CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin AYM’nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği yeniden yargılama kararını tanımamasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey akılma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi" dedi.

Kılıçdaroğlu: İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve İlk Eğitim Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu.

"Birinci yüzyılın bize bıraktığı 5 temel sorunu da gündeme getirdik" diyen Kılıçdaroğlu, "Eğitim, ekonomi, dış politika, demokrasi, adalet... Bitirdiğimiz bir yüzyıl, ikinci yüzyılın başlangıcında 5 temel sorunla karşı karşıyayız. Geçmişten ders çıkaramazsınız, sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin değişimin ve dönüşümün en büyük adresi olduğunu söyledi.

Yerel mahkemenin Enis Berberoğlu kararına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey akılma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi" dedi.

"Karl Marx, 'Dünyanın bütün işçileri birleşin' demişti. 21. yüzyılda dünyanın bütün demokratlarının diktatörlere karşı birleşmesi lazım" diyen Kılıçdaroğlu, "Demokrasiden olanların bir araya gelmesi lazım. Bir ülkenin büyümesi farklı düşüncelerle kaynaklanır" ifadaelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıklanlar şöyle:

"Amacımız ne, hedefimiz ne? Ülkenin iyi gitmediği belli, sorun yaşadığımız da belli. 'CHP hep eleştiriyor, çözüm getirmiyor' diyenler olacaktır. Bana o sorunu söyleyin, hangi çözümü söylediğimi söyleyin. En büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir. Her soruna yetkin kadrolarıyla çözüm üreten tek parti CHP'dir. Tarihsel birikimimiz, evrensel değerler ve yapılan çözümleri özümseyerek yeni bir yol haritası belirledik. Biz Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz. Kadrolarımızla azimli, kararlı ve özgüveni yüksek bir duruş sergilemek zorundayız. AK Parti şunu şunu yaptı, siz ne yapacaksınız? Bizim anlatmamız gereken bu.

2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin birinci özelliği şudur; bir yüzyılı geride bıraktık. Bir yüzyılın etkilerini hafızalarımızda korunması gerekiyor. Acıları var, sevinçleri var, başarılarımız var, üzüntülerimiz var. Bütün bunları 83 milyon olarak belleklerimizde tutmak zorundayız. Birinci yüzyılın bize bıraktığı 5 temel sorunu da gündeme getirdik. Eğitim, ekonomi, dış politika, demokrasi, adalet... Bitirdiğimiz bir yüzyıl, ikinci yüzyılın başlangıcında 5 temel sorunla karşı karşıyayız. Geçmişten ders çıkaramazsınız, sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz.

"ÇAĞRI BEYANNAMESİ HİÇBİR TOPLUMSAL SINIFI DIŞLAMIYOR"

Bu çağrı beyannamesinin bir başka özelliği de var; bu çağrı beyannamesi Türkiye'de hiçbir toplumsal sınıfı dışlamayan bir beyannamedir. Bir CHP beyannamesinin ötesinde, Türkiye'yi ikinci yüzyıla güçlü bir şekilde sokacak, bölgesinde ve dünyada güçlü bir Türkiye inşa edecek bir söylemdir. Kısır çekişmelerle iktidarda kalmak için insanların inancıyla, kültürüyle, yaşam tarzıyla, kimliğiyle oynarsanız Türkiye'yi geriye götürürsünüz. Kutuplaşan bir Türkiye, bize göz diken egemen güçlerin istediği bir Türkiye'dir. Herkesin etnik kimliği, inancı kendisinindir. Herkesin yaşam tarzına saygı duymak temel görevdir. Biz bu değerleri zenginlik olarak kabul ettiğimizde, yol haritasını çağdaş uygarlık kabul edip, bu çizgide götürmek zorundayız.

Birlikte yaşama iradesini en güçlü şekilde ortaya koyan metindir. 83 milyon, hatta yurtdışındaki vatandaşlarımız da dahil. Birlikte yaşama, birlikte mücadele etme, farklılıklarımızı zenginlik görüp, bunu büyütme... 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin herhangi bir vatandaşın 'yanlış' dediğini duyamazsınız. Hiç kimse şu beyannameyi verin okusun, eksiği var diyebilir ama yanlış diyemez. Bu beyanname Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştıracak yol haritasıdır. 'CHP çözüm üretmez' diyene bundan bir tane vereceksiniz.

CHP, değişimin ve dönüşümün en büyük adresidir. CHP bugün siyasal partiler içinde en nitelikli ve yetkin kadroları barındıran partidir. Sorunları masaya yatırır ve özgürce tartışırız. Sorunu çözmek için önce sorunu bilmek gerekiyor. Biz sorunun kaynağına iniyoruz, yaşayanlarla görüşüyoruz.

kilicdaroglu-iflas-eden-bir-yargi-sistemiyle-karsi-karsiyayiz-793448-1.

"BEYANNAMEYİ NİYE HAZIRLADIK?"

Neden bu beyannameyi hazırladık? 5 temel sorunun bugün yarattığı ortam nedir? Nüfusumuzun yarısından fazlası genç. İkinci yüzyıla bu kuşak nasıl bakıyor? Mayıs 2020'de yapılan bir araştırmadan bir soruyu okuyacağım: "İmkanınız olsa yurtdışına yerleşip, orada yaşamak ister misiniz?" Gençlerin yüzde 62,5'i "evet" diyor. AK Partili gençlerin de yüzde 47,3'ü "evet" diyor. Eylül anketinde; "Size kalıcı olarak başka bir ülke vatandaşlığı verilirse, Türkiye'yi terk edip o ülkeye yerleşir misiniz" soruna "evet" diyenler yüzde 64. Yüzde 14'ü "hayır" diyor.

