artık bir şikâyet makamının olmayışı ve hukukun sınırları içinde neler yapılabileceği sorusuydu. “YSK ve AYM’den umutlu musunuz, buradan netice alamazsanız ne yapacaksınız?” diye sordum.
Kılıçdaroğlu: “Süreci sonuna dek zorlayacağız. Onlar hukuk içinde kalmadılar ve YSK açık suç işlemiş durumdadır” dedi. “Elimizde var olan olanakların tamamını kullanacağız”. Kılıçdaroğlu derin bir meşruiyet tartışması açacak anlaşılan. AİHM’e gitme ihtimali güçlü görünüyor. “Meclis Başkanı’nın millet iradesinin gaspı karşısındaki sessizliği manidardır” diye de ekledi. Meclis Başkanı’nın saraydan bağımsız olması mümkün mü sorusu, ayrı elbette… Kuramsal olarak başkanın, temsil ettiği milletin hakkını savunması gerek… Tatlı bir avuntu mu bu? Belki…

“Biz sadece hayır diyen yüzde kırk dokuzun hakkını aramıyoruz, sandığa giden tüm seçmenlerin hakkını korumak için mücadele ediyoruz” dedi ve ekledi: “Evet oyu verenler de bu hukuksuzluğa tepki göstermeliler, yarın başka koşullarda onların da hakkı gasp edildiğinde, seslerini duyacak kimse kalmayacak”. Kılıçdaroğlu YSK’nin aldığı kararın siyasi olduğundan emin. AKP’nin taktiksel olarak çatışma iklimini körükleyeceğinin de altını çiziyor sıkça. Süreci CHP ile AKP arasında bir siyasi tartışmaya döndürmek niyetinde değil. Ki bu konuda haklı! “Farklı siyasi görüşten yüzde elli ‘hayır’ dedi. Bunu iktidar kabul etmek zorunda! Açık hukuksuzluk giderilmeli.”

Memleketin her yanında insanlar öfkeli biçimde adalet istiyor. Doğal olarak bu sürecin önderliğini de CHP yapsın beklentisi var. CHP dışında örgütlü, Meclis’te bulunan bir kitle oluşumu yok. Lâkin kimsenin Kılıçdaroğlu’ndan çizgi dışı bir hamle beklememesi gerek. Israrla, inatla “hayır” kampanyası sürecindeki o tavrını sürdüreceğe benziyor. O nedir derseniz… Bizim burada SP’li bir emekçi ile konuştum geçen sabah ve şöyle dedi: “Bu seçimde Kılıçdaroğlu AKP’yi ve RTE’yi hedef almayarak doğru yaptı. Efendiliğiyle ve kendi meramını anlatarak mütedeyyin kesimlerin de gönlünü kazandı”

Ben SP’li gibi bakamam, bu yüzden sadece bilgi olarak paylaştım, durduğum yerden farklı bir siyasi tavır gerektiğini düşünüyorum. Ancak muhalefeti eleştirme kolaycılığına düşmeyeceğim. Kılıçdaroğlu ve CHP parantezini sonra açmak niyetindeyim. Sanırım yakında bir TV programı yapıp, bunu herkesin önünde konuşacağız… Kılıçdaroğlu bir iki gün içinde ilginç kararlar alacağa benzer. Muhtemelen partide birden fazla ses çıkmasını da engelleyecek. Kafası bir konuda net: “Bu seçim meşruiyetini yitirmiştir, tekrarlanmalıdır.” Geri adım atmayacağı, gündemden düşürmeyeceği kesin!