Türkiye'nin gerçek anlamda beka sorunu ne? Bir ülke kendi gençlerini kaybederse, 'Başka bir ülkede yaşamak istiyorum' derse, Türkiye'nin beka sorunu nedir? Kaç siyasetçi, kaç vatansever bunu düşünüyor? 2. yüzyıla nasıl bir tablo bıraktıklarının farkındalar mı? İşte beka sorunu budur.

YEREL MAHKEMENİN ENİS BERBEROĞLU KARARINA TEPKİ

Parlamentonun, Anayasa'nın askıya alındığı dönemden geçiyoruz. Bunu bizim bütün kitlelere soğukkanlı, özgüvenle anlatmamız gerekiyor. Bizim böyle bir tarihi sorumluluğumuz var. Bu yük hepimizin omuzlarındadır. Aynı sorumluluğu yüklenmek zorundayız. Genç tweet atacak korkuyor, başıma bir bela gelir mi diye... Gençler hata yapabilirler, yanlış yapabilirler. Onun gençliğini gözardı edip de, yaptığı hata yüzünden başına sopayla vurursanız o genç iflah olmaz. Bir düşünceyi, bir genci yok ediyorsunuz demektir.

İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey akılma gelirdi de yargının bu kadar köreleceği aklıma gelmezdi. Yargıçlar en azından hukuk fakültesi mezunudur, bu kadar çürümez diyordum. Ama alt mahkeme "en üst mahkemenin verdiği karar beni bağlamaz" diyorsa çürüme oradan başlıyor, adaletsizlik oradan başlıyor. Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun görülmesi lazım.

Mahkeme topluma şu mesajı veriyor:

1- Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaat bizde yok diyor.

2. Öyle olmadığımız için Anayasa ve yasalar bizi bağlamaz diyor.

3. Milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz.

4. Bizim Anayasa'yı ihlal etmemiz, HSK tarafından sorgulanamaz.

5. Biz hukuk devleti değil, şahıs devleti hakimleriyiz.

Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz. Siz adaleti yok ediyorsunuz. Bu 2. Yüzyıla Çağrı eyannamesi bu tür olaylara izin vermeyecek beyannamedir.

"SİYASETİN ERKEK EGEMEN ALAN OLMAKTAN ÇIKARILMASI GERELİYOR"

"Darbe hukukundan ayıklanması gerekiyor" dedim. Anayasa da seçim yasası da darbe hukukundan ayrılacak. Milletvekili seçilmediği için Parlamento vesayet altında kalıyor. Milletinvekilini millet seçmeli. Siyasetin erkek egemen alan olmaktan çıkarılması gerekiyor. Ülkenin nüfusunun yarısı kadın, parlamentonun yarısı niye kadın değil? Siz siyaset için ahlak yasası çıkarmalısınız.

Hak olan lütuf olarak verilemez. Benim hakkımı nasıl bana lütuf olarak verebilirsin? Aile Destekleri Sigortası'nı öngördük. Bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, hiçbir aile çöpten beslenmeyecek. Hakkı lütuf olarak verilmeyecek.

kilicdaroglu-iflas-eden-bir-yargi-sistemiyle-karsi-karsiyayiz-793449-1.

"DEMOKRASİDEN YANA OLANLARIN BİR ARAYA GELMESİ LAZIM"

Bir yüzyılı geride bıraktık. Cumhuriyet'in ilk yıllarını düşünün. Bütün komşularımızla barış içindeyiz, bütün mazlum devletler bizi örnek almış. Yüzyılı devirdik, tüm komşularımızla düşmanız. Mısır'la, Irak'la, Suriye'yle, İran'la kavga ettik. En büyük tehlike dış politikanın iç politikaya malzeme yapılmasıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nde 'Ortadoğu Barış Projesini kuracağız' dedik. Ortadoğu'daki tüm farklılıkları zenginlik kabul edip, hiçbir halkın aç, yoksul kalmasına izin vermeyecek bir projeyi hayata geçirmek istiyoruz. Bu projenin hayata geçmesindeki zorunlukları biliyoruz. Biz bunu gerçekleştirebiliriz. Bu proje hayata geçtiğinde o insanlar da Avrupa'nın kapılarını çalmayacaklar, kendi ülkelerinde özgürce yaşayabilecekler.

Karl Marx, 'Dünyanın bütün işçileri birleşin' demişti. 21. yüzyılda dünyanın bütün demokratlarının diktatörlere karşı birleşmesi lazım. Önümüzdeki seçimler siyasi parti seçimi değildir. Demokratlarla diktatörler arasında bir seçimdir. Sağ sol seçimi değildir. Kendi ülkesinde özgürce düşüncesini ifade etmek isteyenlerle, hayır diyen otoriterler arasındaki bir seçimdir. Bu çerçeveden olaya bakamazsanız o zaman otoriter rejimlerin tutsağı haline gelirsiniz. Bizim çabamız demokratların kazanmasıdır. Demokrasiden yana olanların bir araya gelmesi lazım. Bir ülkenin büyümesi farklı düşüncelerle kaynaklanır."